Kuralların insanlar için olduğunu çoğu kez unuturuz. Hele iş trafik kuralları olunca, herkesin üzerinde titreyerek her bir kuralı içselleştirmesi beklenir.

Tokat gibi tek bir ana caddesi olan bir şehirde, kulağında telefonla sol şeridi işgal ederek aracını sürenlerden tutun da bir türlü çözemediğimiz “çift park” sorunu çoğu kez büyük mevzulara yol açabiliyor. Düşünün tek bir ana caddeniz mevcut ve önünüzde 20 kilometre hızla giden bir aracın içerisinde kulağında telefon, eli direksiyonda biri var, işinize yetişmek istiyorsunuz… İşe yetişemediğiniz gibi sinir katsayılarınız zirve yapıyor.

Niksar Yolu kavşağından aşağıya giderken, Gündüz Oteli’nin yanındaki Tarım Kredi Kooperatifinden alışveriş yapmak için gelen ve araçlarını konvoy halinde art arda çift park yaparak kimseyi umursamayan araç sahiplerinin sebep olabilecekleri kazalar kimsenin umurunda olmaz mı? İlla bir kaza yaşanıp can ve mal kayıpları mı gerçekleşsin de insanlar ibret alsın? İnsanlarımızdaki rahatlık kimi zaman öyle bir hal alıyor ki yaşadığımız toplumdan ümidimizi bir anda kesebiliyoruz.

Bankaların önünde de durum aynı… İlla ki kapının önüne kadar aracını park edecek herkes. Yer bulamayanlar çift park yapmaktan çekinmeden, yol mu daralacak, yayalar mı zorlanacak diye düşünmeden umarsızca araçlarını bırakıp gidiyor.

Toplumda yaşamanın kimi zaman yazılmamış kuralları da vardır. Yazılmış kuralları ihlal etmenin cezası maddi anlamda varken, yazılmamış kuralların ihlali durumunda da itibar kaybı yaşarsınız. Ama gördüğüm kadarıyla toplum artık öyle bir yere gelmiş ki ne yazılmış kurallar ihlal edildiğinde kesilen maddi cezalara, ne de yazılmamış kuralların ihlalindeki itibar kayıplarına aldırış etmiyor.

Oysa insanı ‘insan’ yapan şeylerin başında gelir kurallara uymak. Hele ki o kurallar ortak aklın ürünü ise mutlaka uyulması şarttır. Binlerce yılın süzgecinden geçerek bugünlere kadar gelen ve toplumu iyiye-güzele-doğruya yönelten yazılmamış kurallara uymak ise apayrı ve önemli bir görevdir. Yolda yürürken yüksek sesle konuşmamak, evde gürültü yapmamak, çevreyi rahatsız etmemek, tadilat-tamirat işleri yapmak gerektiğinde önceden komşulara haber vermek, hastanede-bankada-devlet dairesinde kuyruk beklememek için ‘tanıdık’ bulmak yerine sırasını beklemek gibi birçok şeyi sıralayabiliriz. Bunlar ve benzerleri yazılmamış kurallar.

Trafiğe dair olan ve çoğu kanunla güvenceye alınan kurallara ise mütemadiyen uymak zorundayız. Trafikte üstün olan ambülans ve itfaiye araçları dışında hiç kimsenin bir üstünlüğünün olmadığını herkesin bilmesi gerekir. Yollar babalarımızın malı değil; araçlarımızı kullanırken sahilde gezinti yapıyormuş gibi araç sürmenin de otobanda gidiyormuş gibi hız yapmanın da bir anlamı olmadığını ve ikisi arasındaki farkı anlayacak ortalama zekâ seviyesine sahip herkesin bu ayrımı bilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çift park yaparak trafiği tehlikeye düşürenlerin de ortalama zekâlarına güvenerek yazdım bu yazıyı. Yazının başlığına “keşke bu yazıyı trafik polislerimiz okusa” diye yazmak zorunda kaldım. Çünkü biliyorum ki sürücüler ve yayaların çoğuna ulaşamayacak bu yazı. En azından polislerimizin dikkatini çekeyim istedim. Güzelim Tokat’ı trafikte yaptığımız hatalarla yaşanmaz hale getirmeyelim. Trafik polislerimizden ısrarla ceza yazmalarını bekliyorum. Herkese, hepimize; kuralara riayet etmeyen kim varsa lütfen elinizi korkak alıştırmayın ve yazın cezaları.

Yaşadığımız toplum yapısının ancak ceza ve yaptırımlarla kendine çekidüzen verdiğini üzülerek gözlemliyorum. Oysa okuyan ve üreten bir toplum olsak, asgari müştereklerde buluşarak yaşamanın yollarını arasak bunlara lüzum kalmayacak. İşim gereği sık sık yaptığım seyahatlerde gittiğim şehirlerin trafik kurallarına uymada Tokat’tan daha ileride olduğunu da belirtmem gerek. Biz bu geri kalmışlığımızla ancak market ve banka önlerinde çift park yaparak patinaj yaparız. Gelin bu yapımızı el birliğiyle değiştirelim.

Ya da köylerimize geri dönelim…