Bazı tarihler vardır. Hafızalardan asla silinmezler. O tarihler mihenk taşı gibidir ülkelerin tarihlerinde.

Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu, Diyarbakır İl Emniyet Müdür Gaffar Okan'ın hainler tarafından katledildiği tarihtir 24 Ocak.

Eski siyasetçilerden, TRT'nin eski genel müdürü, TV yayınlarının Anadolu'nun tamamını kapsaması sağlayan, Eski Bakan İsmail Cem'in de vefat tarihi.

Ülkemiz ekonomisine yeni bir düzenleme getirilen tarih de 24 Ocak.

Önceki bir yazımda da anlatmıştım. Söyleyecek sözü olmayanların, terörden, kargaşadan, katliamdan medet uman, zavallı hale düşenlerin kiralıkların yapabildikleri işlerdir. Çünkü başka iş yapamazlar yetenekleri o kadardır.

Uğur Mumcu hep denir ya; kitabıntasından yazan adam. Doğruları yazıp milleti aydınlatmak birilerinin işine gelmiyor. Ne gariptir ki katiller yakalanıp hesap versinler de istenmiyor.

Selda Bağcan'ın 'Uğurlar olsun' ağıtını dinleyenlerin çoğu gözyaşı döküyor. 'Birileri yazmamızdan gerçekleri milletle paylaşmamızdan rahatsız oluyor' diyen Uğur Mumcu'ya Allah'tan rahmet niyaz ediyorum.

Ülkemizde kardeşliğin kazanması için Diyarbakır'da fedakarca mücadele eden Gaffar Okan da haince katledildi. Diyarbakır'da doğan birçok çocuğa Gaffar adının verilmesi boşuna değildir.

İnsanları domuz bağı ile bağlayıp, öldüren katillere dur diyen, kahraman, vatansever emniyet müdürümüz idi. Mekanı cennet olsun.

Günümüze bakıldığında; gazetecilere, siyasilere silahlı, sopalı saldırılar yapılmakta. Bir kısmı halen yakalanmış da değil.

Sokakta şiddet, ailede şiddet... Bunun sonu nereye varacak? Denetimli serbestlik mi?

Can ve mal güvenliğinden sorumlu olanlar görevlerinin bilincinde mi?

Bizden olan-olmayan diye bir kavrama zorlanıyoruz. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Saldırıları tevil etmek, tepki diye yorumlamak akıl işi değildir.

Geçmişten, tarihten dersler çıkarılmalı, aynı hatalara izin verilmemeli.

Son günlerde hukuk ve demokraside reformlardan bahsediliyor. Bu ülkede Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına herkesin ve yargının da kesin olarak uyma mecburiyeti Sayın Adalet Bakanımızca da teyit ediliyor. Ediyorlar da ne oluyor... Alt mahkeme anayasa Mahkemesi'nin oy birliği ile aldığı, ikinci defa da oy birliği ile aldığı kararları tanımıyorsa; hangi reform yapılırsa yapılsın, kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur.

Kafa yapısının, yargıya yapılan baskının değişmesi gerekir. Anayasa'yı tanımayan mahkeme heyetinin hakkında HSK'da soruşturma açma gücünü kullanma imkanı bulamayan, Sayın Adalet Bakanımız bu gerçekleri görmek durumundadır.

İnandırıcılık ve güvenanı da haliyle gittikçe kaybolmaktadır.

Sevgi ve saygılarımla...