Sen ne güzel bulursun

Gezsen Anadoluyu

Dertlerden kurtulursun

Gezsen Anadoluyu

 

Billur ırmakları var(dı) (Kanalizasyonlar bağlanmadan önce ve de fabrika atıkları arıtma düzenekleri çalışırken)

Buzdan kaynakları var

Ne hoş toprakları var(dı) (Tarlalar imara açılmadan önce)

Gezsen Anadoluyu

 

Orda bahar başka(y)dı

Yazlar kışlar başka(y)dı

Ah!.. Bu diyar başka(y)dı

Gezsen Anadoluyu

 

(M. Faruk Gürtunca)

 

Not: Şiirin ikinci ve üçüncü dörtlüklerinde minik değişiklik ve eklemeler bana aittir. R.C.

Bu şiir sanki Niksar – Akkuş yolu üzerindeki ÇAMİÇİ bölgesini anlatıyor gibi. Aşağıda Kelkit Irmağı, yukarıda Çamiçi’nde şairin söylediklerinin hepsi mevcut. Doğa ile içli dışlı tatil yapmak isteyenler, özene bezene yazlıklar yapmışlar. Ne var ki, dün konuştuğum dostum Abdullah Sarı, “Dedeleri bin bir hevesle yapmışlar ama torunlar burun indirmiyorlar. Yazlıkların çoğu boş” diye yakınıyordu.

Köyler öyle değil mi sanki: Bundan kırk elli yıl önce hepsi toprak damlı olan evlerimiz, gençlerimizin dışarıya açılıp ellerinin para görmesiyle önceki evler, birden bire topraklıktan kurtulup betonarme ve kiremitli evlere dönüştüler. Dönüştüler ama kışı kentte geçirip yazın eve dönen ev sahipleri, yeni evlerinin, güneş panellerinin, musluklarının hatta klozetlerinin bile patlamış olduğunu görüyorlar.

Yol boylarında rastladığımız restoranı, her çeşit hizmet binalarıyla harabeye dönen benzinlik viraneleri de öyle değil mi?

Millet olarak huyumuz böyle galiba, ya dede yaptıracak, torun beğenmeyip yıkacak veya satacak. Ya da yine dede, uzun vadeli taksitle yaptırıp torunlarını bir ömür borçlandıracak.

Şunun ortasını bulup ayağımızı yorganımıza göre uzatıp hem yaptırıp hem de dede torun birlikte sefasını süremeyecek miyiz acaba?