Son birkaç yazımın gazetede yayınlandığı halde internettamında yayınlanmadığını saygıdeğer okuyucularımdan öğrendim. Gazetemizin de sahipleri değerli kardeşlerimle görüştüğümde teknik bir sorun olabileceğini, yayınlanmayan yazıların da yayınlanacağı bilgisini aldım. Teşekkür ediyorum. Özellikle yazılarımı şehir dışından ve yurt dışından takip eden okuyucularımdan da özür diliyorum.

Yazılarımızdan rahatsızlık duyanlar olabilir, düşüncesine uygun bulmayanları da saygıyla karşılıyorum.

Demokrasi, düşünce özgürlüğü, fikirlerin hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan dile getirilmesi vazgeçilmez değerlerdir.

Gazetecilik mesleğimiz değildir. Hayatının 60 yıla yakın süresini siyasetçilerle birlikte çalışarak geçirmiş, 28 yıla yakın süre Yazı İşleri Müdürü ve Başkan Yardımcılığı görevini yerine getirmiş olarak birikimlerimi dile getirmeye çalışıyorum. Geçmişimle de görevlerim nedeniyle de gururluyum.

Yaşanmışlıklar, yaşatılanlardan dersler çıkarılarak kitabıntasından eleştirilerimizi, beğenilerimizi ifadeye çalışıyorum.

Temel amaçta her türlü terörü şiddetle, lanetle kınıyorum.

Cumhuriyet değerlerimiz, Atatürk'ün devletimizin kuruluşunda koyduğu değişmez kurallara bağlıyım. Gerçek demokrasiyi, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu sonuna kadar savunanlardanım. Milletimizin egemenlik yetkilerinin bir bölümü bugün de sayın Genel Başkanlarca kullanılmakta. Milletvekili sıralamasını millet yapmalı. Partilerin il başkanlarını Genel Merkezler önceden belirlememeli. Partililerin tercihleriyle gerçek temsil imkanı sağlanmalıdır. Bu nedenle güçlendirilmiş parlamenter sistem mutlaka gerçekleşmeli, egemenliği millet doğrudan kullanmalıdır.

Her şeye tek kişinin karar verdiği toplumlarda demokrasiden bahsedilemez. Kendileri gibi düşünmeyenleri çeşitli yalan ve iftiralarla suçlamak çok yakışıksızdır. Muhalefete de saygılı olmak demokrasi gereğidir.

Ülkenin sorunları gittikçe artıyor. Yeni sorunlar ekleniyor. Emekli olmuş 104 Amiral, ülkemiz için tecrübelerini, endişelerini dile getiren basın açıklaması yapmışlar. Her yönden sıkışmış olanlar can simidi gibi sarıldılar. Darbeydi, muhtıraydı ifadeleri kullanıldı. Basın açıklamasında metnin tahrif edildiği açıklandı. Balyoz, Ergenekon, Amirallere suikast gibi Feto tarafından kurulmuş kumpaslar vardı. Bu kumpaslar dönemin yönetimince desteklenmişti. Beraber aynı menzile aynı yollardan gidiyorlardı. "Ne istedilerse verdik. Ne dedilerse yaptık." iktidarı da gelmişti. "Yargının işine karışmıyoruz da" demişlerdi. O yargı şimdi nerede? Ordunun kozmik odasına fetoyu da sokmuşlardı. Sonu geldi 15 Temmuz'a. Aynı kafanın sahipleri şimdi de öküz altında buzağı arıyor. Kendilerini savcı hakim yerine koyup neredeyse karar da verecekler. Önceden alışkanlıklardan kurtulamıyorlar. Basın açıklamasında suç unsuru vardı, yoktuya yargı karar verecek.

Buzağıyı öküzün altında aramak yerine, gerçek gündeme, sıkıntılara, çözüme odaklanmak gerekiyor.

Salgında Avrupa Birincisi olmuşuz, her gün 250 üzeri insanımız canından oluyor. Tedbirler bulmaca gibi, çözüm getirmiyor. İki aşısını da olmuş 65 yaş üzeri için yasak üzerine yasak getiriliyor. İzahı yok.

Gerçekler işte böyle. Hoşumuza gitse de gitmese de.

Sevgi ve saygılarımla.