Devletin tepeden tırnağa “halkçı” söylemlerle ve politikalarla kuşatıldığı bir zaman diliminde, sorunlar daha rahat çözülür; yurttaşların beklentileri “kendinden” insanların gayretleriyle “kendiliğinden” karşılanır. Helal ve meşru her talebin yerine gelmesi herkesi memnun eder. Yakalanan esenlik ikliminde mutlu olmayan kimse kalmaz. Dolayısıyla, “insana, insanca muamele” gül bahçelerinde yaşamaya vesile olur.

 

Cemil Meriç “Üslubunuz kimliğinizdir” der. Ağzınızdan çıkan her söz, iyi-güzel-olumlu ise sizi yüceltir. Kötü-çirkin-olumsuz olursa da yerin dibine batırır. Devletin kurumlarında da bu iş böyledir; “devlet” dediğimiz aygıt zaten bu milletin çocuklarıyla idare edilip yönetilir. Devleti idare edip yönetenlerin de kendisini oralara getiren halka karşı olumlu olması, ılımlı konuşması, güzel davranması hep beklenir. Misal dairedeki memur, salt kendi morali bozuk, iş yapmak istemiyor diye karşısındakine “bugün git yarın gel” derse bu kul hakkına girer.

 

Karşısındaki incinir, bir kulu nedensiz incindiği için Allah’ın gücüne gider, arş sallanır. Alvarlı Efe “Hazer kıl, kırma kalbin kimsenin Cânânı incitme” demiş. Aynı Alvarlı Efe sözünün devamında “Sabır kıl her belâya, Hâne-i Rahmân'ı incitme” diye buyurmuş. Şuradaki inceliğe bakar mısınız? “Kimsenin kalbini kırma, insanları incitme; sabrını kaybedip insanları incitirsen Rahman da incinir, o yüzden sabret Allah’ı incitme” diyor Hazret…

 

Durum bu…

 

Gelgelelim ben de herkes gibi Alvarlı Efe’nin özetlediği inceliği anlayabilen çok insanla karşılaştım bugüne kadar. Kendimde bile olmayan olgunluğu, anlayışı, sabrı, dostluğu, arkadaşlığı, inceliği, kadirşinaslığı; kısaca insana dair olumlu bütün hasletlerin tamamını bünyesinde taşıyan birçok güzel insanla tanışma şerefine ulaştım.

 

Misal, Tokat İl Jandarma Komutanı Bahri Bostancı bu isimlerin başında gelir. Sokaktaki adamın “Bahri Paşa’sı”, mağazadaki delikanlının “Bahri ağabeyi”dir. Beşeri münasebetlerindeki bazı anekdotları başkalarından duyduğumda ve bazılarına tanık olduğumda yüzümde oluşan tebessüm, biliyorum ki yüzlerce yurttaşın, hatta emir-komutası altında görev yapan binlerce kahramanın ve ailelerinin de yüzlerinde aydınlık gülümsemelere vesile oluyordur.

 

Bahri Paşa’nın “halk tipi” bir komutan olması, mütevazılığı, samimiyeti ve Anadolu’nun izlerini taşıyan karakteri, anlatmak istediğim mevzunun ana fikri aslında. Üslubundaki naiflik, bu toprakların izlerini taşıyan karakteriyle öyle güzel örtüşüyor ki. Adına “Anadolu irfanı” dediğimiz zenginliğimizin yaşayan simgesi adeta. Zaten kendisiyle ilgili “Üniformasında taşıdığı yıldızlardan yüzlerce kat fazlasını gönlünde taşıyan bir adam. Mütevazı, samimi, ilkeli, tutarlı, dışa dönük ve halkın içerisinde… Rütbesi Kıdemli Albay. Türkçesi ‘Kıdemli Gönül İnsanı’…” dememiş miydik?

 

İbrahim Tenekeci’nin bir sözünü anmadan geçemeyeceğim yine. Tenekeci, “Asıl mesele vefa yokuşunu hiç şikâyet etmeden çıkmaktır. Sırtımızda ne olursa olsun. Bize iyiliği dokunanlara vefa, millete vefa, memlekete vefa, mukaddesata vefa.” diye yazmıştı bir yazısında. Demek istediğim tam da bu işte…

 

Bahri Bostancı’daki “vefa” milletin kalbinde açan bir iyimserlik çiçeği. Dolayısıyla bu iyimserlik çiçeğinin büyüdüğü bahçe, aziz milletimizin gönlündeki gül bahçesidir aynı zamanda…

 

Ömrü, dikensiz gül bahçelerinde geçsin Paşamızın.