Sevgili dostum,

Daha önce Gülseren Budayıcıoğlu’nun 5 kitabını okumuş ve bunları sana ve okuyana anlatan “Psikolojik Edebiyat” diye mektup yazmıştım. Bu mektuptan sonra “ Hayatın Sesi” adında yeni olan ve 6. Kitabı yayınlanınca onu da okumak gerekti ve okuyarak sana bu mektubu yazmaya karar verdim. Okudukça ufkum biraz daha genişledi ve bilincim biraz daha arttı. Ömrüme bir kitap daha kattım yani. Okuduktan sonra da tabii her zaman yaptığım gibi kitabı kızıma hediye ettim.

Sevgili dostum,

6 saatlik bir otobüs yolculuğunda okunup tamamlanacak kadar akıcı ve etkili dil ile yazılan bu kitapta anlatılan hikayeler, Yazarın her hafta Cumartesi günleri Hürriyet’te tam sayfa yayınlanan, soru, çözüm yolları ve yorumlama yazılarının biraz daha genişletilmiş olanlarından oluşuyor. Gazeteyi de devamlı okuduğumdan bir daha okuyunca konuları daha iyi anlamama sebep oldu.

Sevgili dostum,

Kitap adından anlaşılacağı gibi hayatın içinden hayatın sesi yani. Yazara yazılan mektupların ve bunlara verilen cevaplardan oluştuğu için gerçek hayat hikayeleri ve bir pisikiyatristin samimi çözüm yolları ve cevaplarını anlattığından etkili oluyor. Nerede ise bazı yazılarda “acaba bizim çevremizde olan olayı mı almış ele” diyebileceğimiz kadar bizim yakınlarımızı anlatıyor nerede ise. Bizim yakınlarımızda olan ne?  Kadına şiddet, kız çocuğuna değer vermeyerek erkek çocuğunu yüceltme, alkol bağımlılığı, sevgisizlik, insanların daha çok güçlü sandığımız insanların hatalarını görmemezlikten gelme, engelliyi ve kadını küçümseme. Bunları saymakla bitiremeyiz.

Sevgili dostum,

Yaşanılan olayların çözümü gene sorunları yaşayan insanlarda. Suçu başkasına atarak, veya geçmişe, yani bir daha gelemeyecek olan olaylara atarak kendimizi aklama çabasını bırakarak olayları kabullenerek çözüm yollarını tespit ederek bunu uygulamak. Ama genelde çok zamanda eğitimli olan insanların  “o zaman cahildik, bizi anlamadı bizi kullandı” falan gibi halen suçlamayı bırakarak “dün dündür bugün bugün, yarına daha az hatayla bakalım” diyerek anı değerlendirerek, hatalarda ısrar etmeyerek ve geçmişte bize zarar veren olay ve kişileri unutmadan ama affederek, suçlamadan, hep aklımızda tutarak, ama geçmişi de her an aklımızda tutup da yük yaparak değil, yeni ve güzel dostlar edinmeye bakarak aşarız. Özetle böyle demek istiyor Budayıcıoğlu. Hayat bize böyle sesleniyor o sesleri kalbinde ve beyninde duyanlara, anlayanlara ve yaşamak için çaba harcayanlara. Emek verene yemek de veriyor yani hayat. Ama bunu hayatta kaç kişi anlıyor.  Ya da anlamak için çaba harcıyor. Bir elin parmaklarını geçmez bu bilinçte olan çevremizdekiler.

Sevgili dostum,

Hayat anlayana çok güzel seslerle ve güzel kelimelerle sesleniyor. Yanımızdan geçen her insan, farkına vardığımız her nesne aslına bize bir şeyler anlatıyor hal dili ile. Ama bizler duymak istemediğimizden sadece ses olarak algıladıklarımızı söz sandığımızdan bunun farkına varamıyor ve çok zaman sesleri duymayan ama doğayı anlamak için çaba sarf eden ve bizlere hal dili ile bir şeyler anlatmaya çalışan engellileri alaya alıyoruz. Bu da hayatı zorlaştırmamıza sebep oluyor.

Sevgili dostum,

Kitapta en çok tüm okulları birinci tamamlayan ama kazandığı Üniversitelerde aradığını bulamayan ve okullarını yarıda bırakan, bunalıma giren ve sosyal hayatı sıfır olan, iletişim kuramayan, omuzları düşük Salih’in hayat hikayesi etkiledi beni. Başarı “okul diploması değil hayattan zevk alarak mesleğini gerçekten yapmak ile olur” prensibi burada daha güzel anlatılıyor. Hayatta tek şey ders ve okullar değil aile hayatı, güzel güvenebileceğimiz dostlarımın da olması gerektiği bu hikayede anlatılıyor.

Sevgili dostum,

Çok insan bilinçlenmezse annesi gibi bir eş ile ya da babası gibi bir koca ile evlenecek. İnsan bilinçlenmezse isterse  Üniversite  okusun annesinin ve babasının  etkisinden kurtulamayacak, hatta anne ve babasının dikte ettiği akrabalar ile  ömür geçirecek, anne ve babasının bulduğu eşlerle evlenecek ve hayatı böyle devam edecek. Bunun tek istisnası da insanın farkına vararak bilinçlenmesi ve önce bakış açısını sonra davranışlarını değiştirmeye bakması. Bunun için de okumak ve farkındalıklarımızı artırmak zorundayız.

Sevgili dostum,

Beni ziyarete gelen bir Üniversiteli masamda kitapları görünce “ hep psikoloji kitapları okuyorsunuz, başka alanda kitap okumaz mısınız ?” dedi. Dışardan bakınca öyle görünüyor ama bize faydalı olacak her kitabı okuyoruz. Dışardan bakan onu görüyor ama bizim her türlü kitabı okuduğumuzu göremiyor. Çünkü bakış açısı ve bilinci o.

Sevgili dostum,

Hikayelerde ortak nokta dayak yiyen kadınlar. Kadınlara dayak atmakla adam edeceğini zanneden, “cennet annelerin ayakları altındadır” peygamberi sevdiğini söyleyen insanlar dayak atanların çoğu. Halbuki insan  eşine dayak atmadan da stresini atabilir. Bunlardan bence en faydalı olanı okumak ve  Budayıcıoğlu kitapları da  uzman tavsiyesi olduğundan bu tür kitaplar. Okuyan anlarsa terapi gibi geliyor. 6 kitabı da okurken 6 terapi yapmış gibi oldum.

Sevgili dostum,

6 terapi dedim aklıma geldi. Bunu sana yazarken bir terapi daha yapmış oluyorum aslında 7 terapi oluyor. Kimine okumak terapi olurken kimine de hem yazarak hem okuyarak terapi oluyor.

Sevgili dostum,

“Dinlemek sanattır” derler. Burada Budayıcıoğlu’nu farklı yapan şey hastalarını önyargıdan uzak, özgüvenle ve sabırla dinlemesi ve  hastalarının da  bunu görüp, O’na güvenerek içinden geldiği gibi anlatmaları. Bu da sorunlarına daha güzel ve etkili verimli çözümler sunmasına sebep oluyor Budayıcıoğlu’nun. Genelde akraba ve arkadaşlarımız bizi dinlerken empati yapmadıkları, bizi olduğu gibi değil de anne ve babaları gibi değerlendirdikleri için çok zaman bizi dinliyorlar zannederek onlara dedikodu malzemesi sunuyoruz. Budayıcıoğlu ise bilimsel bilgisine kişiliğini de katarak, yani duygusallığını, samimiyetini de katarak dinlediği, bunun yanında moral verdiği bunu destekleyen ilaçlarda yazdığı için başarılı oluyor yazdıkları. Yani hepsi birbirini tamamlayan tedavi süreçleri. Bunu görmek için de uzman olmaya gerek yok. Güzel ve derin bir gözlem bunu sağlıyor.

Sevgili dostum,

Doktor ve psikolog olmasa da okuyarak bilgi gözlem yaparak da farkındalık oluşturduğumuzdan samimiyetle yazarak mektupla seni aydınlatmaya çalışıyorum o yüzden anlattıklarımızda hata payı da çok olabilir. Sen faydalı gördüklerini al öğren yeter.