Demokrasi anlayışımızın temelini Atatürk’ün “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” sözü oluşturmaktadır.

1980 Darbesi sonrası milletin egemenlik yetkilerinin bir bölümü siyasi parti genel başkanlarına devredilmiştir.

Siyasi parti Genel Başkanı illerde milletvekili sıralamasını yapmaktadır. Listeye girmiş, lütfa uğramış vekilimiz TBMM’de düşüncelerine, vicdanına göre hareketten mahrumdur. Parti yönetimi nasıl uygun görürse o şekilde oyunu kullanmak mecburiyetindedir. Aksine zaten çok ender rastlanır. Seçilenlerin isimlerinin kurşun kalemle yazılı olduklarını zaten bilirler.

Muhalefette bulunan 6 siyasi partinin genel başkanı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme” dönülmesi, hukukun tam bağımsız tarafsız hale getirilmesi, gittikçe zaafa uğrayan Devlet mekanizmasının yeniden kurulması, Bakanlar Kurulunun TBMM içinden seçilmişlerden oluşması, Başbakanlığın yeniden getirilmesi, hesap verilebilir sistemin kurulması, ülke yönetimiyle ilgili tüm kararların TBMM’de alınması, yolsuzluklarla, usulsüzlüklerle mücadele, özellikle Sayıştay’ın devletin bütün harcamalarını incelemeye yetkili kılınması, YÖK’ün kaldırılarak bir siyasi parti mensubiyeti olanın rektör olarak atanmaması, gelir adaletsizliğinin, işsizliğin önlenmesi, Cumhurbaşkanı’nın seçildiği partinin değil 84 milyonu kucaklayacak niteliklere haiz olması gibi Demokrasinin getirdiği tüm güzelliklerin, güvenin hoşgörünün beklentisindedir. Güçlendirilmiş parlamenter sistem tek kişinin değil tüm kararların milletçe belirlenmiş ve seçilmiş TBMM’de alınmış olması beklentilerin temelidir.

Bir siyasi partiden milletvekili aday adayı olmuş bir kişinin bugün Anayasa Mahkemesine üye olarak seçilebiliyor olması sıkıntılarımızın temel nedenlerindendir. Bu güzel beklentilere cevap verilmesi durumunda aziz milletimiz doğruyu, güzeli, yakışanı coşkuyla benimseyecektir.

Demokrasinin temeli egemenliğin kayıtsız şartsız millete teslimiyle mümkündür.

Sevgi ve Saygılarımla.