Atatürk için aleyhte, leyhte söylenmeyen pek bir şey kalmamıştır. Belirli günlerde -zorunlu- yapılan övgülerin arkasından sövgüler, kötülemeler gelir. Çoğu kere aynı yerlerden.

10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreninde bir bayan öğretmenimiz yazdıklarını okudu.

Yazdıkları kadar sunumu da çok güzeldi öğretmenimizin.

Vurgu, tonlama, diksiyon... Hepsi vardı öğretmenimizde.

Yaptığın konuşmadaki başarına alkış tutuyor, seni candan kutluyorum TOBB Ortaokulu Türkçe Öğretmeni Sevgili Devrim Hasgül.

Üzülme Atam... Sana karşı olan aymazlıkların karşısında duracaklar var.

Korkma cumhuriyetim seni koruyacaklar var... Hem de milyonlarca Devrim Hasgül'ler çoğalacak, azalmayacak...

Devrim Hasgül'le daha iyi donanacağını düşünerek, köşemi bugün onun yazdıklarına bırakıyorum.

Bir başkası var mı? Ölüm süresi uzadıkça sevenleri çoğalan?

TOKAT 2020 10 KASIM PROGRAM KONUŞMASI

"Sayın Valim, saygıdeğer katılımcılar, sevgili öğrenciler.

Büyük milletler tarihe iz bırakan, tarihi şekillendiren milletlerdir. On bin yıllık tarihiyle dünya coğrafyasını şekillendiren, cihan devletleri kuran büyük Türk milleti Oğuz Kağan'dan, Metehan'dan Alpaslan'dan, Fatih Sultan Mehmet Han'dan bugüne sayısız kahraman ve deha düzeyinde devlet adamı yetiştirmiştir. Tarihi bir bütün olarak gördüğünüz zaman bin yıllar geçse de aynı ruh ve aynı karakterleri görebilirsiniz. Bu, milli kültürel genetik yapının doğal sonucudur. 20. yüzyılda bütün dünya uluslarını imrendirecek yapı ve kahramanlıkta bir liderin çıkması da Türklere nasip olacaktı.

Bu Lider yetimdi ve fakir bir ailenin çocuğuydu. Üstelik de doğduğu topraklar çalkantılıydı. O topraklarda Türkler neredeyse azınlık durumundaydı. Çocukluğundan itibaren üzerlerinde yabancıların korkunç baskısını hissediyordu. Bu yüzdendir ki milli hassasiyetle büyüdü. "Varlığını Türk varlığına armağan" etmek gayesiyle okudu, düşündü, çalıştı, savaştı.

Sofya'da yeniçeri kostümleriyle resmi toplantılara katıldı ve diplomatik gözdağı verdi düşmana,

Libya'da gönüllü olarak İtalyanlara karşı direniş başlattı.

Çanakkale'de "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" diyerek İngiliz 'e ve yedi düvele savaş dersi verdi.

İstanbul'da İngiliz zırhlılarına bakan herkes yenilgiyi kabul etmişken o "Geldikleri gibi giderler!" dedi.

Yunan İzmir'den Anadolu'nun mübarek toprağına lanetli ayaklarıyla bastığında,

"Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,.

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini." diye herkes ümitsizce inlerken o,

"Çıkar elbet kurtaracak bahtı kara maderini!" diye yüksek inancı haykırıyordu.

Sevr anlaşmasıyla vatan toprağı paramparça edilmişken o kendini yollara vurdu.

Samsun, Amasya, Tokat, Erzurum, Sivas üzerinden son mermi, son nefer, son nefese kadar sürecek bir kurtuluş mücadelesi başlattı.

Öyle bir savaştı ki bütün mazlum ülkelere ümit oldu.

Gandi diyordu ki "Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar ben İngilizleri Tanrı sanıyordum." Anadolu adım adım düşmandan temizlendi.

Yedi düvelin düşmanlarını yenen Mustafa Kemal ve asil milleti, asıl düşmana yöneldi: Asıl düşman cehalet, atalet ve adaletsizlikti.

Aşama aşama hayal ettiklerini hayata geçirdi. Onun hayali sadece kendi hayali değildi. Son yüz elli yıldır bütün Osmanlı aydınlarının hatta Osmanlı Padişahlarının hayaliydi.

O, yüz elli yıllıktak birikimin doğal kahramanı idi.

Tez zamanda büyük ve önemli işler başardı. Milletine inandı, milleti de ona inandı. Emperyalizmin bileğini büken dünyada tek lider o idi. Bütün mazlum milletler Türk milletine imreniyor, Türkler gibi bağımsızlık savaşlarına girişiyordu. Libya, Mısır, Fas, Cezayir, Hindistan... daha niceleri onun açtığı yolda iman tazeleyip hürriyet peşinde yürüyordu.

İran Şah'ı şöyle diyordu: Allah bir millete ödül verecekse o millete Mustafa Kemal gönderir."

Avrupalılar " Her yüzyıla bir deha düşer, ne yazık ki bu deha bize değil Türk milletine düştü".

Büyük milletin yüzlerce büyük evladından biri, son büyüğü, en büyüğü Mustafa Kemal Atatürk bugün 10 Kasım 1938'de ecdadının ruhlarıyla selamlaşmaya gitti.

"Son sözü "aleykümesselam" oldu.

Tarihten bugüne sömürenlere, zalimlere, cahillere karşı savaş veren bütün asil ruhlar cennette heyecan ve merakla son kahramanı karşıladılar belli ki.

10 Kasım bir liderin ölümü değil, bir inanç ve fikrin doğumudur: O inanç ve fikir şudur: Bu milletin en fakir ailelerinden, hatta öksüz ve yetim çocuklarından bile öyle liderler çıkar ki tarih yeniden yazılır. Bu tarihi yeniden yazacak kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.

Ruhun şad olsun atam."