Tokat Öğretmenevinin belli müdavimleri vardır. Öğle yemeğinden sonra gelir, saat beş doğru ayrılırız. Pandemi sırasında kapalı alana hiç giremezdik ama korona olayları yavaşlayınca ara ara kapalı alana da girmeye başladık. İçeri ya da dışarıda nerede oturursak oturalım, herkes rahat konuşacağı gruplarla oturmayı, sohbet etmeyi yeğler.

26 Nisan saat 17.00 ye doğru müdavimler terk etmeye başladılar yavaş yavaş, sohbet salonunu. Bir baktım, Erdal Gülten, Mustafa Özcoşan’la üç kişi kalmışız. O arada birisi yeni müdürün görevine başladığını söyledi.

Müdür buralardaysa tanışıp hoş geldin diyelim dedik. En gencimiz, 1945 doğumlu Erdal bey, soruşturdu. Müdür Bey, yerindeymiş.

Üçümüz peş peşe yukarı çıktık. Müdür odasının önünde korkuluklara dayanmış, üç delikanlı sohbet ediyordu. Kapısı açık olan müdür odasına baktım, canlı bir Allah’ın kulu yoktu. Arkadaşlarıma “Burada kimse yok!” diyerek geri dönüyorduk ki, “İçeri buyurun Geliyorum” diye bir ses duyduk. Meğer kapının önünde konuşanlardan biri müdürmüş.

Peşimizden yetişen müdür, henüz yerimize oturmadan, sol elinde kolonya şişesi, sağ eliyle el sıkıştık, karşılıklı “Hoş geldiniz” sözleriyle...

Yeni müdürümüz, genç Fatih Duman: “Sivaslıyım ama doğma büyüme Tokatlı sayılırım. Sivas’ın bir köyünü bile bilmem, buna karşın aşağı yukarı Tokat’ın tüm ilçe ve köylerini bilirim. Öğretmenliğe Iğdır’da başladım. Sonra Tokat’a istedim tayinimi. Köylerinde çalıştım. Merkeze geldim şimdi de buradayım.” Diyerek tanıttı kendini. Bizler de adlarımızı söyledik birer birer.

Yukarı çıkmadan önce Erdal Bey, “Tanışalım hoş geldin deyip ayrılalım” demişti, ama güler yüz, hüsn –ü kabul görünce hiç ayrılasımız gelmedi. Odadan çıkarken “Nasıl buldun yeni müdürümüzü?” Soruma, Özcoşan hocam, “Çok beğendim” derken geri döndüm ki müdür peşimizde bizimle beraber yürüyormuş. Hem benim sorumu hem arkadaşımın yanıtını o da duymuş. Yine de Müdür Beye hitaben “Müdür Bey, hocam seni çok beğenmiş” dedim gülüştük.

Sağ olsun genç müdürümüz, bizi dış kapıya kadar uğurladı. “Kapımız, her zaman açıktır. Ne zaman isterseniz beklerim diyerek. Bu arada rahmetli valimiz Mehmet Gündoğdu’nun adının yazılı olduğu tabloyu da “Nası, iyi olmamış mı?” sözleriyle göstermeden edemedi.

Mahkeme kadıya mülk değildir. Makamlara kimi gelir, kimi gider. Önemli olan, elinin erdiği gücünün yettiği kadar görevini layıkıyla yapmak, kimseyi kırmadan, kırılmadan zamanı gelince gönül huzuruyla ayrılabilmeyi başarmaktır.

Yeni müdürümüze hoş geldin der, sağlık, mutluluk ve görevinde başarılar dilerim…