7 milyarı aşan dünya nüfusunun içerisinde tarımsal üretimin değeri her gün artmaktadır. Ülkeler tarım ve gıda konusuna büyük önem veriyorlar, kendilerine yeterli ürünü elde edebilmek için projeler geliştirip, destekler sağlıyorlar.

Dünya nüfusunun yüzde 1’ine sahip ülkemizde tarımsal ürün büyük önem taşımaktadır. Onun için de desteklenmesi gerekir.

Tarımsal desteği bir yana bırakıp, ithalata yönelmek ülkemize bugünkü gıda sıkıntısını ve önü alınmaz fiyat artışlarını getirmiştir.

İthalat hiçbir şeyin kurtarıcısı değildir. Kurtuluş üretimdedir. Üretimin yolu, kolay üretme, ucuz üretme ve bol üretme projelerinin uygulamaya konulması ile olur.

Buğday ambarı, ayçiçeği ambarı bir ülke nasıl olur da bu ürünleri ithal etmek zorunda kalır? Elbette ki burada bir öngörü ve beceri eksikliği var.

Ay’ın Dünya’dan uzaklığını bilmemek ‘tehlikesiz cehalet’tir. Bunu bilmemenin tehlikesi yoktur.

Ama önümüzdeki çukuru görmezsek ‘tehlikeli cehalet’ olur. Çukura düşer ve kurtulma çırpınmalarına başlarız. Gidişimiz onu gösteriyor.

İlimiz ülkemizde tarımsal üretimi ve hayvansal potansiyeli çok yüksek bir ildir. Sayın Valimiz Dr. Ozan Balcı’nın atılımları ile Tokat tarımı ve hayvancılığı ele alınmış ve ileriye yönelik projelendirilmiştir.

Ancak bu projelerden sonuç almak için projenin başarıya ulaşabilmesi için sürekliliğinin takibi gerekir.

Birinin başlattığını diğerinin götürmesi gerekir. O olmazsa her şey eskisine döner. Umarız Vali Bey’den sonra olay ‘dön geri’ olmaz.

Bu, ülke düzeyinde bir projelendirme olmalıdır. Şuradan et alacağım, buradan koyun getireceğim, öteden buğday, nohut dolduracağım düşünceleri temeli olan ve geleceği garantiye alan çalışmalar değildir.

Değişmez bir kural vardır; vur ve ses getir. Üretimi destekle, üretimi arttır, ülkeni kurtar.

Havanda su dövmenin günü geçmiştir.