19.02.2023 tarihi itibariyle hangi kanalı açsak deprem haber ve görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Yerli yabancı her insan gibi yürek yangını ve gözyaşlarıyla izliyoruz zorunlu olarak.

*Bazı görüntülerden çok etkilendim: Yaşlı bir dut ağacı aşağıdan yukarıya boylamasına yarılıp aralarından bir insanın geçeceği genişlikte ayrılmış.

*Yüksekçe bir yerde bulunan kocaman bir kaya yine alttan yukarıya doğru yarılmış. Hemen alt yanda bir yerleşim yeri bulunuyor. Hele ki harekete geçip o evleri ezmemiş.

* Bir tepe, içine bir apartman bloğu girecek büyüklükte enlemesine ayrılmış. Ya diyorum “Zemini sağlam, depremde bile bir şey olmaz” güvencesiyle aynı noktaya bir blok yapılmış olsaydı, o bloku olduğu gibi yutmaz mıydı yarık? Blok, isterse ballandıra ballandıra anlatılan altı tekerlekli, Japon tekniğiyle yapılmış olsun. (Anlatılır: Çanakkale savaşında çelimsiz bir İngiliz boksörü ile yapılı bir Türk güreşçi karşılaşmışlar. İki oyunla Türk’ü alaşağı ederim diye düşünen boksörü, güreşçi yakaladığı gibi bir iki dedirtmeden çalmış yere.) O hesap son teknikle inşa edilen apartman, depremin acı kuvvetine nasıl direnecekti ki?

*Asfalt yol, boylu boyunca derin bir çukur oluşturarak yarılmış. İster yaya, ister araçla birisi oradan geçmekte iken yol yarılsa ve arkadaş da kendisini çukurun içinde bulsaydı, yol yapımından sorumlu müteahhit ve mühendisi suçlayabilir miydik?

*Enkazda inceleme yapan elemanın, demir diye elini attığı madde, tel, beton diye avuçladığı toprak toz çıkınca demir diye tel, çimento diye kireç kullanan müteahhit dururken depremi mi suçlayacaktık?

Sonuç: bazı durumlarda teknik adamların titizliği ve ustalığı, müteahhitin namusluluğu para etmiyor. Bazı durumda da gün gibi ortada görülen insanın hırsızlığını hiç bir bahane kapatamıyor.

Ne diyelim; Allah başta ülkemiz olmak üzere hiçbir ülkeye böyle felaket yaşatmasın ve de insanlara iyi niyet ve doyumluluk ihsan etsin…