Depremden az önceydi. Naci görür Hoca’ya bir kanalda rastlamıştım, önünde ülkemizin faylarını gösteren ünlü haritası vardı. Eliyle tam da Kahraman Maraş’ın yerini göstererek “Buradan çok korkuyorum” diyordu. Aynı fay üstünde kırılan yerleri sayıyor bir bir, sıranın buraya gelmesinden korkuyordu.

Avustralyalı bilim adamı da aynı kanıdaydı. Gerçi ona kâhin dediler ama ne o, ne de Naci Görür Hoca kehanetten değil, bilimden alıyorlardı verilerini. Hünkâr Hacı Bektaşı Veli boşuna dememiş “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Cümlesini.

Depremden sonra da çok izledim Naci Hoca’yı. Özetle yerleşim yerini kurmadan önce fay hatlarını öğrenip oradan hızla uzaklaşmamız gerektiğini söylüyordu. Bazı yetkililerimiz de önünü arkasını araştırmadan imara giren toprak parçasını vatan sayıyordu. Ona göre toprağın ekilmeye dikilmeye uygun olması önemli değildi, bina yapmaya uygun mu? Ona bakılmalıydı.

Eski tarım bakanlarımızdan birisi de “Bol para harcar, verimli arazimize su getirir, sonra da oraya ya bir fabrika diker ya da imara açarız” demişti. Tokat merkezinin eski halinde evler yamaçlara yapılmış, ovalar tarıma ayrılmıştı. Oysa yeni yetmelere göre “Altı ay güz, dere tepe düz” göründü. Önünü arkasını, sağını solunu düşünmeden buldukları yeri konutlarla doldurdular.

Şimdi de yarım asır ömür emek harcayıp yeşillendirilen Gıjgij tepesini imara açma hazırlığında imişler. Tokat sevdalısı Sevgili Sevan Çamlıca, tee İstanbullardan Gıjgıj tepesinin yeşilini nasıl koruruz telaş ve gayretinde…

Naci Görür Hoca’nın yerinde uyarısı için yapılacak bir şey yoktu. Felaket, geldim geleceğim diyordu. Hatta gelmekte olan, yola çıkmış, geliyordu bile. Onun uyarısı, gelecek kuşaklar içindi belki de.

Yoksa bilim adamı uyardı diye koca koca kentleri başka yerlere taşımanın olanağı yoktu. Ha ne olurdu? Bilimsel verilere inanan ve de imkânı olan kimi aileler, güvenli bildikleri yerlere taşınabilir, felaketten etkilenmezlerdi, belki. Bunu da kaç aile başarabilirdi ki…

Ne ise koca âşığın “Olan olmuş Veysel, boşuna yanma” dediği gibi ağlamanın üzülmenin kimseye yararının olmadığı bilinciyle hepimiz elimizi taşın altına koyup yaralarımızı sarmaya bakmalı, “Az zamanda çok iş yapmalıyız.”

Kurtaramadıklarımıza rahmet, yaralılarımıza şifa, büyük Türk Milleti’ne dayanma gücü, sabır ve başsağlığı dileklerimle…