Bir halk türküsü:

“Görüneni ekin sandım

Ekin değil burçağ imiş

Ayrılığı yalan sandım

Yalan değil gerçeğ imiş” der.

 

Ben yıllar öncesinden duyduğumda “YALAN” sanmıştım. Meğer gerçeğin gerçeğiymiş.

Efendim, vakıf için, cami yapımı ya da onarımı gibi kutsallara bağış toplarsan. Topladığın miktarın % 45’i ananın ak sütü gibi helal oluyormuş, sana. Hem de yasal olarak…

Vatandaş, bir vakıf için bağış toplamış. Üstelik o vakfın adı da çirkin bir olayla anılınca devrin prof. Kadın bakanı, “Bir kereden bi şey olmaz” özlü sözü ile şom ağızlıların ağızlarını kapatıvermişti.

Akşam televizyonda gösterdiler de ağzım bir karış açık kaldı. Vakfın yöneticisi, % 45 ile öyle bir bahçe almış ki ben deyim cennet-i âlâ, sen de, ne dersen de. Böyle bir bahçe sahibi, yer altında cennet aramak için zahmet çekmesin, boşuna. Zaten demiyorlar mı akıl daneler: Cennet de bu dünyada, cehennem de” diye.

Bu bahçenin sahibi diyorum Cenneti yaşarken, çöp konteynırında ekmek arayanlar Cehennem azabı çekmiyorlar mı yalan dünyada?

Bu yaşıma geldim, bağışın % 45’inin neye yaradığını ancak öğrenebildim. Öğrensem neye yarar ki? Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra…

“At binenin, kılıç kuşananın” sözünü boşa söylememiş söyleyenler. İlk denemende düşüyorsan attan, yani bi işe yaramıyorsan atı matı bırakıp mümkünse kutsal yer ve kavramlar için bağış topla ki dünyanı da kolay kazanabilesin, ahretine de…