Son günlerde öğretmenler gündemde. Başöğretmenlik, uzman öğretmenlik ve buna benzer bazı şeyler…

Bakan bey, şunu iyi bilin ki öğretmenin yeteneği sınavla ölçülemez. Öğretmenin yeteneği uygulama ile ortaya çıkar. Yani meslek kariyerindeki çalışmaları ile…

Öğretmenlikte mülakat değil de atama öncesi fiziki yönünü değerlendirmek için bir yapı oluşturulabilir.

O da şunun için. Fiziki arızaları olandan öğretmen olmaz. Kekemelik, tik, aşırı topallık, çolaklık, diksiyon eksikliği gibi…

Mesleğe alındığında eksiği olmayan ama sonradan oluşan arızalarda bile öğretmen sınıftan, öğrenci karşısından alınır, kurum içinde başka görevler verilir.

Sizin bu yapacağınız ve bugüne kadar yaptığınız yandaşlık sistemi uygulamasıdır. Çocuk gelişimi bölümü bir öğretmen sizin verdiğiniz programı çalışmaktaydı. Konuyu araştırdığımda çalıştığı bölüm iklim değişikliği idi. Bakan bey, çocuk gelişimi öğretmeninin iklim değişikliği ile ne ilgisi olabilir ki, bununla ilgili sınava tabi tutulsun?

Birkaç kez söyledim yine ulu orta söylüyorum. Aç öğretmen okullarını, uygula Tevhid-i Tedrisat Kanununu.

Köye dön Bakan bey köye!

Okulu köye götür. Okul varken köyde haftada iki kez İstiklal Marşı söyleniyordu. 23 Nisan Bayramı, Cumhuriyet Bayramı kutlanıyordu. Köyde Türk Bayrağı dalgalanıyordu.

Bunlar bitti Bakan bey. Köy devletten ayrı düştü. Bir lideri vardı köyün Devleti temsil eden, o da öğretmeniydi. Köy ondan da yoksun.

Geçenlerde bir televizyon programında rastlantı olarak birini izledim. “Köyde devleti temsil eden yalnız imam var. İmamın sağlık, tarım, elektronik ve buna benzer bilgilerle donatılarak köye daha faydalı olmasını öne almalıyız.” diyordu.

Günaydın beyefendi, günaydın.

Köy Enstitülerinin yetiştirdiği öğretmenler tarım, hayvancılık, sanat, sağlık ve köyün ihtiyacı olan becerilerle donatılmış olarak köye gönderiliyordu.

“Bunlar komünist!” diye sokaklarda bağırmaktan aortları patlayanlar vardı. Köy Enstitüleri anlaşılabilmiş midir şimdi? Eğer anlaşılabilmişse yine de şükür.

Öğretim alabildiğine düşmüş, eğitim başkalarının eline geçmiştir.

Profesörlüğü şüpheli, KPSS, LGS-YKS, polis alımında soruları çalınan, sahtekârlıkların kol gezdiği bir ülkede iyi bir eğitimden söz edilemez.

Sorumlular aranacaksa öğretmen, öğrenci ve toplum değil, başındaki yöneticilerdir Bakan bey.