Yerel yönetimlere özellikle Belediyelerimize gereken destekler verilmiyor.

Sözde demokrasiyle idare edildiğimiz bildirilen ülkemizde muhalefet belediyesi iseniz işiniz çok zor demektir. Cezaya uğratılırsınız.

Belediyeler halkın, hemşehrilerinin anasıdır, babasıdır. En küçük bir sıkıntısında bile Belediyelere koşar, derdini sıkıntısını paylaşır.

Belediye Yönetimi de seçildikten sonra, seçildiği partinin isteklerine göre partizanlık, ayrımcılık yapar, oy gelmeyen semtlere hizmeti götürmezse o Belediye yönetimi, yaşayan hemşehrilerini ayırıyor, adeta yok sayıyorsa orada demokrasi yok demektir. Keyfi, partizan yandaş yönetimine dönmüş demektir.

Belediyelerimiz hemşehrileri için çalışır. Çareler arar. Yaşamı daha kolaylaştırmak için gayret eder. Belediyede işi olan partisine göre muameleye tabi tutulursa bölücülüğün, ayrımcılığın daniskasıdır.

Ülkemizde ekonomi felç hale getirilmiştir. Akaryakıta ve elektriğe yapılan fahiş zamlar Belediyelerimizi de zora sokmuştur.

Bir taraftar toplu ulaşım hizmetleri daha önemlisi de yaşamın birinci ihtiyacı suların kesintisiz akması adeta zorlaşmıştır.

Belediyeler kamu hizmeti gören, hemşehrilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayan günün 24 saati hizmetin devamlılığını temin ederler.

Akaryakıta ve elektriğe yapılan yüksek zamların Belediyelerimize daha uygun tarifelerle sunulması gereği de yerine getirilmemiştir.

Şehrimiz içme suyundan örnek verilirse ihtiyacın yüzde 90’ı elektrikle motopomplarla derin kuyulardan sağlanmaktadır.

Hükümet, Belediyelerin bu ihtiyaçlarını yok saymış, adeta Belediyelerimiz cezalandırılmıştır.

Bir TV kanalında, Muğla B.Ş. Belediye Başkanı sorunlarını anlatıyor.

“Muğla’nın yüzde 60 oranında bölümü maden arama sahasına ayrılmıştır.” diye şikayetleniyor. Kararlarda Belediyenin görüşü, halkın görüşü hiç mi hiç kale alınmıyor, yok sayılıyor. Ben biliyorum YA!

İstanbul’umuzda da Kanal İstanbul konusu yaşanıyor. Belediye, çeşitli gerekçelerle doğayı bozacak, su kaynakları yok olacak, şehir daha da sıkışacak itirazlarını sürdürüyor.

Devletimizi yönetenler ise 16 milyon İstanbullunun tercihine referandumla karşılık imkanına da yaklaşılmıyor.

Ben her şeyin iyisini bilirim, İstanbullu bilmez denmek isteniyor.

İstanbul’a ihanet ettiklerini kabul edenler, yeni yanlışlar ve ihanetlerin gayretinden vazgeçmiyorlar.

Belediyelerimiz, siyasi kıskaçlara uğratılacağına hemşehrilerine daha çok hizmet verme ortamları sağlanmalıdır.

Sevgi ve saygılarımla…