"… Kadınlar, gittiklerinde arkalarında büyük boşluklar bırakırlar… Onlar bir gün çekip gittiklerinde peşlerinde yetim, öksüz kalan çok olur… Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında. Bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçevan, bir muhasebeci, bir anne gider… Bir dost, bir arkadaş, bir sevgili… Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde…" diyor. Bekir Coşkun dizelerinde. Bir kadının yokluğu ancak bu denli güzel anlatılabilir.

Kadın..! Kadınlar..! Kadınlarımız: Yaratılış itibariyle gizemli özelliklere ve güzelliklere sahiptirler. Bu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Fiziksel açıdan bakıldığında estetik tüm oluşumlar onu narin, zarif ve kırılgan bir bürünüm içinde niteler. Onun bu özelliği erkeklere göre güçsüzlük, başarısızlık olarak algılandığı içindir ki toplumumuzda kadın olmanın zorluğunu da beraberinde taşır.

*Daha küçük yaşlarda "Kız kısmı çok konuşmaz..!" diye susturulduğumuzda hakkımızı arayabiliyor muyduk..?

*Ortaokul hatta lise yıllarımızda sosyal faaliyetler için tek başımıza sokağa çıkacak olsak illaki yanımıza ilkokul çağında olan erkek kardeşimizi veya erkek kuzenimizi takmıyorlar mıydı bizi koruması için…?

*"Tarlayı taşlı, kızı gardaşlı yerden almalı…" sözleri halâ kadınlar üzerindeki erkek hegemonyasının ifadesi değil de nedir.

*"Erkek işine burnunu sokma. Elinin hamuru ile erkek işine karışma…" sözleriyle kadınını, kızını aşağılayanların olduğu toplumlarda kadın olarak yaşamak zor bir zanaattır dersem yanlış düşünmemiş olurum.

*Hele de "Saçı uzun, aklı kısa… Eksiketek…" söylemleriyle kadınlarımızın onurunu inciten aymazların ağızlarına sakız olan bu söz kalabalığını cehaletlerinin bir halkası olarak görmüşümdür hep.

Oysa ki, yaşam, kadın varsa yaşanılır. Doğa her zaman kadına muhtaçtır. Hava kadar, su kadar, güneş kadar önemlidir kadın. O, nesillerin devamını üstlenmiş yüce yaratılandır. Onu yok saymak, ilâhi emirleri yok saymaya eştir.

O, anadır, yardır, canbağı, kanbağı kardeştir, evlattır. Kadın olmak, anne olmak hiçbir zaman kariyer değil yaradanın bahşettiği ilâhi bir oluşumdur, olgudur, güçtür kadın için.

Zira yaradan kadına o kadar önem vermiştir ki bunu binbeşyüz yıl önce ilahi emirlerle insanlığa duyurmuştur. Bu duyurular yapıcı, onarıcı, kadın haklarına ışık tutan emirler zincirinin halkalarıdır. Önemli noktalara dikkat çeken güzelliklerdir.

Lakin bu güzellikleri birileri kendi düşünce sistemi içerisinde yoğurup kendince sözde dinsel içerikli kurallar yaratarak, kadınları bu kurallar içine hapsetmişlerdir. Bu kurallarda zamanla eğitiminde, kültüründe, bilimin ve maneviyatında önüne geçerek insanlıkla bağdaşmayan barbarlıklara davetiye çıkarmıştır. Böyle olunca da dünyanın ve ülkemizin hemen hemen her günü kadına şiddet fotoğraflarıyla güncelleşme durumunda kalmaktadır.

Bu, bir insanlık ayıbı değil de nedir…?

*Günümüzde onlarca kadın ve kızımız törelere kurban ediliyorsa,

*Özgecanlar, Zeynepler, Zehralar, Fatma ve Ayşeler tecavüze uğrayıp hayatlarının baharında katlediliyorlarsa,

*Küçük yaşta evlendirilen çocuk gelinlerin sessiz çığlıklarını duymuyorsak,

*Çok daha acısı da onüç yaşındaki kız çocuklarımızın evlenebilme koşullarını anlatıp bu durumundan nemalanan kendini bilmezdin tacirleri benim ülkemde konuşabiliyorsa kadın olarak yaşamanın zorluklarını bilmem anlatmaya gerek var mı?

Tüm bu olumsuzluklara rağmen şu gerçeği diri tutmak durumundayız biz kadınlar olarak.

Birçok dünya ülkelerinde Kadın haklarının ismi bile yokken, Türk Kadınına en güzel hakları veren Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk kadınlarımızın her alanda büyük bir güç potansiyeli olduğunu görmüş ve onların daima yüceltilmesini istemiştir. Onun göstermiş olduğu ilkeler ve aydınlık yollar doğrultusunda yürüyen, verdiği insani haklarla güzel yerlere gelebilen akıllı, zeki, fazilet sahibi, güçlü ve çalışkan rol model kadınlarımız her gün çoğalarak ülke içinde ve dışında Türk Kadınının temsilcileri olmuşlardır. Bunlar dün vardı, bu günde var, yarınlarda daha da çok olarak Türkiye Cumhuriyetini güçlü kılacaklardır. Bunun içindir ki;

Kadınlarımız, siyasette, ülke yönetiminde, ekonomide, ticarette, eğitimde, vatan savunmasında, her yerde, her durumda da haddini bilerek, laik demokratik bir ülkede yaşadıklarının farkında olmalıdırlar.

Aksi takdirde yaşadıkları ülkenin ve o ülkedeki hem cinslerinin canları acırken hep kaybeden olmaktan da öte gidilemeyecektir.

Buradan diyorum ki; Kadın, ruhunda inanılmaz cevherleri taşıyan, yeşertme, hayat verme, sahiplenme ve de beğenilme iç güdüsüyle dolu yaratılmıştır. Bu inanılmaz güç ona yaradanın bir sunumudur. önünde hiçbir engel duramaz, tutunamaz.

Bir sonraki 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ulaştığımızda dünyada ve ülkemizde ezilmişliğin, horlanmışlığın, terk edilmişliğin yok olduğu, sevginin, paylaşımcılığın, üreticiliğin, güvenin ve özverinin kök saldığı bir yaşam dilerken; ülkemde kadın olmanın zorluklarını Atatürk'ün ışığı ile aşabilen, haksızlıklar karşısında ezilmeden, korkmadan yumruklarını masaya vurabilen topuklu efelerimize yürekten selam yolluyorum.