Toplumdaki adalet duygusu zedelenirse dayanışma yok olur, ötesinde devlete olan inanç kaybolur. Son günlerde yaşadığımız bazı olaylar “adalet” kavramından uzak gelişmeleri önümüze getirdi.

EYT Yasası’nda SSK’lıların 5 bin gün, BAĞ-KUR esnafının 9 bin gün ile emekli edileceği bilgisi özellikle küçük esnafı derinden yaraladı. Yıllarca kendi sosyal güvenlik primini cebinden ödeyerek devlete katkı sunan esnafın, yanında çalıştırdığı işçiden 4 bin gün fazla prim ödeyerek emekli olması isteniyor.

“Hak” ve “hakkaniyet” kavramlarının “adalet” gibi mumla arandığı dönemlerden geçiyoruz.

İş EYT Yasası’ndaki adaletsizlikle kalmadı. Milletvekili maaşı son bir yılda % 176 artarak 73 bin 379 liraya yükseldi. Emekli milletvekili maaşı ise 51 bin 930 TL’ye çıktı. Hem milletvekilliği yapan, hem de emekli milletvekili olanlar var ve onların aylık geliri de 125 bin 349 liraya yükseldi. Oysa o vekili seçen halktan memur ve emeklilerin maaşına ise yüzde % 30 zam yapıldı.

Rahmetli Alparslan Türkeş “İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade ve müsamaha etmezler” derken, tam da bu durumu özetliyor. Siz insanlara adaletle hükmetmediğiniz gibi, komik rakamlarla yaptığınız sözüm ona iyileştirmelerle bir bakıma hor görüyorsunuz toplumu.

Geçtiğimiz günlerde ziyaretimize gelen İyi Parti Genel Başkan Danismanı Fatih Demirkol da toplumsal sıkıntılarımızı gündeme getirerek, siyasi iktidarın uyguladığı adaletten uzak politikaların halkın devlete olan güvenini sarstığını ifade etti. Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünür Pascal’ın “Adaletin kuvvetli, kuvvetlinin de adil olması gerekir” sözünü anımsatan Demirkol, “Kimsenin, haksızlığa uğramadığı, kimsenin kendini mağdur ya da öteki hissetmediği, adalet güneşini her sabah daha güçlü doğduğu bir Türkiye için mücadele ediyoruz.” dedi.

Pascal’ın sözünde “kuvvetli” diye ifade ettiği siyasi iktidarın, özellikle son birkaç yıldır ekonomiyi iyi yönetemediği ortada. Ama buna rağmen iktidarın gerek yereldeki aktörleri gerekse de üst düzey yöneticileri sanki bir ekonomik kriz yokmuş gibi umursamaz bir tavır içerisindeler. Bunu neye dayanarak yaptıklarını bilemiyoruz, ama bu yakıcı sorunu görmezden gelmek kendileri için hiç iyi bir şey değil.

İyi Parti Genel Başkan Danismanı Fatih Demirkol Türkiye’deki siyasi gelişmeleri objektif yorumlayan ender siyasetçilerden biridir. İdeolojik argümanlara takılmadan net ve tarafsız politikalar üreten Demirkol’un değerlendirmeleri bu anlamda önemlidir benim için. Aidiyeti ve dayanışmayı bilen, sosyolojik farklılıkları birlik ve beraberlik ülküsünün potasında eriterek herkesle uzlaşabilen Fatih Demirkol, siyasi bir figür olarak bugün de önemli bir isim.

Demirkol’un değerlendirmelerine dönersek, yaptığı açıklamalarda belirttiği şu gerçekler son derece önemli:

“Ne bu ülkenin kuruluş felsefesine olan İnancımızdan ne de yüreğimizde yaşattığımız Kuvva-yi Milliye ruhundan asla taviz vermeyecek, ödenecek bedel neyse ödeyeceğiz. Biz hiç bir vatandaşımızı birbirinden ayırmadan, bütün farklılıklarımızı Türk Milletinin binlerce yıldır oluşturduğu büyük medeniyetin çatısı altında birleştirip geleceğe birlik ve güven içinde yürümek için yola çıktık. Bütün niyetimiz Cenabı Hakkin malumudur. Allah yar ve yardımcımızdır. Sizlerin huzurunda büyük Türk Milletine söz veriyoruz. Adaletten asla ayrılmayacağız. Hiç bir beşeri gücün önünde eğilmeyeceğiz. Türkiye'yi felakete sürükleyen bu yandaş ve yanaşma düzenine dur diyeceğiz. Hakikat ve liyakat devleti yönetecek. Sen-ben kavgasından uzak, biz olacağız, iyi olacağız. Türkiye iyi olacak. Hedefimiz mutlu ve güçlü Türkiye…”

İşte bugün yaşadığımız sıkıntılara çare olacak felsefe bu: Sen-ben kavgasından uzak durmak, “bir olmak, iri olmak, diri olmak”…

Adaletin tesis edildiği bir ülkede, vatandaşın devletine duyduğu güvenle huzurla yaşadığı, ekonomik sıkıntılardan uzak, yarınlarına güvenle bakabildiği bir iklim hepimizin özlemi.

“Adalet nerede?” diye sormayacağımız günler diliyorum.