Sevgili dostum,

Son Zamaanlarda  duyduğum ve yaşadığım, bana garip gelen ama toplumda  nerede ise normalleşmiş olan  “ döneceğim, arayacağım” deyip de aramayan insanların tutarsızlığı ve aramadıkları insanların güvenini kaybetmeleri meselesi.

Sevgili dostum,

“İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim” demiş Bosch . Bunu  Bosch bayilerinin duvarlarında her zaman görürüz. “Benim güvenimi kaybeden beni de kaybetmiştir” derim ben. Güven kaybetmek yani benim için de  dostlarım içinde aynı şeydir. Senin için de aynı değil mi dostum?

Sevgili dostum,

İnsanları bir arada tutan aslında sevgi değil güvendir. Sevgi duvarlar ve çatı ise, güven temeldir. Temeli sağlam olmayan bina da depremde ilk yıkılan binalardır genelde değil mi? Ya da  kolonu ve krişi kesilen  temel ve zemin katlarda  zamanla  güveni kaybedilen dostluklara benzerler. Bunun üzerine düşünmek lazım. 

Sevgili dostum,

“Ben sana haber vereceğim” diyen  insanların olumlu veya olumsuz  senden haber bekleyene mutlaka dönüş yapmalı ki, insanın  belirli bir planı varsa seni boşuna beklemesin. Olumsuz da olsa cevap vermek  insanın güvenini sarsmaz da olumlu ya da olumsuz dönüş yapmamak güveni derinden sarsar. Benim güvenim sarsılır mesela. Sen de bilirsin ki, güvenimi kaybeden insanı kolay affetmem. Özür dilemesini bilmeyeni de... Seninle bunları çok yaşadık ...

Sevgili dostum,

Benim yaşadıklarımı yakın zamanda bir kaç arkadaş daha yaşayınca ben de sana bu mektubu yazmak istredim. Dönüş yapmayan   insanlar bir de eğitimci ise o zaman güvenimizin sarsılması daha derin oluyor. Çünkü topluma örnek olması gereken eğitimci din adamı gibi insanlar  “dönüş yapmak” işini çok önemsemeli ve bu konuda titiz olmalı. Gerekirse kime ne söz verdiklerini ve ne zaman arayacaklarını, dönüş yapacaklarını  kaydettikleri not defterleri olmalı.

Sevgili dostum,

Dönüş yapmakta  maddi faydaya değil, güvenirlik konusu düşünülerek bakılmalı. Yani  kar zarar hesabı maneviyat üzerinden yapılmalı.Uuzn vadade dönüş yapmamanın zararları da  düşünülmeli. Kısa vadede vurdumduymaz davranan dönüş yapmayan insanların uzun vadede  hem  dostlarını hem de dostlarının tanıştıracakları tanışmadığı dostlarını kaybettiklerine şahit olmak beni çok üzüyor.  “Güvenini kaybetmeyeyim arayayım.  Benim söyleyeceğime inanır” diye düşünülmeli.  İyi niyet ve samimiyet  güvenin kaybedilmesini engeller çünkü.  Samimiyetle  denilen” hayır”  gerçek ise  karşımızdaki insan “hayır” diyen insana genelde  gücenmez. Hayır sözümüzde samimiyet ve gerçeklik varsa  mutabaımızda   güven veren evetler gibi algılanır ve  boşuna “hayırda hayır vardır” dememiş atalarımız.

Sevgili dostum,

Bu konuda  tutarlı olmayan  eğitimci, din adamı veya yönetici gibi kimselerin öğrencilerine  “dönüş” konusunda ne kadar konuşsalar da etkisi olmaz. En güzel eğitim  örnek olmaktır çünkü. Söz ve davranışlarımızla...

Sevgili dostum,

Bazı insanlar dönüş yapmaz da  “unuttum”diye  bahane uydurmaya kalkarlar. Bahaneleri de sırıttığından hem dönmemenin , hem bahane uydurmanın  güvensizliği hemen muhatabımızda derin izler bırakır.  Dönüş yapmamak bir hata ise  bu tutarsızlığa bahane uydurmak bence üç hata kadar olumsuz  iz bırakır insanda.

Sevgili dostum,

“Yapacağım” deyip de yapmamak. Yani vaad edip de sözü tutmamak da en azından dönüş yapmamak kadar   hatadır. Verilen sözü tutmamak  muhatabımızın o sözü unutmaması demektir. Vaad eden unutsa da aldatılan asla unutmaz ve  zamanı gelince hatırlatır insana. Çünkü  unutulanın   ve  aldatılanın  intikamı af etmek ama unutmamak hiç akla gelmeyen zamanda da verilmeyen sözü hatırlatmaktır.Ben çocukluğumdan bu yana  yaşadığım haksızlıkları  da yalanları da söz verip de sözünde durmayanları unutmadım. Zaman zaman sana anlatırım de sen de hayret eder “ bu zmaana kadar nasıl unutmadın ya “dersin.

Sevgili dostum,

Sana olan güvenim ve saygım o kadar büyük ki, kimseye anlatamadıklarımı sana  yazdığım mektuplara anlatarak bir nevi  bana terapi yaşatıyorsun. Yani “beni dinleyen var” gibi düşlüncelşerimi  “iyi ki beni dinleyen var, mektubumu  sadece bir defa değil defalarca okuyan ve beni anlamaya çalışan bir dostum var” diyerek bana  hayat sevinci oluyorsun.

Sevgili dostum,

Önemli konularda bana ilham oluyorsun. Hayatta yaşadıklarını bana kısaca anlatman, bana mektup konuları oluyor ve bende bu konu hakkında düşüncelerimi yazarken başıma gelince benim da hangi duyguları yaşayacağım ve  bu duygularıma nasıl anlamlar yükleyeceğim ve tepki gösterecğim konusunda  öğretiici oluyorsun. Dost da  faydalı şeyler öğreten değil mi?

Sevgili dostum,

Bazen bizim hatalarımız çok zaman da  güvendiğimiz  ama  umduğumuzu bulamadığımız insanlar bize hayat dersi verir. Aslında onlarda olumsuz  yaşasa  ve  söylese de bize bir ders veren insanlardır. “ Cahil dostum  olacağına akıllı düşmanım olsun” diyen atalarımız boşuna söylememişler işte. Bize ders veren insna sevmesek de alsında bizim dostumuzdur anlayana. Biz anlayalım bunu varsaın başkaları anlamasın da  önüne gelen ile alay etsin. Belki de o insan onlara ders vermek istiyordur.

Sevgili dostum,

Bakıyorum da içiimden dökenleri  kağıda yazınca,  zaman öyle geöçiyor ki,  bir anda mektubun sonuna geliyorum. Bu da,  sanki dostumdan ayrılıyormuş gibi hüzün verse de, bir  mektubu yazarak faydalı oluyoruz, eğitici oluyoruz diye de seviniyorumn. Sanırım her mektupta sevinç de hüzünde vardır.Bu mektupta bunu göstermiyor mu?