Evrensel güzelliklere karşı duyulan heyecanın, hayranlık uyandıran duyguların çeşitli şekillerde ifade edildiği eylem ve söylemlerin bütünüdür Sanat... Bir olgu, bir yeti, bir beceridir kendine has özellikleriyle.

İnsanoğlunun farklılığı esasıyla kişilerin doğuştan getirdiği fıtri özelliğidir de diyebiliriz buna. Bu özellikler bazen resimleme, bazen yazma bazen oyunculuk, musiki, bazen de ozanların şiirleriyle dillerde, tellerde, yüreklerde yer alırlar. Çünkü sanat, güzeli ve doğruyu seçerken, onu sevgi ve özveriyle besleyen kavramlar bütünüdür. Vazgeçilmez kuralları vardır.

O sanat ki; evrensel güzellikleri tetikleyen, barışın devamlılığını sağlayan yapıcı ve onarıcı unsurların başında gelmektedir. O, dünyanın her yerinde vardır. Yer, zaman, mekan, üslup, amaç, araç ne denli farklı olsa da hedef aynıdır,taktır. İnsanlığa en güzeli sunmak.

Böyle olunca da sanatçı, sanatının kendine yüklediği ağır sorumluluğunun her daim farkında olmak durumundadır. Öyle ki, bu sorumlulukları etik değerler ışığında yoğurup kendi özüne, yeteneğine bağlı kalarak üstlenmiş kişilerdir sanatçılar.

Güzeli ve özeli daha iyi görüp anlayan, onu hayatın her bölümüne yansıtabilen insanların kimliğidir sanatçı.. onlar farklı insanlardır. Bir kişi ya da kişilerin göremediklerini görüp, seçebilen fıtri özellikleriyle iç içedirler hep.

Mensubu olduğu toplumun sözcüsü, gözcüsüdürler. Ülkenin en ağır işçileridir sanatçılar. Bedenen, aklen ve ruhen ağır bir yükün de altındadır onlar.

Bu düşüncelerle, sanatın kopmaz bir parçası olan şiirin ve şairlerinin topluma olan katkı paylarına değinmek istedim bu yazımla...

Şiirin olduğu her yerde bir şair mutlaka vardır. Şiirler duyguların, olumlu, olumsuz tavan yaptığı coşkulu anlatım biçimiyse, bu coşkunun bu duyguların bir mucidi de vardır mutlaka. Şairler, şiirlerin annesidir, babasıdır. Çocukları gibidir ürettikleri dizeler. Onlar toplumun söz üstatlarıdır. Toplumsal sorunlarına, olaylara odaklanırlar. Çoğunlukla ne okulu, ne de eğitimi vardır bu güzelliğin ve özelliğin.

Onlar, duygu ve düşüncelerini mensubu olduğu topluluğa dizelerle anlatmak, onların yüreklerine, gönül tellerine dokunmak, gönül gözlerine kapı açmak için güzelliklerle donanımlı bir sanat olayının yaratıcıları değil de nedir?

Şairlik yürek işidir. Diğer sanat dallarından da oldukça farklıdır. O, önce YETENEK, sonra BİRİKİM ile beslenir. Daha sonrasında ise bilgi ile süslenen güzellikler bütünüdür şairlik.

Bu yüzdendir ki şairlerimiz şiirleriyle, tarihimizin, coğrafyamızın, ulusal ve kutsal değerlerimizin, kültürümüzün vazgeçilmez zenginlikleridir.

Sevinçte, tasada, kederde, coşkuda,tak değerlerimizin var oluşunda toplum adına seslerini yükselten güçlerdir şairler...

Bir ülke ki camisinde Türkçe Kuran okunur,

Köylü anlar manasını namazdaki duanın.

Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur,

Büyük küçük herkes bilir buyruğunu Hüda`nın.

Ey Türkoğlu işte seninasıdır vatanın..! diye haykıran Ziya Gökalp, o vakitlerde Türkiye`nin eğitim sisteminde Arapçaya verilen payeye karşı bir tutum sergilerken, fikirlerin ancak kişilerin ana dilleriyle geçerlilik kazanacağını savunuyordu dizeleriyle.. Ve bu düşünceleriyle de Mustafa Kemal devrimlerinin felsefesinde zemin hazırlamıştı...

Şiirin gücü kendini her yerde, her zaman hissettirir. Çünkü şairler topluma coşku, şevk ve heyecan verirken, olumsuzluklara da açık yüreklilikle seslenirler. Çünkü onların şiirleri çoğu kez farkındalık yaratır toplumda.

Şairler, ülkelerdeki sosyal, kültürel hareketleri beslerken, sosyal değişimlerdeki duygu ve düşünceleri tetikler. Böyle olunca da şiirin evrensel gücü kanıtlanmış olur. Dünya tarihi bunun örnekleriyle dolu doludur.

Son yedi yüzyılın en büyük İslam düşünürü ve şairi Pakistanlı Muhammet İkbal, işgal ve köleliği kabul eden Hint Müslümanlarına çok kızmış, onları Bireysel ve ulusal moralleri mahvolmuş, işleri ve kazançları, mevkii ve siyasal kariyerleri çöküşe mahkum mecalsiz var oluş. olarak nitelerken Peyamı Maşrık= Şarktan Haberler adlı eserindeki dizelerinde Türk Kurtuluş Savaşını ve Mustafa Kemal`i örnek göstermiştir.

Bizde de öyle olmamış mıdır?

Vatan, vatan diye haykıran bir Namık Kemal, işgal günlerini yaşamış ve buna karşı İstiklal Marşımıza hayat vermiş Mehmet Akif Ersoy..., Vee...,

Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et,

Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir. diyen Mehmet Emin Yurdakul. Ülke tarihinde iz bırakan cesur yürekler şiiriyle günümüze dek yaşayarak yaşatılarak gelmişlerdir. Görünen o ki şiirin evrensel gücü her zaman vardır. Farklı olan, ana teması ve üslubudur.

Günümüzde şiirler farklı boyutlarda algılanmaktadır. Şairler çoğaldıkça bu algı olayları da ayrı ayrı düşünce sistemi doğuruytabi ki.

Kimimiz mistik şiirler derken, diğerlerimiz aşk, kahramanlık, doğa ağırlıklı şiirleri tercih ediyoruz. Bu tercihler kişilerin eğitimi, aile yapısı, kültürü ve yaşam biçimi ileantılı olduğunu düşünüyorum.

Ama önemli olan şiiri sevmek, ondan haz duymaktır. Kısaca şiiri çok iyi anlamak lazımdır.

Bizim ülkemiz bir kültür mozaiğidir. Sanat ve sanatçılarımız bu ülkenin olmazsa olmazları, kültür elçileridir. Ülkenin ve bulundukları yörenin evrensel sesleridir, iletişim köprüleridir.

Şairlerimiz bir kaynak, şiirlerimiz de bu kaynaktan doğup beslenen ırmaklarımızdır. Duru, temiz ve çağıl çağıldır. Kimi delicesine, kimi köpük köpüktür. Kimi aheste akarken selam taşır bereketli topraklara. Asker oğula, şehit babaya yüreğini götürür soğuk sularıyla sevenlerinin.

Hele de YEŞİLIRMAK adıysa o güzelliğin durma hiç git yanına, gir koynuna. Sona Gıymet Gızı, Nezük Gelini..

Tozanlı`dan, Kelkit`ten haber sor, anlatsın sana tarihin derinlerinden. Selam desin Selam sizlere on beşlilerden

Çünkü onun şairinin,

Sazında; türküler vardır sevda sevda, dağ dağ..!

Sözünde; özlem vardır, sitem vardır, kahır vardır sevgi üstüne,

Özünde; sadakat vardır, yiğitlik, vatan aşkı ve sevdalısı yatar can can..! böyle olunca da

Her bir yürek sanatıyla, sanatçısıyla haykırırlar ÖNCE VATAN!

Esen kalın...