Nahcivan, Hz. Osman zamanında Habib. b. Mesleme tarafından İslam topraklarına katılan coğrafi, tarihi ve ekonomik açıdan stratejik öneme sahip bir şehir. Tarihi kaynaklar bu önemli yerleşimin Emeviler zamanında yeniden inşa edildiğini yazıyor.

Saci, Selçuklu, İldeniz, Harizmşah, İlhanlılar, Timurlu, Koyunlu hâkimiyetlerinde kaldıktan sonra Şah İsmail zamanında Safevi topraklarına dâhil edildi.

1514 yılında yapılan Çaldıran seferinden sonra Osmanlıların eline geçti ise de Sultan Selim’in geri dönmesi üzerine elden çıktı.1554’te Sultan Süleyman’ın Nahcivan seferiyle tekrar ele geçirildi.

Konumuna binaen 1723’ ten sonra sancak statüsü verildi.  Ancak Nadir-i Afşar, Ekim 1735’de bölgeyi Osmanlılardan geri aldı. Yıllarca huzur görmeyen şehir Rusların, İngilizlerin zulümlerine, soykırımına ve Amerikalıların baskılarına maruz kaldı. İstiklal Savaşı’nın zor yıllarına rağmen 1920’de Türk ordusu bu soykırımı önlemek için Nahcivan’a girdi. 1921 yılında Ruslarla yapılan Moskova ve Kars Antlaşmaları uyarınca Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olarak kabul edildi.

Büyük mücadeleler sonucu bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı - Halk Cephesi Partisi kurucusu ve genel başkanı- Ebulfez Elçibey  (1938-2000) ve 3.Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev (1923-2003) ata yadigârı bu güzel topraklarda doğan liderlerden.

Alanında ilk olan bu eserin yazarı, Hulusi Durupunar 1974 Erbaa Fidi (Akça) doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Erbaa’da tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi, Kastamonu Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünden 1998 yılında mezun oldu.

İlk görev yeri İstanbul Beyoğlu Sururi İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmenliğidir. Daha sonra Bakırköy Gürlek Nakipoğlu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine atanan Durupunar, 2011 yılında isteği üzerine kendi memleketi Erbaa’ya tayin olundu. Halen Erbaa Erek Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcılığı görevini başarıyla yürütüyor.

Ben bu kıymetli öğretmenim Durupunar’ı tanıyalı henüz bir yıl oldu. Erbaa Erek Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olan Niksar’dan öğrencim Aşkın Yılmaz vesilesiyle tanıştım. Daha sonra da okullarında düzenledikleri bir programda buluştuk ama bu buluşma sanki yıllar öncesinde birbirimizi tanıyormuşuz gibi bir ortam oluşturdu.

O, bir Edebiyat öğretmeni ve başarılı bir yönetici ama onunla çok mutlu olduğum ortak bir yönümüz ortaya çıktı. Tarihe- özellikle de Türk tarihine-  olan büyük ilgimiz. Liseyi bitirince üniversitelerin Tarih bölümüne gitmeyi çok arzuladığım halde gidememiştim. Ben de değerli hocam gibi Edebiyatın yanında tarihi araştırmalara yönelip bunları eser olarak gün yüzüne çıkararak içimdeki o ukdeyi gidermeye gayret ediyorum.

Hulusi Durupunar, asli mesleğini yerine getirirken diğer yandan da kendisini tarihi araştırmalara verdi. Zamanla çevresinde yaptığı uzun soluklu saha araştırma ve çalışmalardan sonra kendisini Cumhurbaşkanlığı Devlet / Osmanlı Arşivleri, Türk Tarih Kurumu Arşivi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi ve Ankara Etnografya Müzesi arşivlerinde buldu. Çok sayıda yayınlanmış eser, makale ve belgeye ulaşarak bunları titizlikle inceleyip değerlendirdi.

Sonunda bu hayırlı araştırma ve çalışmalar onu kendi kaleminden ”Nevahi-i Erbaa’da Tarihten İzler, Ahi Nahcivanî Vakfı-Silahtar Ömer Paşa Camii” eserine ulaştırdı.

Erbaa Belediyesi Kültür Yayınları arasında yer alan eserin künye bölümünde imtiyaz sahibi Belediye Başkanı Ertuğrul Karagöl, Yayın koordinatörü Elif Altundaş Ayral, Yayın Yönetmeni, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Alper Parlak, Yazar Hulusi Durupunar, Grafik Tasarım Burak Subaşı, Fotoğraf Arşivi /Devlet Arşivleri ve Belediye Arşivi bilgileri bulunuyor. Baskıyı Erbaa Medya Gazetecilik Reklamcılık Matbaacılık Yayıncılık Kırtasiye Ambalaj Sanayi Limited Şirketi yapmış. Eserin baskı tarihi Nisan 2022.

Eserin boyutları 21x 29 cm ebadında. Kapak oldukça fiziki ölçüler ve görsellik açısından-al beni, oku beni dercesine- mükemmel. Kahverengi ve sarı renklerin hâkim olduğu kuşe kalın kartondan.

148 sahifeden oluşan çalışmanın ön kapağında Fidi (Akça) Silahtar Ömer Paşa Camii'nden bir kesitin ve Erbaa ile Boğazkesen Köprüsü'nün depremler öncesine ait fotoğrafları var. Arka kapağa Silahtar Ömer Paşa Camii ile ilgili arşiv belgelerinden yine bir bölüm konulmuş. Burada ayrıca Erbaa Belediyesi logosu ve kısaca iletişim adresleri yer alıyor. 148. Sahifeye konulan Erbaa ile ilgili tarihi pul fotoğraflar esere farklı bir güzellik katmış.

Eserin 3. sahifesinde şehrin asıl hizmetleri yanı sıra kültür ve sanata da gerekli değeri veren Erbaa Belediye Başkanı Ertuğrul Karagöl’ün takdim yazısı bulunuyor. Yazarımız Hulusi Durupunar iki yılı aşkın yaptığı değerli çalışmalarını dört bölüme ayırmış. Birinci bölümde: Erbaa Tarihi, ikinci bölümde Ahi Nahcivanî Vakfı, üçüncü bölümde Silahtar Ömer Paşa Camii, dördüncü bölümde Anıt Ağaçlar ve Osmanlı Dönemi Kabirleri konularına yer vermiş. Bu bölümlerden sonra 144-146 sahifeler arasında zengin bir kaynakça var.

Durupunar, çalışmalarını birinci bölümün başında, 8-9. sahifelerde özetlediği Önsözde bu eserin başlamasının sebebini ilginç bir yaklaşımla Fidi Köyü mezarlığı içindeki büyük bir sakız ağacının altında bulunan musalla taşına bağlıyor. Geçmişle geleceği örümcek ağlarına benzetiyor ve bu tarihi derinliği fotoğrafını da koyduğu bu musalla taşında buluyor.

Eserinin yazılmasına daha başka ve benzer bir vesile olarak da; farklı bir bakış açısıyla Kırgız Türklerinin ve Dünya Edebiyatının tanınmış yazarı Cengiz Aytmatov’un ,” Gün Olur Asra Bedel “romanından esinlenen bazı çizgileri gösteriyor. Devamında Ahi Nahcivanî Vakfiyesinden, Fidi köyünün zengin tarihinden ve Silahtar Ömer Paşa Camii’nin önemli bir sanat eseri olduğundan kısaca bahsettikten sonra eserin hazırlanmasında emeği geçenlere ayrı ayrı teşekkür ediyor.

Birinci bölümde (8-49. Sahifeler)11 fotoğraf, 4 harita ve 4 Osmanlıca belge yer alıyor. Erbaa isminin kökenleri, Türk-İslam devri öncesi, Türk İslam devri  (Selçuklu, Beylikler dönemleri ) Özellikle Selçuklu’dan Osmanlı’ya Miras konu başlıkları altında Güreş Tekkeleri tanıtılıyor.

Bunlar arasında Karadeniz bölgesinin Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında büyük rolleri olan Niksar’da medfun Ahi Pehlivan’ın, Erbaa’da Keçeci Baba’nın ve Doğanşah Baba’nın o yörelerde kurdukları tekkeler/ zaviyeler  dikkat çekiyor.

 Osmanlı döneminde Sonisa kazasına bağlı bazı köylerin nüfusları (1455-1520-1574), Taşabad Nahiyesindeki değirmenler, Nevahi-i Erbaa topraklarından geçen Üç Cihan Hükümdarı başlığı altında Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın seferler sırasında bu topraklardan geçişleri anlatılıyor. 1512’ de Erek’in köy olması, 1677’de kaza olması arşiv belgeleri ile bu bölümü daha da zenginleştiriyor.

Diğer bir yazı başlığı ile de 1574 yılında Sonisa kazasına bağlı köyler ve gelirlerinin aktarıldığı vakıflar konu ediliyor.

19.yüzyılda Erbaa kazasında yaşayan Müslüman ailelerden bahsedildikten sonra 1831 tarihindeki Müslüman nüfusun mahalle ve köylere dağılımı veriliyor.1844’deki gayrimüslim nüfus da o dönemi bilmemiz açısından önemli.

1883, 1890 ve 1908 yılında mevcut Erbaa nahiyeleri bir tablo halinde verilmiş. Bu bölümün sonunda Cihan Harbi ve Milli Mücadele Yıllarında, Rum müsademelerinde zulme uğrayıp çok sayıda şehit veren Erbaa konusu işlenmiş.

İkinci bölümde 7 fotoğraf, 9 Osmanlıca belge (52-81.sahifeler arası) konulmuş ve Ahi Nahcivanî Vakfına ayrılmış. Bana göre eserin asıl gövdesini bu bölüm oluşturuyor. Çünkü yazarımız Durupunar da araştırmalarının ağırlığını Fidi köyü ile birlikte Ahi Nahcivanî Vakfına vermiş. Önemine binaen bu vakfın kurucusu Doğanşah oğlu Şemseddin Ahi Ahmet görülüyor. Kuruluş yeri Niksar ve Fidi köyü, tarihi ise Miladi 1291, Selçuklu Devri 2.Mesut dönemi. Arapça olan vakfiye M. Zeki Oral ve Vakıflar Genel Müdürlüğü uzmanlarınca iki kez tercüme edilmiş.731 yıllık bu değerli vakfiyenin orijinali Ankara Etnografya Müzesinde bulunuyor. Durupunar müzedeki bu değerli vakfiyeye 2022 yılı Şubat ayında ulaşarak eserine koymayı başarmış.

Araştırmalardan çıkan neticelere göre Doğanşah oğlu Şemsettin Ahi Ahmet Nahcivani, bugünkü özerk bir bölge olan Nahcivan’dan Selçuklular döneminde gelerek Niksar ve Fidi’de (Akça) iki zaviye açıp vakıf kurarak insanlığa faydalı olmaya çalışmıştır. 1305 ‘de vefat etmiş ve Niksar’a kendi zaviyesine (Tekke Bayırı) defnedilmiştir.

Eserin yine bu bölümünde Fidi köyünün ve çevresinin 1515,1530, 1574 tarihli arşiv belgelerine göre vakıfların gelirleri ve daha sonraki yıllara ait önemli dokümanlara –tevcih, mütevelli ailelerine, beratlara yer verilmiştir. Bu belgelerin ışığında vakfın 1874 yılında da aktif olduğunu görüyoruz.

Bu alanda diğer önemli bir çalışma da takdir etmek gerekir ki, bu vakfın mütevellilerinden Ali Naim Erbağı ve Ahmet Faik Erbağı kardeşlerin ailesine kadar Araştırmacı Hulusi Durupunar’ın büyük bir gayretle ulaşarak bu eserde kayda geçmesidir.

Üçüncü bölüm ( 84-131 sahifeler arası) 34 fotoğraf,10 Osmanlıca belge , 4 röleve ve çizimi ihtiva ediyor. Bölüm tamamıyla geniş bir şekilde Silahtar Ömer Paşa Camii’ne ayrılmış. Ahi Nahcivanî Vakfı-Silahtar Ömer Paşa Camii ilişkisi 1845 tarihli Fidi Köyü Temettuat Defterine göre açıklanmaya çalışılıyor. Caminin dış ve iç görünümleri ile birlikte kültür ve tabiat varlığı olarak tescil belgesi, röleve ve diğer çizimleri ve Silahtar Ömer Paşa Camii Vakfı Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivlerinden temin edilen belgelerle ortaya konuluyor. Ayrıca camiye adını veren Silahtar Ömer Paşa hakkında yazılı kaynaklarla birlikte sözlü derlemelere de dayanılarak bilgi veriliyor. Bu bölümün devamında minareden, kapısına, tavan göbeğine, mihrabına, minberine kadar(taş/ tuğla işçiliği, ağaç işçiliği, kalem işleri, bezemeleri vb.) caminin sanat değerlerine fotoğraflarla yer veriliyor.

Dördüncü bölümde 15 fotoğraf mevcut.(134-143.sahifeler arası) Yazar bu bölümde Akça (Fidi) köyündeki Anıt Ağaçlar ve Osmanlı Dönemi Kabirlerini konu edinmiş. Köy mezarlığında yer alan ve Durupunar'ın gayretleri ile koruma altına alınan üç yüz-dört yüz yıllık ağaçlar, (iki sakız ağacı ile birlikte bir saplı meşe ağacı Samsun Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca 2021 tarihinde tescil edilmiştir)  Osmanlı dönemi mezar taşları değerlendirilmiş ve bunlardan bazıları okunarak esere konulmuştur.

Eleştirel açıdan baktığımızda bin bir emekle hazırlanan eserin muhtevasının kaynak, belge ve bilgi açısından oldukça zengin, doyurucu olduğunu değerlendirirken; çok kıymetli arşiv belgelerinin ve fotoğrafların kullanılan kâğıdın renginden olsa gerek zayıf kaldığını söyleyebiliriz.

Netice olarak, okunması ve kütüphanelerimizde özenle değerlendirilmesi gereken bu eseri yazarımız Durupunar,  uzun soluklu, yoğun bir araştırma ve çalışma yaparak Türk kültür ve sanatına kazandırmıştır. Dolayısıyla biz onu en kalbi duygularla tebrik ediyor, yeni çalışmalarını bekliyoruz.

Ve bu eserin basım işlerini üstlenen Erbaa Belediye Başkanı Ertuğrul Karagöl başta olmak üzere bütün emek sahiplerine hassaten teşekkür ediyoruz.