İşi ehline vermek hem dinimizin hem de insanlığın gereğidir. Kur’an-Kerim Nisa Suresi 58. ayette “Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah bu emriyle size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.” Emanetleri ehline vermek, işleri o işten anlayanlara vermek demektir. İşten anlamayan insan o işi yüzüne gözüne bulaştırır, fayda vereceğim derken zarar verir. Zararını da sadece kendisi değil, herkes çeker. Ama hem günümüzde hem de Osmanlı devrinde bu kaidenin dışına çıkıldığı olmaktadır. Kim bilir belki de Osmanlının en önemli çöküş sebeplerinden biri de budur. Allah bu kötü sebep ve sonuçtan devletimizi esirgesin diyerek konuyu ibretlik bir hatıra ile sonuçlandıralım: 

İkinci Abdülhamit zamanında sadrazamlığa kadar yükselmiş olan Ahmet Arifi Paşa, oldukça değerli devlet adamlarından biriydi. Çalışkan zeki olduğu kadar şanslı oluşu ile de tanınmıştı. Birkaç yabancı dili çok iyi okur, yazar, konuşurdu.

Ahmet Arifi Paşanın Divan-ı Hümayun tercümanı bulunduğu sıralarıydı. Kendisini seven ve korumak isteyen Sultan Abdülaziz, daha vefalı yaşasın, daha çok para alsın diye ona ek bir görev aramış; bula bula -tamamen teknik işlerle ilgili bir makam olan – Tophane Müşirliği Müsteşarlığını bulmuştu.

Ahmet Arifi Paşa, bir gün eline bu makamın müsteşarlığa tayin edildiğini bildiren mabeyn tezkeresini aldığı gibi müşirliğe koştu. O zaman Tophane Müşirliği’nde Halil paşa adlı çok değerli, fakat değerli olduğu kadar da yiğit, mert sözünü esirgemez bir asker bulunuyordu. Halil Paşa, müsteşarlığına tayin edilen kimsenin askerlikle, hele topçulukla hiçbir ilişkisi bulunmadığını öğrenince, bu işe epey kızdı ama elden ne gelirdi? Emir padişah emri idi.

-Hele bir gelsin de görüşelim…

            Diye beklediği adamın nihayet geldiğini, yanına çıkmak için beklediğini haber verdikleri zaman onu, birazda asık bir suratla huzuruna kabul etti Ahmet Arif Beyin uzattığı tezkereyi inceledi. Sonra:

            -Allah hayırlı etsin efendim dedi. Yalnız merak ettiğim bir nokta var; sormama izin verir misiniz?

            -Estağfurullah paşa hazretleri, buyurun sorun.

            -Dairemize müsteşar olarak şeref vermiş bulunuyorsunuz; bari topçuluktan anlar mısınız?

            -Eh oldukça efendim. Bendenizin evim Bebek’tedir. Ramazanlarda hisara top getirilir ya. Onu yakından görmüş, tetkik etmiş olduğum gibi sesini de duymuşumdur. 

            Bunun üzerine Halil Paşa, kahkahalarla güldü.

            -Hay Allah sizden razı olsun efendim, cevabını verdi. Ben de gelecek olan zat, bizim mevzularımıza yabancı çıkarsa ne yaparız diye düşünüp duruyordum; Oysa siz işin ehliymişsiniz.