“Kadim Şehrimizin Kadim İnsanları” yazı dizisinde bu hafta 1964 yılından beri Tokat’ta yaşayan ve birçok öğrenci yetiştiren 6 kitaba imza atan Edebiyat öğretmeni çok kıymetli Rasim Canbolat hocamı daha yakından tanıyacağız. Gönül kapılarını samimiyetle bize açan ve “Kadın evin orta direğidir” diyerek kadının hane içindeki varlığının değerini ve önemini bu cümle ile altını çizen hocam “Öğretmenlikten başka meslek düşünemiyorum.”Tanrı gökten inse de bir meslek seçse, mutlaka öğretmenliği seçerdi” sözünü çok beğeniyorum. Tekrar dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa yine öğretmenliği seçerim” diyerek 27 yıllık eğitim öğretim hayatında bir çok insan yetiştiren duayen eğitimci öğretmen Rasim Canbolat hocamla hayata dair yapacağımız sohbetimize başlıyorum. Malum pandemi şartlarından dolayı bir araya gelip yüz yüze röportaj yapmak mümkün olmadı ama sosyal medya üzerinden sorularıma içtenlikle cevap veren ve engin bilgilerini bizimle paylaşan gönül kapılarını sonuna kadar açan hocama çok çok teşekkür ederim. Hürmetle ve saygıyla ellerinden öperim.

Sorularıma hoşgeldiniz diyerek başlamak istiyorum.

1-Rasim Canbolat kimdir? Bize kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

1-Rasim Canbolat: Çorum – Alaca Küre Köyü, 1940 doğumlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Emekli Edebiyat öğretmeni, evli, iki çocuk babası ve dört torun büyükbabasıdır. Aydınlığa Doğru, Benimle Gezer misin, Düzey, Katkısız, Giderayak ve Kalem Dostlarımın Yorumlarıyla adlarında basılı altı kitabının yanında, bir de basıma hazır Zaman Akarken adlı bir kitabı vardır. 1964 yılından beri Tokat’ta oturmaktadır.

Soru 2-İnsanın ana vatanı çocukluğudur der Doğan Cüceloğlu hocam. Çocukluğunuza dair unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız kıymeti hocam?

2-Yokluk, yoksulluk öksüz ve yetim geçen çocukluğumla ilgili geriye dönüp bakınca beş yaşımda annemi, dokuz yaşımda babamı kaybetmem unutamadığım ve de en acı anılarımdır.

ANNEM

Beş yaşlarımdayken kaybettiğim annemi hayal meyal anımsıyorum. Kısaya yakın orta boylu, esmerdi. Ön dişlerinden birinde bembeyaz bir leke vardı. İddiacıydı. Hatta komşulara göre ölümü de bu iddiacılığı yüzünden olmuş: o yıllarda Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlere köylüye örnek tarım yapsın diye at, araba, pulluk gibi tarım aletleri ve de ekmesi, biçmesi için tarla verilirmiş. Tarlamızın bir bölümü ile üzerine öğretmen lojmanı yapılması için harmanımızın yarısını öğretmene vermişler. Bu durumu haksızlık sayan annemin devletin haksız tasarrufuna yana yana hastalandığını ve vefat ettiğini söylerler...

(Yine derler ki: Annem ölünce altı aylık kardeşimi cesedin üstüne koymuşlar bakalım emecek mi diye. Ele seyir lazım, n’olacak!)

Annemin ölümünden sonra emsallerim, bana her zamankinden daha çok değer verir, oyalamak için ellerinden geleni yaparlardı.

Sürekli ağlama sesi duyulduğu için evimizi sevmiyordum.

Babamın vefatı:

Bir sabah, evimizin dam başından duyulan ayak seslerine uyandık, beraber yattığımız dört yaşındaki kardeşimle. Bu ayak sesleri, Kurban Bayramı’nın arifesinde sabaha karşı vefat eden babamın cenazesine gelenlerin ayak sesleriymiş.

Oysa akşam babam, “Yarın Camili köyündeki bacınız ve enişteniz de gelecekler. Kurbanı beraber keseceğiz” demişti.

Benden yedi yaş büyük olan ablamın anlattığına göre biz yatınca rahatsızlanan babam, bana bir şey olursa çocuklar korkmasınlar diye yeğeni Haydar Ağabeyi, komşumuz Cemal amcayı çağırtmış. Onlarla konuşa konuşa teslim etmiş ruhunu...

Kalabalıklar avlumuzu doldururken dört yaşındaki kardeşimle duvarın dibine oturduk güneşleniyorduk. Önümüzden geçen teyze ve ablalar, bize acıyarak bakıyorlardı.

Soru 3- Öğretmen olmasaydınız ne olmak isterdiniz? Okul yıllarınıza ait unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

3-Öğretmenlikten başka meslek düşünemiyorum.”Tanrı gökten inse de bir meslek seçse, mutlaka öğretmenliği seçerdi” sözünü çok beğeniyorum. Tekrar dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa yine öğretmenliği seçerim. Çünkü sınıfa girip kapıyı kapayınca vicdanınla baş başa, sınıfın tek hâkimi sensin, özgür ve tam yetkiyle

(Okulla ilgili anı)

FENNİ KOVAN

Öğretmen okulu tarım öğretmenimiz bizi güneşli bir günde güzel bir çayırlıkta kara kovandan fenni kovana arı aktarmaya götürdü. Hepimize birer maske dağıttı. Orada beni bir arı, saçımla alnımın birleştiği yerden soktu. Alnım yavaş yavaş şişmeye başladı. Yatılıydık. Revire gitmek için nöbetçi öğretmenden izin istedim. “Bir arı sokması için revire gitmeyi delikanlılığına yediriyorsan git” dedi. Tabii yediremedim ve gitmedim.

Ertesi sabah aynaya baktığımda kafam şişmiş, gözlerim birer çizgi olmuştu. Hemen hastaneye gönderdiler. Doktor, “Bir arı sokması, adamı öldürebilir. İnşallah geç olmamıştır” diyerek hemşireye “Kalsiyum yap” talimatı verdi. Kalsiyumun ateşini ayak parmaklarımda duydum. Bu olayı kolay kolay unutamam.

Soru 4-Hayatınızda keşke dediğiniz bir şey var mı?

4-Tokat’ta iki yıllık öğretmendim. Küçük kardeşim askerliğini şoför olarak bitirmiş sivil ehliyet almak için Tokat’a, yanıma gelmişti. Ehliyetini aldıktan sonra durmadı. Çünkü çocukluk arkadaşlarının hepsi Ankara’da çalışıyorlardı. Köye dönünce ev, tarla, harman yeri ne bulduysa satıp Ankara’da almış soluğu...

 Zorlayıp Tokat’ta bir işe yerleştirmeyi akıl edemediğime pişmanım. Gerçi teklif etsem durmazdı ki inatçının tekiydi rahmetli. Ayrıca “Askerden gelenler, kırk gün burnu havalarda gezerlermiş.” Belki başka pişmanlıklarım da olmuştur ama en büyük, en unutamadığım pişmanlığım budur hayatta…

Soru 5- 82 yıllık gözlemlerinize dayanarak, Eskiyle yeniyi kıyasladığımızda şimdiki gençler nereye gidiyor? Bir öğretmen gözü ile baktığınızda bize neler söylemek istersiniz?

5-Eskinin gençleri, terbiyeli, büyüğünü küçüğünü bilir, saygıda kusur etmez, ne verirsen almaya hazır, genellikle büyüklerinin yönlendirmesini beklerlerdi. Şimdi bir karış çocuğa söz geçiremiyorsun. Herkes burnunun doğrultusuna gidiyor. Ayrıca günümüzün gençliği, internet ortamına çabuk uyum sağladı. Merak ettikleri her şeyi orada buluyorlar. Onlara öğretecek bir şeyimiz kalmadı. Ama onlardan öğrenecek çok şeyimiz var.

Bence gerekli ortamı hazırlayıp gençleri serbest bırakmalıyız. Çeşit çeşit ansiklopediler aldık hiç birinin kapağını açmadılar. Çünkü aradıkları her bilgi, akıllı telefonlarında hazır ve nazırdır. 

Soru6-Bir edebiyat öğretmeni olarak binlerce öğrenci yetiştirdiniz? Öğrencilerinizle karşılaştığınızda neler hissediyorsunuz?

6- 1964-65 öğretim yılında Tokat GOP lisesi’nde göreve başladım. 1972 yılında liseden ayrılan Plevne Ortaokulu’nda emekli oldum. Bir bakıma Tokat’ın her evinde bir ya da birkaç öğrencimin bulunması mümkündür.  Ne var ki onlar söylemeyince öğrencim olduklarını bilemiyorum. Geçen gün beraber çalıştığımız, hatta müdür yardımcısı olan bir öğrencimi birisiyle tanıştırmak istedim. “Bahattin, Zekeriya ile tanıştırayım, öğrencimdir” dediğimde “Hocam, dersimize gelmiştiniz. Aynı sınıftaydık ya!” demez mi?

Öğrencimin biri başıma müdür oldu. Bana Türkçe dersi bile verdi. Ders defterine “Sınav soruları YANITLANDI” yazmışım. Müdür Bey, kırmızı kalemle YANITLANDI sözcüğünü çizmiş. CEVAPLANDI yazmış. Meğerse yanıt sözcüğü cevap anlamına geliyormuş. (Matematik öğretmeninden Türkçe öğretmenine Türkçe dersi)

Şoför yardımcıları, milletvekilleri, profesörler, karşılaştığımızda siz bizim öğretmenimizdiniz deyip saygı gösteriyorlar. Ben de memnun oluyorum. Yurt ya da dünya çapında öğrencilerimle de karşılaşıyorum, bir kurumda temizlik görevlisi olanlarla da…

Herkese eşit davrandığıma inanıyorum. Kimseye özel ders vermedim. Başardıysa da kendi gayret ve çabası, başaramadıysa da kendi maddi ve manevi yetersizliğindendir. Başarandan pay da çıkarmam. Başaramayandan suçluluk da duymam…

 Soru 7- Şairler yatağı, âlimler Konağı, fazıllar yurdu Tokat’ı kısaca tanımlarsanız neler söylemek istersiniz?

7- Tokat, fizikî olarak en şanslı illerimizden birisidir. Yeşil Irmak’ın suladığı Kazova, Çekerek Irmak’ının suladığı Artova ve Zile ovaları, coşkun sulu Kelkit’in suladığı Niksar ve Erbaa Ovaları bu ilimizin sınırları içindedirler.

Tarihi yönden ipek yolu güzergâhında olduğu için hanları, hamamları, Sulusaray kalıntıları, Maşhat Höyük, Jül Sezar’ın “Vini vidi vici” geldim gördüm yendim dediği ünlü sözü, Zile kalesinde kazılıdır. Caddelere, statlara üniversite dâhil her dereceli eğitim kurumuna adını veren ünlü Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa Tokat’ta yaşamaktadır, adıyla… 

Küçük bir vadi içine yerleşen Tokat şehri, ilk bakışta ufak tefek gibi görünür ama yaylaları ovaları, yaygın kültürü ile hatırı sayılır illerimiz arasında kendine has, özgür ağırlığı olan sayılı şehirlerden birisidir… 

Soru 8- Hayalleriniz nedir?

8- Bu yaştan sonra ne hayalim olabilir ki, sağlıklı yaşamdan başka? Ayakta durabilmek, kimsenin gözüne bakmadan çoluğu çocuğu, hısım akrabayı utandırmadan dünyamızı değiştirelim yeter. Hastayı utandırmadan, bakanı usandırmadan vedalaşmak kadar güzel bir şey var mıdır? Rahmetli babam da öyle yummuş gözlerini…

Soru 9-Aile de kadının önemi, Anadolu coğrafyasında kadının yeri ve önemini bir kaç cümle ile açıklar mısınız?

9- Kadın evin orta direğidir. Her ne kadar hane reisi erkek sanılırsa da asıl reis kadındır. Belki erkek karar verir ama kadınının onay vermediği karar, koftur, çürüktür. Karardan önce kadının görüşü alınmalıdır ki sonradan pişmanlık duyulmaya. Kadının en sevdiği et, erkeğin başının etiymiş, (Anadolu’da kadının yeri) Eksiden han kadar hanımın da sözü geçerdi. Arabın etkisine girmeyen Türk boylarında kadın halen baş tacıdır, erkekle yan yana yürür. Arap etkisindeki Türklerde ise kadın, erkeği en az yedi adım geriden izlemelidir.

Dul kalan kadın kendi kendini gayet güzel yönetirken, dul erkekler rezil rüsva oluyorlar. Yani kombiyi ne kadar açarsan aç, yine de ısıtmazsın kadınsız evi.

Soru 10-Dünya gündeminde var olan savaşlar, pandemi, ekonomik kriz, göçler, gıda ve yakıta yapılan zamlarla mücadele etmeye çalışıyoruz. Siz bütün bunlardan emekli bir öğretmen olarak nasıl etkilendiniz? İnsanlık Nereye gidiyor?

10- Eşimle iki kişi yaşıyoruz. Çift maaşız. Ben bire dörtten emekli olduğum halde banka emeklisi eşim benden bir buçuk kat fazla alıyor. Çok şükür sıkıntımız yok. Üstelik çocuk okutuyorlar diye çocuklarımıza yardım bile ediyoruz. Tek maaşlı emeklilerin Allah yardımcıları olsun. Hele de kiracı iseler, geçimlerinin daha da zor olduğunu tahmin ediyorum. Gerçi, geçim sırdır derler…

(“İnsanlık nereye gidiyor?” sorunuzun yanıtı) İnsanlık, bir bilinmeze doğru pupa yelken gidiyor. Aklı başında sandığımız kimi liderler de şaşırdı yörüngesini. “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” bakalım…

Soru 11-82 yıllık hayat size ne öğretti. Hayatın anlamı sizce nedir?

11- 82 yıllık hayattan her alanda ölçülü olmayı öğrendim. Mal da mülk de edinilen dostluk ta, konuşma ta, susmak ta…  Aklımıza gelen her şeyde ölçüyü kaçırmayalım ne aşırı iyi, ne aşırı kötü olalım. “İleri gitme kafana, geri kalma arkana vururlar” sözü düsturumuz olmalı diyorum. Ama uyabildim mi, uyamadım mı? O ayrı. Ahkâm kesmek kolay da…

Soru 12 Son olarak neler söylemek istersiniz?

12- Son olarak söylemek istediklerimi Âşık Mahsuni Şerif iki kıtada özetleyivermiş. Âşığın sözünün üstüne söz mü söylenirmiş? Mahsuni’ye katılıyorum… R. C.

Ey erenler bir kâmile danıştım

Er olana edep erkân hoşumuş

Kalırsa dünyada insanlık kalır

Kuru hayal fani dünya boşumuş

 

Dünyada delinin teki Mahsuni

Yaktı seni içindeki Mahsuni

Dile kolay içindeki Mahsuni

Yıllar yılı taşımışta taşımış

 

dizeleriyle röportajımızı tamamlıyoruz.

Kadim Şehrimizin Kadim İnsanları yazı dizisinde bu hafta 58 yıldır bu şehirde yaşayan Emekli öğretmen, yazar Rasim cCanbolat hocamı daha yakından tanıdık. Çocukluk anılarına dair yaşadığı anne yoksunluğunu “YANİ KOMBİYİ NE KADAR AÇARSAN AÇ YİNEDE ISITAMAZSIN KADINSIZ EVİ ” diyerek” kadının değerini, kıymetini Kadın evin orta direğidir. Her ne kadar hane reisi erkek sanılırsa da asıl reis kadındır. Belki erkek karar verir ama kadınının onay vermediği karar, koftur, çürüktür. Karardan önce kadının görüşü alınmalıdır ki sonradan pişmanlık duyulmaya “ sözleriyle     tecrübelerini dile getirdi. Mahsuni Şerifin “Ey erenler bir kâmile danıştım

Er olana edep erkân hoşumuş

Kalırsa dünyada insanlık kalır

Kuru hayal fani dünya boşumuş”dizeleriyle hayatı özetleyen kıymetli büyüğümüz Rasim Canbolat hocama bizimle birlikte olduğu için çok çok teşekkür ederim.

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ