Seçim süreci başlamış durumda. Siyasi partiler değişik platformlarda seçmenin karşısına çıkıyor. Kendi programlarını anlatıyor. Ülkenin 20 yılın sonunda getirildiği, ekonomi, hukuk, özgürlüklerdeki sıkıntılar anlatılıyor. Millet dinliyor, yaşadıklarıyla söylenenler birbirine uyuyor mu, uymuyor mu? Tercihini ve kararını kendi yaşadıklarına, ailedeki geçinme durumlarına göre de veriyor.
Söylenen sözlerin güvenilir olup olmadığına bakıyor. Bir haftada aynı konuda üç kez farklı açıklamaları da artık yemiyor.
Cumhuriyet gerçek demokrasi, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olması, insan onuruna yakışan insanı da değerli kabul eden bir yönetim şekli.
Bugün gerçek demokrasinin birçok kuralının uygulanmadığı, sayın Genel Başkanların lütuflarıyla milletvekillerinin belirlendiği gerçektir.
Hukuk sistemi, tamamen siyasal otoritenin şekillendirmesi, oluşturulması sonucu haklı tartışmalara da neden olmakta, hukuka güven gittikçe zayıflamaktadır.
Dün en ağır hakaretleri, suçlamaları yaptığımız, yandaş yalaka medyada da en büyük puntolarla suçladığımız ülkelere bugün sadece ekonomik sıkışıklığı gidermek, birkaç milyar borç alabilmek için yaklaşılıyorsa, bir yanlışlık var demektir. Hoş da karşılanmıyor.
Kendileri gibi düşünmeyen, başka siyasi oluşumlara destek verenlere kendi vatandaşına her türlü iftirayı, suçlamayı rahatça yapmayı beceri sayanların dünün gerçek Türk milletinin düşmanlarına yaklaşım şekilleri milletçe tepkiyle karşılanıyor.
Milleti ayrıştıracak söylemlerin kimseye faydası olmayacak, zararını yine bu aziz millet çekecektir.
Osmanlı bizim atamızdır, ceddimizdir.
Cumhuriyet ve Atatürk’le Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz kurulmuştur. İlelebet de payidar kalacaktır. Kimseler bu konuyu da istismara vesile yapmasın. En büyük tehlike buradadır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası, yurdumuzun dört bir yanının, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar, Ruslar olmak üzere işgal edilmiş vaziyette olduğunu, İstanbul’da Yönetimin İngilizlere geçtiğini, ilkokul öğrenimi görmüş çocuklar biliyor da…
Sevgi ve saygılarımla…
