Bu hanımefendi 2. Abdulhamit’in torunumuymuş. Gazeteler ve TV’lerde gördüğümüz kadarıyla alımlı çalımlıda bir hanımefendi.

Siyasi düşüncesinden yana tavır koyarken, parlamenter sisteme, Cumhuriyete atıfda bulunarak “ bu parlamenter sistem canımıza yetti.” demiş.

Siz haklısınız Nilhan Hanım. Siz elbette ata dedelerinizin saltanat kayığında mehtaplı gecelerde boğazın Kalamış sulularında, sazendeler eşliğinde turlamayı, Sadabat Bahçeleri’nde gönül eğleyerek, kendinizden geçmeyi özlersiniz. Yemende oğlunuz, Galiçyada kardeşiniz, Filistin’de torunuz, Trablusda amcanız, dayınız kalmıyordu.

Bağrına taş basan, Anadolu kadını idi. O evlat acısıyla, eş acısıyla, kardeş acısıyla, yürek yangısıyla, çığlık atarken, siz sultanlar ve şehzadeler saraylarda eğlence partilerinde naralar atarlardı.

Senin canına yeten, Atatürk ve arkadaşlarının getirdiği o parlamenter sistem Anadolu insanına, insan olduğunu hatırlattı.

Hoş… Parlamenter sistemi rahmetli deden Abdulhamit de sevmezdi. Padişah olur olmaz, parlamentoyu kapattı. 33 yıl tek adam olarak ülkeyi yönetti. Hemde “dediğim dedik, çaldığım düdük” diyerek.

Anadolu Türk halkına karşı ters tutku dedelerinizin birçoklarında vardı.

36 padişahtan hiçbirinin anası Türk değildi.

Dedeniz Abdulhamit’in anası da saray gözlerinden ermeni kökenli rus Virjindir. Takma adıda Tirim Müjgan dır.

Bir Ermeni doktor önerisi ile dedenize horuz beyni salatası yedirilir, günde 300 horuz kesilirdi, kendini 8 hatun karşısında güçlü tutması için. Dedeniz Abdulhamit’in esir pazarlarından derlenen hatunlarının takma adları, Bedriyefelek, Behiçe, Biydar, Dilpeseni, Emsalinur, Mezide, Müşfika, Nazikeda, Safinaz, Saliha, Naciye, Sözkar.

Dedenizin 8 oğlu, 9 da kızı vardı.

Hanımlarının gerçek adları ise, Lucien, Sylvia, İllana, Elilene, Marica, Zarah, Sevilla, Lester, Ruth, Meri, Elisa.

(Belge istiyorsanız: Georges Doryus, Abdulhamit.indime1907. paris)

1908 meclisinde 276 mebustan ancak 60’nın Türk olduğunu belirtirsek dedenizin Türklüğe karşı olan bakış açısını aralamış oluruz. Bu mebuslarından 60’ı Arap, 23’u Rum, 12’i Ermeni, 15’i Yahudir. Türk’leri hor gören dedezadeleriniz Türk Dilini hiç kullanmadıkları gibi Türk halkını da geri planda tutmuşlardır.

Dedeniz 2. Abdulhamit kendine özgü kurduğu Hamidiye Tabyaları (Hamidiye Kürt Aşiretleri Alayları) oluşturmuş, aşiret reislerine tuğgenerallik, tümgenerallik, orgenerallik, korgenerallik rütbeleri dağıtmıştır. Bu rütbeler aşiret reislerine sarayda dedeniz Abdulhamit tarafından verilmiş bellerine kılıç bağlanmıştır.

Kürt aşiretlerine “benim sadık bendelerim kürt beğleridir.” diyerek hitap ederdi dedeniz.

Böylece tüm giderleri hazineden ödenen yalnızca kendine bağlı 40 bin kişiden oluşan bir muhafız alayı oluşturmuştur. Bu ordu Doğu Anadolu’ya yerleştirilmiştir.

Arnavutlara özel ilgi duyan dedeniz saraydaki arnavut bahçıvanlara maraşal unvanı vererek onlara çok yüksek maaşlar ödemiştir.

Dedenize ait Musul petrollerini kuzeniz yani 2. Abdulhamit’in oğlu Selim İngilizlere satmasa idi,bizim Musul üzerindeki ağırlığımız daha başka olurdu.

Nilhan Osmanoğlu Hanımefendi, sizin duygularınız ve özleminiz sizde kalsın. Sakın olaki ne Atatürk’e, ne silah arkadaşlarına, ne Cumhuriyete, nede Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dil uzatmaya kalkışmayın. Ho dedikçe zararlığa girersiniz.

Onlar, ülkesini parçalatıp istila ettirip başkentini düşmana teslim edip yine düşmana ait bir zırhlı ile ülkelerinden kaçmadılar.

Sizin hor gördüğünüz parlamenter sistemi Anadolu kadını bazıları gibi endam süzerek değil, omzunda mermi taşıyarak kazandı vede kadınlığını özgürlüğünü haykırdı tüm dünyaya. Hemde çoklarına örnek olarak.

Parlamenter sistem bize özgürlük getirdi. İnsanlık getirdi, çağdaşlık getirdi, demokrasi getirdi. Sizin özlemleriniz başka olduğu için size “tak” olmuştur. Ama bize taç oldu.

Türk kadını seçti, seçildi ve kişilik kazandı, çağdaş oldu.

Osmanlı bizim devletimizdir, imparatorluğumuzdur. Birçok şeyiyle gurur duyarız. Ama tarih olmuştur.