Baba: ikizlerin ya da İbiş’in Çolak derlerdi. Doğuştan sağ elinin işaret ve yüzük parmakları, uca doğru birinci eklem yerlerinden yoktu. Dört erkek kardeşlerden Ali ve Mehmet, şehit olmuşlar. Hüseyin, eşkıyalara katılmış. Babayı da tetik çekemez diye askere almamışlar.

Baba, kâh çiftçilik, kâh çerçilik yaparak olabildiği kadar düzenli bir ev kurmuş. tanıyanların anlattıklarına göre hayır öğütlü, yardım severmiş.

Kekeç anlatıyor rahmetli: “Babam diyor hanım, iki oğlumuz ve bir kızımızla bizi ayırdı. Bir at, bir at arabasıyla beraber ahırı verdi. Ahıra bir kapı açtık orada at ile birlikte yaşıyorduk. Bizler yavan yaşık yiyorduk ama atın samanı tükendi.

Bunu duyan Hasan Emmim (Babayı kastediyor) sırtıma bir heğ (sepet) verdi. Önüme düştü. Kapı kapı dolaşarak saman topladık. Yazın çerçilik yapmaya başladım. Onda da imdada yetişti Hasan Emmim: “Yumurtanın taze olup olmadığını güneşe tutarak anlamayı öğretti.”

İki parmağı çolakmış ama kadınlara dokuma tezgâhı kurar ayarlarmış. Kağnı ve çift (Saban) kurarmış. Çocuklara alınan önlük ve pantolonluk kumaşları biçermiş, elinde makası ve sabunuyla.

Aşığın Nesimi de öksüz kalmış. Komşu köylerden birisine azap durmuş, tarlalarını dayıları ekip biçiyorlarmış. Genç nesimi haber göndermiş ki “Buğdaylar bölüşülürken Hasan Emmimi de çağırın. Koca köyde ondan başkasına güvenemem.” Diye…

Yine Nesimi, 15-20 yaşlarında ve de komşu köyde azap iken ablalarından birini Harhar köyüne gelin etmişler. Tabii düğüne Nesimi de gelmiş. Gelin alayının geleceği akşam baba, Nesimi’yi çağırmış. “Kör Hasan (Enişten) sana para verdi mi?” “Hayır” yanıtı üzerine “Parayı almadan bacını verme” demiş. Ertesi gün bıçağı alıp dikilen Nesimi, bacısının başlık parasını söke söke almış, eniştesinden...

ABLALAR VE KÜÇÜK AİLE

Üç abladan ikisi evlenip gitmişler. Ana babanın ölümünden sonra, 19 yaşında bir abla, 16-12- 7 yaşlarında üç erkek çocuk kalmışlar. Köyde 19 yaşına yaklaştığı halde evlenemeyen kızlara kalık denirmiş. Tam kalık yaşı sınırına dayanan ablanın isteyeni çokmuş ama “Üç çocuğu bırakıp da nereye gideyim?” diye kalık unvanını göze alıyor, isteyenleri reddediyormuş.

Aklı erenler çözüm bulmuşlar bu hale. “16 yaşındaki ağabeyi everelim, ablanın da yolu açılsın. Büyük gelin, büyük güveyi diyeceklerine küçük gelin, küçük güveyi desinler” diyerek düşüncelerini uygulamaya koymuşlar.

Böylece 16 yaşında ağabey, 14 yaşında yenge, 12 ve 7 yaşlarında iki çocuklu bi aile oluşmuş. Kazan kaynamaya, baba ocağı da tütmeye devam etmiş.