MİLLİYETÇİ SOL

 

Bilinenin aksine "Milli" sözcüğü yalnız muhafazakârlığı değil, sol görüşü de tanımlar. "Milli Savunma", "Milli Eğitim", "Milli Ekonomi", antiemperyalist Mustafa Kemal'in kullandığı ifadelerdi. Türk siyasi hayatında "Milliyetçi sol" veya "Ulusal sol" tanımlarının son 20 yılda ortaya çıktığı zannedilir.

 

Oysa bu kavramlar hep vardı…

 

Çünkü solculuk, ırkçılığa yönelmeyen milliyetçiliği kapsar ve bu yörüngede politikalar üretir. Bu konuda 2015 yılında bir yazı kaleme alan Taner Erim, Fransız Devrimi'nden yola çıkarak, sol bir devrim olan Fransız Devrimi’nin milliyetçilik akımlarına sebep olduğunu hatırlatmıştı. Erim yazısında şöyle diyordu:

 

"Devrim sürecinde oluşan iç siyasetteki bunalımı fırsat bilen dış mihraklar genç cumhuriyete savaş ilan edince Jakoben Hükümeti, devrimi mevrimi bırakıp sağda ve solda yer alan tüm unsurları tek bayrak altında toplayarak 'Her şey Fransa için' sloganıyla direniş başlattı. Milliyetçilikle sol bağdaşmaz diyen arkadaşlar o zaman bu direnişin neden başladığını açıklamak zorundalar."

 

Yazıda ayrıca; II. Dünya Savaşı’nda Hitler Almanya’sının saldırısına uğrayan Sovyet Rusya’nın 23 milyon insan feda ederek topraklarını savunduğu; II. Dünya Savaşı’nda Mao’nun, faşist Çin diktatörü Çan Kay Şek ile işbirliği yaparak Japonya’ya karşı direnişe geçtiği; ABD’nin 1961’de yaptığı Domuzlar Körfezi Çıkarması’na komünist Küba’nın direndiği; Vietnam Savaşı’nda ABD’ye direnenlerin sadece komünist Vietkong gerillaları olduğu; İran’da petrol şirketlerini millileştiren solcu Musaddık’ın ABD ve İngiltere destekli bir darbe ile iktidardan indirildiği; her yerde “Halkçı Ecevit” sloganlarıyla karşılanan bir solcu devlet adamının soydaşlarını kurtarmak için ABD’ye rağmen Kıbrıs’a asker çıkardığı hatırlatılıyor.

 

Yazıda verilen örnekler dahil olmak üzere özetle; solculuğun milliyetçilikle bağdaşmadığını savunanlara karşı tarihsel gerçekleri anımsatmak zorundayız.

 

Milliyetçilik sol bir realitedir ve bu ülkenin bir an evvel kurumsallaşmış bir milli sol partiye sahip olması gerekmektedir.

 

Tarihin dayattığı realite ve dönüm noktası, tam da burasıdır…