(Haber: Arzu Kaymak)

Hürriyetçi Eğitim Sen Tokat İl Temsilcisi Harun Kablan, eğitim camiasındaki gündemin yanı sıra KPSS iptali, banka promosyonları, ekonomik koşullardaki durum üzerine yazılı açıklamada bulundu.

            Öğretmenlerin 24 Kasımlarda hatırlandığından hareketle açıklamasına başlayan Harun Kablan “öğretmenlerimizin hakkı ödenmez, diye söze başlarlar ve sözlerinde durup, hakkımızı da ödemezler. Kimisi cami avlusunda yem bekleyen kuşa benzetir, kimisi bir şeye benzetemez “Sen öğretmen misin birader” der, kimisi de “hoş geldin” diyen öğretmene haddini bildirir. Yatarak maaş aldığımızı söyleyenler, öğretmenlik fedakarlıktır deyip asgari ücretliyle kıyaslayanlar, atama bekleyen yüzbinler var, hakkınızı isteyecekseniz istifa edin diye çağrı yapanlar, saymakla bitmez. Ah keşke fedakarlık para yerine geçseydi de biz de hiç ücret almadan çalışsaydık. Ağzı olan konuşurmuş işte. Onlar konuşa dursun biz öğretmenler eğitimin yükünü hep omuzlayan olduk. Covid-19 salgını sebebiyle Uzaktan Eğitim sürecinde de görüldü ki hiç bir teknoloji hiç bir sistem öğretmenin yerini dolduramadı. Hal böyle iken bugün ülkemizde öğretmenlik mesleği statüsü düşük meslek grupları arasında yer almaktadır. Bu durumun sebepleri olarak öğretmenlerin gelir düzeyinin düşüklüğü, öğretmenlerin yaptığı işin sıradan ve herkesin yapabileceği bir iş olarak değerlendirilmesi, çeşitli nedenlerden dolayı öğretmenlik için gerekli niteliklerden yoksun insanların, gerek meslek içerisinden gerekse de dışarıdan öğretmenlik mesleğine girmeleri, daha da önemlisi öğretmenlik mesleği üzerine belirlenmiş bir devlet politikasının olmayışı ve öğretmenlik mesleğinin imajını koruyan kanunların eksikliği sayılabilir.” İfadelerine yer verdi.

ÖĞRETMENLERE SINAVA TEPKİ

            Hürriyetçi Eğitim Sen Tokat İl Temsilcisi Harun Kablan, öğretmenlerin sınava tabi tutulmasına da tepkisini gösterdi ve “1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesine göre öğretmenlik “Devletin eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.” demesine rağmen öğretmenlere kariyer basamakları adı altında yasal izni olan yaz tatilinde 180 ve 240 saatlik video izleme şartı getirildi. Bunun yanı sıra 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. Maddesini yok sayıp öğretmenlere sınav şartı getirildi. Günlerdir sosyal medyada sesini duyurmaya çalışan öğretmenlerin haklı talebi sayısal olarak büyük olan bir sendikanın genel sekreteri kalkıp öğretmenlerin bu sosyal medyadan ses duyurma eylemini sosyal medya çeteleri türedi olarak yorumlayıp yapılacak olan sınav şartını savundu. Biz Hürriyetçi Eğitim Sendikası olarak 10 yılını dolduran öğretmene Uzman, 20 yılını dolduran öğretmene ise Başöğretmen unvanlarının (Tek bir Başöğretmen vardır o da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu konu öncelikli gündemin aşılması sonrası gündeme getirilecektir. Bu ismin değişmesi istenecektir.) verilmesini talep ediyoruz. Yapılan bu yanlış uygulama ilerleyen süreçte öğretmenler açısından sorun yaratacaktır. Veliler öğrencisini seçerken öğretmeninin uzman/başöğretmen olmasını isteyerek öğretmenler arasında ayrıma ilerleyen süreçte ise büyük sıkıntılara sebep olacaktır. Derhal bu hatadan vazgeçilmesini öğretmenlerin itibarının korunmasını istiyoruz.” diye fikrini beyan etti.

ÖĞRETMEN EKONOMİK KAYIPTA

            Öğretmenlerin ekonomik kaybına da atıfta bulunan Harun Kablan, “diğer bir husus olarak kamu çalışanları ekonomik olarak son yıllarda güç kaybetmekte. Yetkili ama etkisi sadece kendilerinin makam elde etmesinde görülebilen sendika ve son yıllarda ses çıkaramayan sarımtırak yol arkadaşı olan diğer büyük sendika kamu çalışanları adına hiçbir eylem ve söylem geliştirmemekte.TÜİK gerçek enflasyonu açıklayamamaktadır. Gerçek enflasyon yerine sanal rakamlarla çalışan ve emeklinin cebinden çalınmakta olan miktarlar Kamu çalışanlarını ve emekliyi açlık sınırına getirmiştir. Enflasyon farklarının 2002 öncesi olduğu gibi eşel mobil sistemi getirilerek aylık yansıtılma talebimiz dikkate alınmalıdır. Ayrıca enflasyon dışında vergi dilim aralıklarının yıllardır yeterli oranda yükseltilmemiş olması da kamu çalışanlarının baş ağrısı olmasına nedendir. Çoğu kamu çalışanı vergi dilimlerinden Mayıs ya da en geç Haziran ayında %20'lik aralığa girmekte, Kasım ayında da %27'lik dilime girerek Ocak ayında aldığı maaştan düşük rakamlara inmektedir. Kamu çalışanları aldıkları ücretlerle Sayın Cumhurbaşkanı'nın yıllardır dillendirdiği "en az 3 çocuk yapın" söylemi ile yaptıkları 3 çocuğu okutabilmeleri için gerçek enflasyon oranında bir artış ve ülkemizin ilan edilen ekonomik büyümesinden de hakkı olan payın kendisine verilmesini talep etmektedir. Çalışanlar insanca yaşayabilmek için gerekli olan tutarları alırsa ekonomiye katkıları artacaktır. Aldıkları ücretleri zaten bulundukları yerlerde piyasaya sokacakları için ekonomi canlanacak, üretimin ve de istihdamın artırılmasına katkı sunacaktır. Bununla birlikte bankalarla yapılan promosyon anlaşmaları enflasyon oranında güncellenmelidir. Bankaların gelirlerinin artmasına, kamu çalışanlarının kredi kartı kullanım oranlarının artmasına rağmen geçmişte yapılan promosyon oranları aşırı düşük kalmıştır. Bankalar ya promosyon tutarlarını güncellemeli ya da banka ile yapılan promosyon anlaşması kurumlar tarafından tek taraflı fes edilmelidir. Bu konuda sendikamız olarak Bankalara gerekli ihtarda bulunduk. Kimine noterden ihtarname çektik, kimi bankalara ise kurumlar aracılığı ile yazılar yazdık. Şu an Turhal, Zile, Pazar, Artova ve Üniversitemiz başta olmak üzere promosyon tutarları çok aşağıda kalmış güncellenmesi gerekmektedir. Bankalar güncelleme yapmaz, kurumlarda tek taraflı fesih hakkını kullanmaz ise sendikamız üyeleri ve bu eylemimize destek verecek henüz sendikamız üyesi olmamış kişilerle birlikte fesih hakkımızı kullanıp başka banka ile farkındalık için güncel oranlarda anlaşma yapılacaktır.” İfadelerini kullandı.

KPSS İPTALİNDE LİYAKAT VURGUSU

Harun Kablan, açıklamasını KPSS iptali ve liyakat vurgusu ile bitirdi ve şunları beyan etti:

“Son günlerde gündemden düşmeyen, büyük bir utanç kaynağı olan KPSS sınav sorularının alıntı olması ile ilgili diyoruz ki liyakat, liyakat, liyakat ... Kişilerin geçici devlet kurumlarının ise daim olduğunu dile getiriyoruz. Ancak devlet kurumları itibarsızlaştırılıyor. Devlet kurumlarına güven kalmıyor. Son yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavında yaşanan hadiseler kişilerin devlet kurumlarına olan güvenini bir daha sarsmıştır. Yaşanan hadise basite indirgenecek kadar, faturası bir kişiye kesilecek kadar basit bir şey değildir. Görevden alınan ÖSYM başkanının birileri düğmeye bastı demesi, Tarikat parmağının bu işin içinde olduğu söylentileri, yeni gelen başkanın Eğitim Bir Sen Şube Yöneticisi olması... Bu ve bunun gibi meseleler insanların aklına büyük soru işaretleri getiriyor. Eğer ki birileri düğmeye bastı ise bunlar kim? Bu işin içerisinde tarikat cemaat parmağı var ise hangi tarikat ve cemaat? Fetö ise neden önlem alınmadı? Son KPSS hırsızlığının üzerinden 10 yılın üzerinde zaman geçti, 17-25 aralık üzerinden 8 yıl geçti, hain darbe girişimi üzerinden 6 yıl geçti neden önlem alınmadı ve bu hadisenin tekrardan yaşanmasına sebep olundu? Eğer işin içerisinde FETÖ parmağı yok ise hangi tarikat veya cemaatin parmağı var? Neden hala bu yapılar ile devlet birlikte çalışıyor? Hain darbe girişiminden ders alınmadı mı? Bugün sınava giren, mağdur olan bu öğrenciler maddi ve manevi olarak sarsıldı. Manevi olarak büyük bir çöküntüye ve devlet kurumlarına güvensiz bakmaya başladılar. Maddi olarak ise onlarca kitap, doküman, kaynak parası harcayacaklar. Bu suçsuz gençlerimizin mağduriyeti sınavı iptal ederek ve öteleyerek çözülmez. Sebep olanlar ve ÖSYM bu gençlere maddi/manevi tazminat ödemelidir. Ekonomik krizden geçtiğimiz şu günlerde hem devlet kurumlarına olan güvenin arttırılması hem de öğrencilere maddi olarak destek olunması gerekmektedir.”