Andımız yine birilerine dokundu. 2 bin 5 yüz yıl öncesinden devlet kurmuş, devletin içinde dürüstlüğe dayalı geleneklerini yaşatmış, yurt sevgisini onun içinde beslemiş, onun için ölebilme sözü vermiş, yani varlığını Türk varlığına adamış olmayı duyurmuş tüm dünyaya.

Andımız budur. Hiçbir art düşünceyi içinde saklamadan Türklüğe vurgu yapan bir metindir. Konuyla ilgili üç yıl önce bu gazetede yayınlanmış yazımı aynen sunuyorum.

Yine söylüyorum; Türk doğdum, Türk yaşıyorum ve Türk öleceğim. Kesinlikle Arap olmayacağım.

ÜÇ YIL ÖNCE ŞUNLARI YAZMIŞTIM...

Andımız yasaklandı, Türkü ve Türklüğü vurgulayan birçok öğe gibi.

Andımız yargıdan geçti ve geri döndü. Papaz Brunson serbest kalmasına "yargıya saygı duyarız diyenler" andımızın yargı kararıyla geri dönmesine şahin oldular.

Hukuku adaleti bir damla suda boğmaya kalkıştılar.

Yozgatlı Bekir Bey, en sert çıkışları yaptı. Cumhurbaşkanımızın kendisini kayıtsız şartsız korumaya alması karşısında ağladı.

Ağlama Bekir Bey ağlama, duygulanma o kadar. Türklük hem göz yaşı ile hem kanla korundu ve bugüne getirildi.

Şuna inan onu koruyanlar seni koruyanlardan kat kat fazla.

Türklük bugün ötelenmedi. Asırlar boyu süren bir olgudur bu. Türkü hgörme yalnız devlet kapılarında değil, şairler, sanatçılar hatta tarihçiler arasında da yaygındır.

Tarihçi Naima, "idraksiz Türk, çirkin suratlı Türk, melun Türk" diyor.

Şair Nefi, Türk'e hakaret yağdıranların önde gelenlerindendir.

Oğlancılıktan zanlı Şair Baki bile "Türk ehlinin ey hace (efendi, ağa, sahip) biraz başı kabadır" diyerek hakaret kervanına oda katılmıştır.

"Türkün dilberidir gayet ile inat,

Şehir dili bilmez lisanı kubat

Kelamında eder Türklüğün ispat

Hayvan gibi gözün diker samana"

Diyebilecek kadar alçalanda Tokatlı Aşık Nuri'dir. (1825-1899)

Sultan Vahdettin'in Şeyhülislamı Tokatlı Mustafa Sabri Türklükten istifa adlı uzun şiirinde Türk'e ağır hakaretlerde bulunurken, şiirin bir bölümde

"Bende aynıyla reddedip Türkü,

Attım üstümden en elim yükü,

Tövbe tövbe Türklüğüme,

Beni Türk Milletinden addetme" diyor

1912 yılında yayınlanan Sebilürrişat Dergi'sinde çıkan bir yazıda Türk kelimesini kullanmanın dinsizlik ve kafirlik olduğu yazılmıştır.

Daha böyle binlercesi var.

Ama buna karşılık

"Ben bir Türküm dinim cinsim uludur,

Sinem özüm ateş ile doludur"

Diyen Mehmet Emin Yurdakul

"Bana öyle bakma teğmenim,

Senin gözlerin o zamanda yeşildi,

Sıktın mı avuçlarında küpeşte demirleri erirdi,

Kurana el basarım ki öldüğüme yanmam,

Doyamadım Türklüğüme doyamadım,

Beni bayrağıma sarın, yalnız bunu isterim,

Sonra anama hakkını helal et derim,

Vatan sağ olsun teğmenim,

Ellerinden öperim"

Şiirini yazan Ayhan Hünalp ve daha binlercesi Türklüğe vurgu yapıyhiç kimseyi incitmeden içinin çağrısı olarak.

Ve de Hazreti Muhammed diyki, "Türk dilini öğreniniz. Çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır,"

Divan-ı Lügaat-it Türk (Kaşgarlı Mahmut)

Ahmet Vefikpaşa Bursada validir. Halkın arasında gezerken kahvehanemsi bir yerde sohbet sırasında bazıları, ben arnavutum, ben rumum, ben ermeniyim, ben boşanakım gibi söylemlerde bulunurken yaşlı bir adam başını öne eğmiş sessizce süklüm püklüm oturuyor. Paşa ona sorduğunda cılız ve korkak bir tavırla "ben türküm diyor"

Paşa niye öyle çekinden duruyorsun, bende türküm deyince adam hayretle "ciddi misin Türk'ten paşa oluymu?" diyor.

Bende Elhamdülillah Müslümanım, İslam bahçesinde Türk olan ağacım.

Boşa zorlamayın beni Arap yapamazsınız.

Ara verilse de andımızı göğsümüzü gere gere yeniden okuyacağız hiç kimsenin kuşkusu olmasın.