Bir ülkede yaşamaktayız ki, bu ülkede başarı asla cezasız kalmamakta, başarılı insana “sen bizden habersiz nasıl başarılı olursun” gibilerden cezası verilmekte ve çok zaman hayat ona zindan edilmeye çalışılmaktadır…

Başarılı olamayan insanlar tabii ki bunu anlamakta zorlanabilir ve anlayamaz ama birde başarılı ve olağanüstü başarılı insanlar ne demek istediğimi çok iyi anlar.

Birde yaşlı başlı insanlarımızın olmayan bir yardımı varmış gibi göstererek, ilkokul mezunlarının bile  Üniversite mezunu yakınları için  “onu işe ben soktum” demelerini bir televizyon dizisinde  ortaya çıkan Seyyar Tayyar tiplemesinin “nohutlu pirinç pilavını ben buldum, köfteyi ben buldum “ diyerek hava atmasına benzetiyorum.

İnsanların yardımlaşması, gücü oranında yakınlarına, akrabalarına, komşularına velhasıl insanlığa yardım etmesi ne güzel duygudur. İnsanların yardım etmesi,   doğal olan işlerdendir . Ama insanın yaptığı bir yardımı senelerce anlatması hatta her önüne gelene anlatması “ ona ben yardım ettim” diye kırık plak gibi söylemesi onun yardımını önemsiz yapmakta hatta  sık sık anlatması düşmanlıklara sebep olmaktadır. Ünlü Hikayecimiz Ömer Seyfettin’in “diyet” hikayesini okuyunca bunu insan daha iyi anlar.

İnsanın yaptığı iyiliği sıkça dile getirmesi ve ona buna anlatması, bir nevi ruhsal rahatsızlıktır. Bir işe yaramadığını zanneden insanların yaptığı bir iyiliği on yıllar boyu anlatması her halde doğal karşılanamaz. İnsan olmak demek gücü oranında insanlara yardım etmek demek sonuçta.

Bir insan geniş bir ailede kimsenin başaramadığı başarıyı göstermişse onu tebrik etmek mi gerekir yoksa ayıplamak, esir almak ve istediğini yaptırmak mı? Bilin bakalım hangisi? Bu da size bir bilmecem olsun. Tek olmak insanın her zaman orada yalnızlaşmasına sebep olmakta.

Tabii ki bunu o ailede herkesler yapmaz. O başarıyı elde edene tebriklerini sunan olur, suskun kalan olur ve o başarıyı sahiplenmeye kalkan da olur. Sahiplenemese de işe girerken girdiği sınavda bilgisini hiçe sayarak kendi yardımı ile sınavı kazandığını iddia eden de olur. Yani başarıyı küçümsemenin veya önemsememenin bir yolu bu.

Tarih boyunca hep insanların başarısı çok az insan tarafından takdir edilirken çok insan tarafından kıskanılmıştır. Başarıyı sahiplenmek kolay, takdir etmek zordur. Bu takdir etmek de erdemli ve değer bilir insanların işidir.

Okulda sık rastladığımız bir durumdur. Okulda öğretmen derse girer. Her öğretmenin ders sitili farklıdır. Sınavda her öğrenci başarılı olur öğretmen başlar ”  Ya bu başarı benim ben kolay sordum. Ondan herkes başarılı oldu. Ben birde zor sorsaydım bakın sizin haliniz nice olurdu?”

Gün gelir sınıfta başarısız olanlar çoğalır hoca bu sefer der ki “ yahu ne kolay sorulardı, niye başarılı olamadınız? Siz tembelsiniz, çalışmadınız, çalışsanız böyle olur muydu ?” demeye başlar.

Aslında başarıda da başarısızlıkta da hem öğrencinin hem de öğretmenin rolü vardır ve  okulda  çokça rastladığım şeylerden bir tanesi de engelli öğrencilerin küçümsenerek geri zekalı sanılarak onlarla ilgilenilmemesidir. Öğrenci çalışır, azmeder ve  başarılı olursa onunla ilgilenmeyenler  he hayret ederler. “Biz niye bununla ilgilenmedik?” diye sormazlar ama  ilerde güzel yerlere gelince “ benim öğrencimdi” demekten de kendilerini alamazlar. Dedim ya başarı tatlıdır ve  herkes herkesin başarısından pay ister. Hakkı var mı yok mu bilmeden ister başarı böyle tatlı bir şeydir işte.

Bunlar nereden aklıma geldi derseniz, anlatayım. Gazetede okumuştum bir dershaneci “ binlerce  öğrencinin başarısına vesile oldum. Onları Üniversiteye yolladım” diyerek  konuşmuş . Sonuçta onlar Üniversiteye gitti ama sizin onlarla bilginizi paylaşması için onlar size bir miktar para ödedi. Yani bu ticari bir alış veriş ve hem o öğrencilerde ders çalıştılar. Senelerce çaba harcadılar. Onların başarısını insanın kendine mal etmesi gerçekten yadırgadığım ve anlamadığım durum.

Bir anne ve babanın en doğal görevi çocuklarının önce okulda, sonrasında iş hayatında en sonunda evliliğinde başarılı olmasına çaba harcamak, sonrasında da sosyal bir  insan olarak güçlenerek başkalarına faydalı insanlar olarak yetiştirmek değil midir? İşte buna bakınca bir anne ve babanın “oğlum okudu mühendis oldu, doktor oldu. Bir kızla evlendi ve mutlu yaşıyor “ demesi bana başarı gibi gelmiyor. Bunların sadece o insana faydası var. Başarılarımız başka insanlara da faydalı oluyorsa, yani sosyal insan olabiliyor ve çocuklarımızı da o yönde yönlendirebiliyorsak o zaman ben buna başarı derim ve bunun da fazla abartılacak, övünülecek yönü yoktur bence. Başkalarına yardımcı olmak da ideal insanın en normal görevi olmalı ki, o zaman aldığı eğitim onlara faydalı olsun.

Bunları yazmamdaki asıl sebepte başkalarının başarısına sahip çıkmaya çalışanların, onların başarısını kendi hanesine almak isteyenlerin çok olması. İnsanlar çalışıp çabaladıktan sonra gene de başarılı olamamışlarsa ve başarıyı yakalayanları tebrik etmek yerine başkalarının başarısını sahipleniyorsa bu gerçekten vahim durumdur. Kendilerinden başka kimse inanmaz ve eğer gerçekçi olmak istiyorlarsa o başarıyı tebrik etmek ve susmak en doğal yoldur.

Bir öğretmenin ilkokulda öğretmenliğini yaptığı bir öğrencisinin seneler sonra doktor olarak çıkması sonucu “onun doktor olmasında benim en büyük payım var” demesi ne kadar mantıklıdır.

Dizide insanları güldürmek için “Seyyar Tayyar” tiplemesine ne kadar gülmekteysek bu mantıksız konuşmalara da ve sahiplenmelere de suskun mu kalmak, gülüp geçmek mi? kızmak mı? Ne yapmak gerektiğine bir türlü karar veremedim. Çünkü bu duygu ve düşüncelerimi paylaştığım çok insan farklı şeyler anlattılar. Hoş görüde bulunmam lazım olduğunu söyleyenden, bunu yapanlara kızan olduğu gibi kimisi hafif, kimisi de kahkahalarla güldüler. İşte toplumumuzdan manzaralar böyle. Ne renklisin sen memleketim. Ne kadar çok zengin insanların var memlekete renk katan.

Başarılı insanların başarı sırlarını öğrenerek onları kamuoyu ile paylaşan bir insana olarak başarıların yeterince takdir edilmediğini görerek de üzüntü yaşamaktayım. Başarılı insanlarımız ne yazık ki bir de engelliyse hem takdir edilmemekte, hem de önemsenmemekte, halbuki takdir edilse önemsense takdir edenin hem bir başarıyı tebrik etmesinden dolayı kalbi huzur dolar hem de çocukları da ilerde başarıyı kıskanan değil takdir eden insanlar olarak, başarılı insanlar olmak için çaba harcarlar. 

Başarıyı takdir etmemek, tebrik etmemek, önemsememek veyahut da başkalarının başarısına sahiplenmek ve o başarıları bize mal etmeye çalışmak başarıyı elde edenlerin başarılı olmasına engel olmaz. Çünkü başarılı insanlar azimli insanlardır ve engel falan tanımazlar. Engel tanımayan insanın önüne başarısını sahiplenerek ya da başarısını önemsemeyerek engel olmak şöyle dursun onları daha da büyük başarılara motive eder ve   bizim sahiplenmelerimiz önemsememelerimiz onların lehine olur.

Unutmamak lazım ki ilk cinayetler kıskançlıklardan başarıyı kabullenememekten meydana geldi ve bugüne kadar devam etti ve insanlar var oldukça da devam edecek.

Bize düşen görev nerede bir başarılı yakınımız varsa onu tebrik etmek, ödüllendirmek ve daha başarılı olmasına yardım ederek onlar ile barış ve kardeşlik içinde yaşamanın yollarını ararsak o zaman toplum bizlere daha güzel gözle bakacak bizlerde  komik durumlara düşmekten kurtulmuş olacağız.

Başarılı insanlar zaten başarılı olmaya alışırlarsa hep başarılı olacaklarından başkalarına da fazla bakmaya zaman bulamayacaklardır. Çünkü onlar bilirler ki başarıyı sahiplenen insan kendi hatalarını bile başarılı insana atmaktan çekinmez.

Hep derim ya hayatta iki tür insan vardır. Biri her türlü engele rağmen başarılı olanlar, ikinci kısım onları seyrederek o başarıda benim de payım var demogojisi ile  insanları lafa boğanlar.