Kadim şehrimizin kadim insanları yazı dizisinde  Anadolunun mayası olan bu toprakların yetiştirdiği çok kıymetli bir değeri bu sohbetimizle daha yakından tanıyacağız. 1924 te ki mübadil ile ataları balkanlardan, Selanik Kayalar köyünden gelen ve Ordu, Yozgat, Tokat Niksara yerleşen akrabalarıyla birlikte Rumeli kültürüyle büyüyen, özünü kaybetmeyen bir girişimci iş adamı. Türkiye’nin ilk sigorta şirketini kuran ve bugün ilk on şirket arasına ismini yazdıran, sigortacılık alanında yaptığı araştırmalarla 200 makale yazan, 9 araştırmaya imza atan ve 6 dalda mastır yapan sigortacılığın duayeni 47 yıllık Yaşam tecrübelerini bizimle paylaşan Broker Sn. Dr. Alaattin Büyükkaya’yı daha yakından tanıma fırsatı bulacağız.  

             Hoşgeldiniz diyerek sohpete başlıyoruz. Güler yüzüyle, Babacan tavırlarıyla asil bir beyfendi. Onu ilk olarak annesinin köyüne (Bayraktepe) yaptırdığı caminin açılışında yaptığı yüreğe dokunan konuşmasında tanışmıştım. Duygu yüklü konuşmasında gözlerim dolu dolu oldu ve ne güzel bir insan demiştim. Yıllar sonra DÜNYA KÖYLÜSÜ İLE SİZİN HİKAYENİZ proğramıyla tekrar bir arada olmanın mutluluğu ile gönül hanemize hoşgeldiniz diyerek söze başlıyorum. Ve ilk sorumu yöneltiyorum. 

1- Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız.  

“1950 yılında Tokat merkez Sulusokak'ta doğdum. ilkokulu, ortaokulu, liseyi burada okudum. Gaziosman paşa lisesinden1969 yılında mezun oldum. Annem babam çifçi. Babamı lise yıllarında kaybettim ve benim hayatım gündüz çalışarak gece okuyarak geçti.1973 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldum. Doktora tezimi ve mastırımı sigortacılık üzerine yaptım.İngiltere ve Fransa’da sigortacılık eğitimi aldım. Kariyerime 1973-1978 yılları arasında Başbakanlık Sigorta Denetleme Kurulunda başladım. Sırasıyla İmtaş sigorta Şirketinde Genel müd. Yar. Ak sigorta Genel müd. ve Merkez Sigorta Genel Müd. Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptım. AKP nin kurucu üyeleri arasındayım. 22.- 23. Dönem istanbul millet vekilliğini 12 sene yaptım. Avrupa Güvenlik teşkilatında Türkiyeyi 5yıl bakan olarak temsil ettim. 1995 yılında Merkez Sigorta’daki hisselerimi sattım ve daha sonra sigorta konusunda danışmanlık, risk yönetimi, sigorta brokerliği yapmaya başladım. Şu anda danışman olarak hizmet veriyoruz. Kızım ve oğlum ile birlikte ailecek bu işin içindeyiz. Girişimcilik ruhumun bir örneği olarak Türkiyede sigortacılık alanında ilklere imza attık.

AKP kurucu üyelerinden birisiyim. Evliyim iki çocuğum, 4 torunum var. 70 yaşındayım 47 yıllık bir evliliğim var. Hayatım hep mücadele ile geçti. Her başarılı erkeğin arkasında bir hanım vardır. Bende eşimden çok çok  memnunum. Allah ondan razı olsun. 

2-İnsanın çocukluğu anavatanıdır. Çocukluğunuza ve köyünüze dair unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız.

Ben sulusokakta doğdum. Tatil için annemin köyüne Bayraktepeye giderdik. Dayılarımın hepsi orada onların yanına büyük bir özlemle ve sevinçle giderdik. Tatil demek köye gitmek demekti. Köyde yazın tütün ekilirdi. Sabah erken kalkılır tütün kırmaya gidilirdi. Ben şehirle köyü bir arada yaşadım. Köyü çok seviyorum. Benim için köy toprakla tabiatla bir olmak demekti. Bayraktepe Niksar’ın balkonudur. Manzarası harikadır. Kışın çok kar yağardı. Kuşları koynumuza alır soğuktan korurduk. Kızak kayardık.Yazın mısır tarlasını beklerdik. Tarlaya domuz girmesin diye. Biz rumeli kültürüyle büyüdük. Bu kültürün İnsan sevgisi çok yüksektir.  Hoşgörülü insanlardır. Biz mevlevi, bektaşi kültürünün hoşgörüsüyle büyüdük. Büyüklerimiz hayata çok pozitif bakan insanlardı. Problemler karşısında içine kapanan insanlar değil problem çözen insanlardı. Mutluluğun anahtarı şikayet etmemek. Ben büyüklerimden öğrendim. Bütün varlığını geldikleri yerde Selanikte bırakan ve bu topraklarda yeniden tutunmaya çalışan büyüklerimden güzel örnekler aldım. Yeni yıla çok güzel umutlarla başlarlardı. Onların hayata sevgiyle tutunmaları beni hep olumlu yönde etkiledi. Ve bende hayata pozitif baktım. Problemleri çözüm odaklı düşündüm ve çözdüm.Hayattan şikayet etmedim. Ben o dönemde hiç tatil nedir bilmedim çok çalıştım.Akrabalarıma dair köy yaşantısı beni çok mutlu ediyor. Onları sevgiyle yad ediyorum.

3- Hayatınızda düştüğünüz zaman sizi ayağa kaldıran  güç ne oldu. 

Olmadı desem yalan olur. Oldu tabiki. Bir gün sabah işe gidiyorsun öğleden sonra işten kovuluyorsun. Neden olduğunu anlayamadık. Siyasi olaylar bunlar her partide olur. Biri gelir biri kovar biri işe alır. Çok üzüldüm o dönemde ama ben eşimin verdiği destekten güç alarak yola devam ettim. İşten kovulduk eve arkadaşlarımla yemeğe geldik. Eşim hayırdır nereden geliyorsunuz böyle dedi. Yanımdaki arkadaşlardan birisi yenge bizim işimize son verdiler dedi. Eşim şaşırdı. Çıkış belgelerini gösterdik. Ve eşim şöyle karşıladı olayı. “Üzülmeyin dikiş makinamız var dikiş diker yine geçiniriz “dedi. Ben hanımımın verdiği bu cevap karşısında  şöyle düşündüm “benim başımı kesmedikleri sürece ben heryerde çalışırım bu kapı olmazsa başka bir kapı olur “dedim. Ve bir hafta sonra kovulduğum maaşın üç kat fazla parayla başka bir yerde işe başladım. Tospağaya demişler nerde yaşıyorsun. Valla o bağ olmazsa bu bağ neresi olursa olsun orada yaşıyorum demiş. Rızkı veren Allahtır. Korkmayın. Bu bilgi bu güç sizde olduğu sürece nereye giderseniz gidin ekmek kapıları size açıktır. Bu rahatlık içinde olmak gerekir. Hayatı biz zorlaştırıyoruz. Sorunları büyütüyoruz. Aslolan yürümeyi öğrenmek. Yürürken birlikte yürümeyi öğrenmeliyiz. İnsan oğlu sosyal bir varlıktır tek başına değildir. Paylaştıkça büyüyoruz. Bütün mesele yürümeyi bilmek ve geleceğe güvenle bakabilmektir. Sabır ve gayretle yolda yürümek gerek.

4- Siyasi hayatınıza dair unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız.

Bir gün Ak sigortada genel müdürüm. Telefon çaldı. Sizinle Teoman Köprülü görüşmek istiyor dediler. Hemen  kabul ettim. İşlerini yaptım bitirdim. Memnun kaldı. Çay içerken biliyor musunuz Teoman bey işten kovduğunuz o kişilerden birisi benim dedim. Mahçup oldu, üzüldü. Ama siyasi konjonktür  o gün bunu gerektirdiği için yaptım dedi. Maalesef hangi siyasi parti olursa olsun particilik muhakkak yapılıyor. Neden çünkü insanlar kendi çıkarları daha çabuk gerçekleşsin kendi emellerine daha kolay ulaşsınlar diye parti peşinden koşuyorlar. Bu tür olaylar siyasi hayatın içinde yaşanıyor keşke yaşanmasa ama malesef böyle bir gerçeklik var ve bu davranış siyasi dünyada normaldir. Dünyanın her yerinde bu olaylar var. Buradan yaşıyorsa çok selam ediyorum kendisine.

4-Sigortacılık alanında duayensiniz bunu nasıl başardınız.

Ben şunu söylemek istiyorum. PAYLAŞMAYANI BU DÜNYADA PAY EDİYORLAR.  Ben 70 yıllık hayatımda bunu öğrendim. Bu dünyada yalnız yürünmüyor. Paylaşarak büyüyor, paylaşarak güçleniyorsunuz. Burada işi beraberce yapmanın beraberce büyümenin zevkini yaşıyorsunuz. Hayatı, düşüncelerinizi de paylaşmak zorundasınız. Hayatın her noktası paylaşmaktan geçiyor. Bugün sigorta şirketlerinin %30 u benim yanımdan yetişmedir. Herkese destek olmaya çalıştım. İnsanları güzele yönlendirdim. Piyasanın en büyüklerinden birisiyiz. Neden çünkü insanları geçmişte destekledim ve onların gelişmesine yardımcı oldum. Sevgi halkasını saygıyla güvenle büyüttük. Bugün onların desteğini çok görüyoruz. Türk Cumhuriyetlerinden yurt dışından öğrenciler getirdik. 5 ülkeden üçer öğrenci getirdik ve eğitimler verdik. Bir ev tuttuk ve onları destekledik. Bugün bu öğrenciler kendi ülkelerinde çok güzel yerlere geldiler ve birlikte yürümenin erdemini ve güzelliğini gördük. Bilgiyi paylaşmak çok güzel. Paylaşmayanı pay ediyorlar. Ben herkese yardımcı olmaya çalıştım. Bugün her yerde başarılı olmamızın sebebi insana dokunmamızdan ileri geliyor. Birlikte büyümenin ve birlikte gelişmenin farkında olmamız gerekiyor. Ben bu tecrübelerimi “YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN” kitabımda Okuyucuyla paylaştım. Hayatın anlamı budur. Doğada aslan avını tek başına avlar ve hep birlikte yerler. Sıkıysa yemesin yoksa onu parçalarlar. Paylaşmayanı pay ediyorlar...bu dünyada...

5-insanoğlu kendisini unuttu. Kendisini unutan insan oğluna çağrınız nedir. Sizce hayatın anlamı nedir.

İnsan oğlu kendisini unutmuştu doğru.  Hatta insanoğlu Teknolojinin gelişmesiyle birlikte her şeyi yapabileceğini sandı. Haşa kendisini Allah yerine koydu. Bir virüs geldi 7 milyar insanı hapsetti. Bir gr. ağırlığında bir virüs bizi rapta zapta getirdi. Esir aldı.Her insanın bir görevi vardır. Sebebsiz hiç kimse yaratılmamıştır. Hiç bir şey boş yere yaratılmamıştır. Herkes görevini yerine getirirken yaratılanlarla dost olmak ve birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Herkesin görevi ayrıdır. Kimi sigortacı, kimi gazeteci , kimi öğretmen olarak bu görevi en güzel şekilde yapmak gerekiyor. İslamın şartı beştir ama en güzel şartı edeptir. İyi bir müslüman olursan edepli olursun. Nezaketli, zerafetli olmak birinci şarttır. Evinde edepli olmak zorundasın. Bunu yaparsanız rızkınız bol olur. Kimse nezaketsiz insanla iş yapmak istemez. İnsanoğlu yaradanla dost olmak istiyorsa onun yarattıklarıyla dost olmaktan geçiyor. Ve bunu öğrenmeden insan olmak mümkün değil. Biz bir şey değiliz. Eğer biz bir şey isek bunlarla  yaratılanlarla birlikte var olmayı bilmekten geçiyor. Dünyanın ve hayatın anlamı hep birlikte varsak var. Tek başına bir hiçsin bunu bize bir virüs hatırlattı. Hayata bütün olarak bakmak gerekiyor.

6- Hayattan ne öğrendiniz. En çok sevdiğiniz türkü.

En önemlisi insan olmak için hedefli olmak gerekliliğini öğrendim. Teşekkür etmenin, şükür etmenin, özür dilemenin bir nimet olduğunu öğrendim. Zorluklara sabretmeyi öğrendim ve gayret içinde oldum çok çalıştım. Çalışmadan gayret olmadan sabır olmadan zamanı gelmeden çiçek açmaz bunu öğrendim.  Çok okuyan bir insanım çok gezen bir insanım yaklaşık olarak 80 ülkeyi gezdim. İnsan olmanın en önemli yanı zarif ve nezaketli olacaksınız. Son okuduğum kitabı size tavsiye edebilirim “Dervişin teselli kolleksiyonu” sıkıntıların nasıl rahmete vesile olduğunu anlatıyor değişik örnekler vererek bunu açıklıyor. Biraz gönül ehli olmamız gerekiyor. Mevlana’nın Hacı Bektaşi Velinin sözleriyle hayata tutunduk. Vardar ovası ve hey onbeşli ağıt türküsünü çok seviyorum.

7-Türkiyenin dünya siyasetindeki yerini nasıl görüyorsunuz.

Türkiye dünya gündeminde önemli bir aktör haline geldi. Dünya siyasetindeki yaşadığı problemlerin temelinde zayıflığı değil güçlülüğü yatıyor. Eskiden herkesin söz geçirebildiği bir Türkiye vardı. Şimdi Türkiye bugün Akdenizde, Afrika’da, Balkanlarda, Asya’da, her yerde. Türkiye etrafındaki 36 ülkeden daha çok üretiyor. Türkiye ürettiği için çok rahatsız olanlar var. Cumhuriyetin en büyük nimetlerinden birisi biz topraklarımızı koruyarak geldik ve bu coğrafya üzerinde 85 milyona ulaşmış olmamız bir çok ülkeyi rahatsız etti. Türk milleti ayağa kalktı. Ben varım diyor. Zayıf olduğumuz için değil güçlü olduğumuz için problem yaşıyoruz. Misakı milli sınırları içinde varız. Olayları biz tanzim etmeye başladık. Bu çınar ağacı yeniden yeşerdi. Bunu hazmedemiyorlar. İşin temelinde bizim güçlenmemiz yatıyor. Bunu bilelim. Ekonomimizi savunma sanayimizi güçlendireceğiz. Yurt dışında sadece doktora ve mastır yapmış nüfusumuz 5 milyonu geçmiş durumda. Bir çok ülkenin nufusundan fazla.Bu gücün farkına varmalıyız. Tenkit değil teşvike ihtiyacımız var tenkit bizi aşağı çeker. Teşvik bizi büyütür birlik oluruz.

Evet sevgili okuyucular Anadolu’nun mayası olan bu toprakların yetiştirdiği kıymetli büyüğümüz ile aynı kurnadan su içmenin, aynı topraklarda büyümenin,  aynı yolda yürümenin ve aynı köylü olmanın onuru ve gururuyla , 70 yıllık bir hayatın siyasi anılarından, iş hayatından ve yaşam tecrübelerinden derlediğimiz bu güzel sohbetin sonunda  PAYLAŞMAYANI BU DÜNYADA PAY EDERLER sözünün altını çizerek birlikte beraber ve kardeşçe yürümenin güzelliklerine vurgu yaparak,  paylaşmanın bizi biz yapacağına olan inancının altını çizerek “YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN”kitabının yazarı sayın Dr. Alaattin Büyükkaya’ya yaptığımız bu sohbet için çok çok teşekkür ederim. Bizlerde bu engin tecrübelerinden feyz aldık ve beslendik. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ