Sevgili dostum,

Bugünlerde insanlardan duyduklarım ve  insanların tutarsız halleri sana yeni bir mektup yazmamı gerektirdi. Yaşadıklarımız  olaylar sana mektup yazmamızın ana konusu oluyor. Yaşanmılşıklarımız söylenecek sözlerimizin, yazılacak mektuplarımızın olmasını bize  hatırlatıyor. Mektuplarda zaten hayattan, yaşadıklarımızdan  yaşanmışlıklardan ders çıkarmamız ya da haberdar olmamız için yazılmıyor mu? Edebiyatın malzemesi de yaşanmışlıklar ve yaşanmışlıkların olumsuz olanlarından ders alamamış olmamızın sonucu değil mi?

Sevgili dostum,

Yazılarımızı okuyan veya bizim “var olduğumuzu” duyan, fark eden, anlamak isteyen insanlar yüzyüze veya sosyal medyadan  konuşmalarımızda ya da mesajlarında “seninle tanışmayı, seni ziyaret etmeyi çok isterdim” diye başlıyorlar çok zaman.  Bu insanların çoğu genç ve yazmak isteyen  insanlar. ”İstemek” eylemindeki samimiyetsizlik ve tutarsızlıklar  beni  her zaman düşündürüyor. “İsterim” sözü ağızlardan  çok zaman  öylesine çıkıyor. Samimiyetten uzak ve  öylesine “isterim” sözü de  muhatabında tabii ki olumsuz etki bırakıyor. İnsan samimiyetsiz insanlar ile muhatap olmak, konuşmak ve iletişimde olmak istemiyor. “insanlar benimle iletişimde olmuyor” diye şikayet eden insanlar bence kendi samimiyetlerini sorgulaınlar biraz da. Açık sözlüler mi, sözlerinin arkasında açıkça duruyorlar mı ? Söz verinde  yerine getiriyorlar mı?  Çok söz verip hiç tutmuyorlar mı?  Bunları düşünsünler. “söz tutmak” en büyük insan olma vasfı değil mi?

Sevgili dostum, Güzel Kardeşim,

Gelmek isteyen gelir. Ziyaret etmek isteyen eder. Seven sevdiğini “seni seviyorum” sözüne gerek duymadan  davranışları maddi destekleri ile gösterir. Ama  samimi olmayanlar  çok zaman sözlere sığınırlar. Çok konuşmanın faydalı olduğunu zanneden  insanlar gibi sözlere esir olurlar. “ sözümüz ve özümüz bir mi?” diye düşünme gereği bile duymazlar. Böyle insanlar uzak kalınması , iletişim kurulmaması gereken insanlar sanırım.

Sevgili dostum,

“Çok isterim” yerine en kısa zamanda harekete geçerek, sözde durarak, ziyaret etmek, davet etmek ve kaynaşmak eyleminde bulunmak bence sözden daha etkili olur. Bunu yapan yani “çok isterim” deyip de bunun hemen ardından o çok istediği şey için harekete geçen insanları her zaman çok severim. Harekete geçmek  önemli. İlla sonuç almak şart değil ama herekete geçmek önemli. Mesela bir insana faydalı olacak bir şeyi o insana söylemek harekete geçmektir.  O insan bu sözü ciddiye almıyorsa söyleyenin bir hatası olmaz. Ama dinleyen o sözün  gereğini yapmıyorsa , bunda inat ediyorsa söyleyenin de inatla yeni önerilerde  bulunması  seviyesizlik olur. Çok zaman bu hatayı bizde yapıyoruz ama sana bu mektubu yazarken  benim de dinlemeyene söz söylememem gerektiğini bir kere daha anladım. “dinlemeyene dilsiz, anlamayana  fersiz olmak lazım” yani  dili olduğu halde söylemeyen adam. Yani  boş konuşmayan adam olmak lazım. Dinlemeyen veya dinliyor görünüp de sözlerini aklına alıp başkalarına aktarmanın planlarını yapan insanların  olduğu masalara oturmamak ve o topluluklardan uzak kalmak da insnaın yanlış anlaşılmasını mönlüyor çok zaman. Sır saklamayan bir insnaın bile olduğu ortamlarda  sözümüzü bilmemiz bizim için erdem olur. 

sevgili dostum,

Tabii bizi ziyaret etme gereği duymayan insanlar da vardır ve normaldir. İnsan önemsemediği insanı ziyaret etmek istemez.  Bu durumda  “gelmek  isterim “ deyip de gelmemesi  açıkça tutarsızlık olur. Açık olan  “ben yanına gelmem” demektir ve bu tutarsızlık olmaz. “Ben  önemliyim, herkes beni ziyaret etsin, ama ben ziyaret etmem kimseyi” demek de tutarsızlık. Ziyaretleri daha güzel ziyaretler ile iade etmek “seviyeli ve kadirbilir insan” olmanın en önemli özelliğidir ve bu davranış. Bu davranışı yapanın toplumca sevilmesine sebep olur.Toplum tarafından sevilen insanların ortak özelliği samimiyetle davranmaları ve özü zöü bir olmalarıdır.

Sevgili dostum,

Biz bir şey demedğiimiz halde  “sana maddi ve manevi destek olacağız” deyip sonradan bunu hatırlamayan insanlardan uzak kalmaktan zevk alırım. Çünkü  o sözde söyledikleri maddi ve manevi yardımı her zmaan yapacak güçteler ama bizi önemsemediklerinden “söz verip de geçelim” diyerek geçen insanları bizde  önemsemeyerek geçersek  denge sağlanmış olmaz mı?

Sevgili dostum,

“Çok istemek” aynı zamanda “harekete geçmektir” demiştik. Sınavı kazanamak isteyen  o sınavda çıkacak konuları  iyi öğrenmek için kitap okumalı , not tutmalı ve  tekrar da ertmeli ki, yani “harekete geçmeli” ki sınavda başarılı olsun. Hayatta  “çok istemek “ de  hemen harekete geçmeyi “bugunün işini yarına bırakmamayı” gerektiren eylemdir. Bu eyleme geçen ve yapması gereken işleri hemen  yapanlar, bunu yapamayanlara nazaran hep önde olurlar. Değil mi?

Sevgili dostum,

Yapamayacağımız işlerin sözünü vermek, bizleri kısa vadede kazançlı gösterirse de uzun vadede  insanların bizlere güven ve sevgi hislerinin  kaybolmasına sebep olur.Şimdi sana soruyorum uzun vadeli tanınmak ve bilinmek  ve kazançlı çıkmak mı, yoksa kısa vadede kazançlı çıkmak mı istersin? Senin uzun vadede kazançlı çıkmak isterim dediğini duyuyorum ama  çok insan kısa vadede  kazançlı çıkmak istediklerinden hayatta istikrarı sağlayamıyor ve çok zaman sağlam dostluklarda kuramıyorlar.Sana bunu hatırlatmak istedim. Sen biliyorsun aslında  sık sık da bahsediyorum da, çok insan unutuyor, unutmasınlar diye de sık sık hatırlatmak iyi oluyor. 

Sevgili dostum, can kardeşim,

Hayatta arkadaşlık dostluk demek bazen unuttuklarımızı da sık sık hatırlatmak demek dostlarımıza. Dostumuz seviyorsak unuttukları şeyleri onlara söz ve mektuplarımızla hatırlatmak ve onların sık hayata düşmesine engel olmak da dostluğun gereği. Bunu sende biliyorsun ama bu mektubuokuyana da hatırlatmak istedim.  Umarım unutanlarda hatırlamışlardır.

Sevgili dostum,

Bir mektubun sonuna daha gelmişken, bizde yazarken aslında unuttuklarımızı yeniden hatırlayarak, “iyi ki bir dostumuz var mektup yazacağımız, bizi anlayacak ve sevgiyle yazdıklarımızı  anlayacak ve anlatacak dost diye hayat sevincimiz artıyor.

Başka mektuplarda buluşmak üzere...