Dünya kurulalı milyarlarca yıl olmuştur. Yeryüzünde ki dağlar, ovalar, yaylaların oluşumu magmaların patlaması, yer altı hareketlerinden ortaya çıkmıştır. Bu günümüze gelene kadar kim bilir yeryüzü kaç defa değişime uğramıştır. Deprem bir doğa olayıdır. Yer kabuğunun kırılmasıyla yeryüzündeki hareketten dolayı cisimlerin devrilmesi çatlakların, kırıkların oluşmasıdır.

    Yağmurun yağacağını gökyüzünde ki bulutlardan anlarsın. Yangının olacağını çıkan ilk dumandan anlarsınız? Depremin ne zaman olacağını bilim adamları keşfetmediler. Depremin olacağını biliyorlar. Nerede, ne zaman, kaç şiddetinde olacağını bilemez, sadece tahmin edebiliyorlar?

     5- Şubat-2023 Pazar günlük yaşam devam etmektedir. Her ailenin kendince sorunları, hayalleri, umutlarıyla güvendiği evlerinde uykuya daldı. 6-Şubat-2023 Pazartesi sabaha karşı 4,17 ‘de merkezi Kahramanmaraş olmak üzere 7,7 büyüklüğünde deprem oldu. Derinliği 8,6 kilometredeydi. Uykunun en tatlı yerinde uyanıp canını kurtaranlar soğuk kış soğuğunda pijamalarıyla sokakta nefeslerini almaya başladılar. Yıkılan evlerin altında kalanlar imdat sesleriyle, yardım eli bekledi. Bu çağrıya Türkiye tam vücut olarak bölgeye koştu. Kimin elinden ne geliyorsa çırpınıp durdu. Deprem altında kalanları depremden çıkanlar, gönüllüler, afat kuruluşları canla başla çalışmaya başladılar. 6-Şubat Pazartesi saat 13, 24’ü gösteriyordu. 7,6 şiddetinde bir deprem daha yaşandı. Derinliği 7,00 kilometreydi. Deprem altındaki canları kurtarmaya çalışan gönüllüler, yarı yıkılmış evinden eşyalarını almaya çalışanlar, ikinci depremle zarar gördüler. Yarı yıkık konutlar, bazı sağlam konutlarda yerle bir oldu. 500 yılın depremi binlerce canımızı, emeğimizi, umudumuzu, yaşam sevincimizi aldı. Geriye gerçeklerle yüzleşmemizi, aklımızı kullanmamızı, bilim ve ilimin yolunun ne kadar doğru olduğunu hatırlattı.

     Kahramanmaraş( deprem merkez üssü)  Adana (01), Adıyaman (02), Diyarbakır(21), Elazığ (23), Gaziantep (27),  Hatay (31), Malatya (44), Kahramanmaraş (46), Şanlıurfa(63) Kilis (79), Osmaniye (80)  illerinde büyük yıkımlar oldu. On bir ilin plaka toplamı, 417’dir. Depremin oluş saati de 4,17’ de olmuştur. Büyük bir rastlantı olsa gerek.  Doğu Anadolu, Ak Deniz, İç Anadolu bölgesinin birçok illerinde deprem hissedildi. Çanakkale savaşında 252 bin canımızı yitirdik. 6-Şubat depreminde 50 bin canımızı yitirdik. Bu savaş yanlış yapılaşmanın aldığı canlarımızdı. Bazen insanlar yaptığı yanlışın bedelini ağır ödeyince, sağ kalanlar yaşamını sorgulamak zorundadır. Neden sağlam zeminlere, sağlıklı konutlar inşa etmeyiz? Bizi yönetenler ( imar barışı) adı altında çürük binalara ruhsat verirler? Bireyler olarak yanlışlıklara, haksızlıklara karşı neden bu kadar suskun ve sessiziz? Depremi duyunca şok oldum. Televizyonlarda ki söyleşileri dinledikçe günlerce ağladım. Milyonlarca öykü, hikâye, anıyı dinledikçe ağladım durdum. Bizlere bu acıyı çektirenler cezasız mı kalacaklar? Bizim yaşadığımızı bizden sonra ki kuşakta yaşayacak mı?

     Yerkabuğunun kilometrelerce altında yanan ateşin üzerinde ki cennet dünyada her canlıya altın tepside sunulmuş bir hayat verilmiştir. Canlılar yaşamı boyunca bu armağanı bir kural içinde yaşar, bir sonraki nesline bırakır. Deprem can almaz. Yanlış yerleşim yerleri, yetersiz malzeme kullanımı, aç gözlülük, bencillik, çıkarcılık, yöneticilerin bilimsel, akılcı tedbirleri zamanında allamayışı can kaybına neden olur. Türkiye deprem ülkesidir. Bizden önce ki atalarımız deneyerek nerelere sağlıklı konutların yapılacağının örneğini bizlere göstermiş. Düz tarım arazilerine yapılan binaları deprem, dere yataklarına yapılan evleri sel alır götürür. İnsan aklı ve eliyle yapılan yapılaşma sonucunda ki felakete kader diyemeyiz.

       Depremde yaşayanlar yakınlarını, mallarını, hayallerini, umutlarını depremin enkazı altında bırakmışlardır. Buna sebep olan sadece deprem miydi? Felaketlere hazırlıksız yakalanan yöneticiler mi, Vatandaş mıydı? Deprem sonrası vatandaşın yanına zamanında gelemeyen, iyi organize olamayan şokta yaşayan bireyler mi, hükümet miydi? Devler her zaman milletiyle el eleydi.

       Türkiye Cumhuriyeti Devleti vücuduna saplanan deprem hançerini çıkartıp yarasını milletçe sarmaya çalışıyor. Her bir vatandaş milli duygusunun verdiği hızla kükreyen bir aslan gibi yardıma koştular. Kimin elinden ne geliyorsa varıyla, emeğiyle yaraları sarmaya çalıştılar. Farklı düşünceler, siyaset, inanışlar bir anda yok olup buharlaştı. Tek bir ay yıldızın altında, bir yürek oldular. Türk milleti 13 milyon depremzedenin yanındaydılar.  Zorda olan deprem zadenin elinden tutabilmek için çılgınca iyilikte, yardımda yarışıyorlardı. Depremin yarası sarılana kadarda iyilik yarışı devam edecektir.

      Her yanlıştan, felaketten olumsuzluklardan ders almalıyız. Bir sonraki günümüzde derslerle birlikte ilim, bilim yaşamımıza ışık, rehber olmalı. Yaşanan olumsuzlukları, hataları tekrar yaşamamak, yaşatmamak için aklın bilimin, birliğin, beraberliğin yoluna sıkıca sarılmalıyız. Depremle yaşama sanatını öğrenmeli, öğretmeliyiz. Depremle yaşayan ülkeleri örnek almalıyız? Cumhuriyet gibi erdemli, güçlü bir düşüncenin fertleriyiz. Farklı düşüncelerin demokrasi yolunda doğruyu bulmak için bilim ve akılın ışığında yolumuz acık olsun. 

          Süleyman Erkan 21 Mart-2023 Salı Bedesdenlioğlu Tokat.