Eğitimciler, gözünüz kör, kulağınız sağır, diliniz lal mi oldu?

Neden konuşmuyorsunuz, neden susuyorsunuz? Dünyayı bir 'afad' sardı, çalmadığı kapı, almadığı can yok. Afaki önlemler sonucu ülkemizde çöreklendi felaket.

Küçükler bu afattan korumalı sayılırken, bugün onların da kapısı çalındı.

Taşıma görevini küçüklerin yaptığı ilmentaya konuldu. Ölüm olayları çocuklara da yöneldi.

Daha neyi bekliyoruz? Öğrenci de, öğretmen de bu illetin tuzağında. Bunları göre göre bir yerlerden komut beklemenin günü değil. Bilimselliği önde tutmalıyız.

Evelemeye, gevelemeye gerek yok, söylenecek tek söz var; 'OKULLAR AÇILMASIN'dır.

Milli Eğitim Bakanı Bey, andımızın kaldırılmasına gösterdiğiniz duyarlılığın yarısını okullara gösterin.

Okulları yaz dönemine kadar açmayın. Açmayın ki 5'ten 25'e kadar bir kuşak gözden çıkarılmasın.

Eğer yaz döneminde bir gevşeme olursa, matematik, Türkçe, coğrafya, fizik, kimya gibi ana dersleri alır, okulları açarsınız. 8 saat yerine 4 saat ders yaparsınız. Resim, müzik, beden eğitimi gibi dersleri bir yıl sonraya bırakmanızın hiçbir sakıncası olmaz.

Eğer bu virüs hızını kesmez, etkisini sürdürürse okulları hiç açamazsınız. Eğitim-öğretim bir yıl geri kalır ama öğretmen ve öğrencilerimizi kurtarmış olursunuz.

Sınavlarla ilgili de öğrenci ve öğretmenleri korur bir biçimde formül oluşturursunuz. Çok zorda kalırsanız onu da yapmazsınız.

Önce öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz, sonra eğitim ve öğretim.

Rahmetle ve saygıyla andığımız sağlıkçılarımız önümüzde bir örnek olmalı. Okullara bu duyarlılıkla bakılmalıdır.