İnsan herşeyden evvel işini sevmeli. Bu siyaset olur, iş dünyası olur...

Eğer siyaset yapıyorsa bir insan; önce kalplere dokunmayı bilmeli. İnsana hizmet aslında büyük bir şans, herkese nasip olmaz. Bu anlamda görevini iyi yapanlar az da olsa var.

Seçilmeden önce başka, seçilince bir başka hallere girenleri de gördük. Dünü unuttular...

Egolar tavan yaptı. İnsana değil, kendi nefsine herşeyi layık görür olduklarında film bitti. Makamdan düşmek neyse de, Rabbim milletin gönlünden düşürmesin.

En acısı bu olsa gerek.

Siyasete girip daha sonra insanlara hizmetten usananlar, bir süre sonra yanlızlığı tercih ediyor.

Dövizin, altının uçtuğu bir dönemde en çok mutsuz olanlar sabit ve düşük bir gelire sahip olanlar.

Malı, mülkü, dövizi, altını olan için düğün bayram.

Servetleri katlandı. Allah daha çok versin.

Bir somun ev ekmeği 13 lira olmuş...

Rabbim, ekmeği umut olana, gündelik hayatında sessizce kaderine razı olan; ülkemin cümle ferdine Allah yardım etsin.

Elbette kocaman yürekli variyet sahipleri de var. Yatırımı sadece bu fani dünya için yapmayanlar bunlar.

Milletin gönlünde de özel bir yerleri var.

Önemli olan da bu.

Belki de bu güzel ülkede toplumu mutlu edip, derleyip toplayanlar da bu insanlar.

Sonuçta niyet hayr, akıbet hayr...

Bir hikaye ile yazıma son vereyim.

Yaşlı Kızılderili reisi ve torunu kulübelerinin önünde oturmuşlar, az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı.

Köpeklerden biri beyaz, öteki siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendisini bildiğinden bu yana o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin neden ikinci köpeğe gereksinim duyduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık.

Torununun bu yöndeki sorusunu yaşlı reis bilgece bir gülümsemeyle yanıtladı:

Onlar benim için iki simgedir yavrum. dedi; Biri iyiliğin, öteki kötülüğün simgesidir. Aynen bu köpekler gibi, iyilik ve kötülük de içimizde sürekli bir savaş içindedir. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için sürekli yanımda tutarım onları.

Çocuk sözün burasına bir nokta koydu;

Onların arasında bir savaş varsa, kazananı kaybedeni de olmalı. dedi; yeniden sordu: Dede, sence hangisi kazanıybu savaşı?

Reis, şu yanıtı verdi:

Ben, hangisini daha çok beslersem, savaşı o kazanır.