Çocuğun kuşu ölmüş, kalkmış mahzun haline dayanamamış, başsağlığı dilemiş yavruya, gönlünü almıştı... Savaşta bile çocuklara, kadınlara, sivillere, çevreye zarar verilmemesini istemiş, bir savaşta çocukların da öldüğünü öğrenip üzülünce, "Üzülme, onlar düşman çocukları" demişler, O da, "Düşmanların çocukları bile olsalar, çocuklar sizden iyidirler. Çocukları sakın öldürmeyin." demişti...

 

O'na taş attılar, eziyet ettiler, yoluna diken attılar. Ancak O, bu duruma çok üzüldüğü halde yine de onlara beddua etmedi. Onlar için "Rabbim! Halkımı bağışla, onlar ne yaptıklarının farkında değiller." diye dua etmişti... "Ya hayır deyin, ya da susun" demiş, gıybeti, iftirayı, suizanı men etmişti...

 

Ali Şeriati, sahabelerden Ebu Hureyre’nin Hz. Muhammed’i anlatırken, “Ölünceye kadar arpa ekmeğini bile doyuncaya kadar yemedi. Bazen evinde bir ateş bile yakılmıyordu. Bu sürede yemeği hurma ile suydu. Bazen açlıktan karnına taş bağlıyordu.” dediğini aktarmış, bir de çok ilginç bir tespitte bulunmuştur: “Hazreti Muhammed’i kınayan, O’na hatalarını hatırlatan Kur’an ayetleri, O’nu öven ayetlerden çoktur.”

 

Ali Şeriati, Peygamberimizi “İslam Nedir Muhammed Kimdir” kitabında ayrıca şöyle anlatır:

 

“Muhammed’in hayatı zahitlerin ve dünyadan el etek çekenlerin hayat tarzını andırıyordu. Zırhı, bir Yahudi’nin yanında rehin tutulmuştu. Ölümünden sonra Ebubekir borcunu ödeyip zırhını geri aldı. Açlığı severdi. Direncini onunla ölçerdi. Bazen o kadar aç kalırdı ki, açlığın sancısını biraz hafifletmek için karnına taş bağlardı. (…) Ayşe’nin dediğine göre ‘Ömür boyu bir öğünde 2 yemek yemedi; hurma bulduğunda ekmek, ekmek bulduğunda hurma yemezdi…” (Sayfa 539)

 

O, bizim Peygamberimiz, Hazreti Muhammed Mustafa idi...

 

Bugünün değerlerine, yaşam ve insanlık anlayışına baktığımızda "Hazreti Muhammed'in getirdiği dinin neresindeyiz acaba?" diye düşündüğünüz oldu mu sizin de... "Sağ elin verdiğini sol el görmeyecekken" yedi mahalleye davul zurna ile duyurarak yaptığımız gösterişli yardımlar neyin nesi, diye durup kafa yorduğunuz oldu mu peki?..

 

Ya da "Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir" buyruğuna rağmen, "Aynı apartmanda komşularını tanımayan bizler neresindeyiz Müslümanlığın?" diye kendi kendinize hayıflandınız mı?.. Daha ileri gideyim haddimi de aşarak, "Şüphesiz ki Allah, adaletli davranmayı, iyilikte bulunmayı ve akrabalara yardım etmeyi emreder." ayeti kerimesini her Cuma hutbesinde dinleyip de "Akraba ile selamı sabahı kesmemiz neyin habercisi, bilenimiz var mı?" diye sorduk mu birbirimize hiç?..

 

Ali Şeriati "Zenci Bilal'in kalbinin fethi, Endülüs kıyılarının fethiyle yan yana düşünülemeyecek kadar büyüktür." der. Yani "Gerçek Müslüman, garip Bilal'in kalbini fethetmeyi, zengin Endülüs'e tercih eder." demeye getirir Şeriati. Oysa bugünün Müslüman'ı daha fazla kazanmak uğruna daha fazla kalp kırmayı göze almayı bilendir çoğu kez.

 

"Kuran'ın ilk emri Oku'dur, 'işit' değil." diyen Ali Şeriati'ye kulak verelim…