Güneş şehrinin dünya köyünde yaşayan biz insanlara insan kalabilmenin izlerini sürdüğümüz Tokat ilinde, “DÜNYA’DA TÜRKİYE, TÜRKİYE’DE TOKAT” denilmesinin sırrı bana göre,  KADINA verdiği değerin izlerini sanatına, folkloruna, tarihine ve kültürel değerlere yansıyan sırlar bu şehri özel kılıyor. Sosyolojik olarak insan yapısındaki naifliğin ve mütevaziliğin her alanda kendisini göstermesi kadim şehrimizin kadim insanları ile özdeşleşmiş mimarisindeki inceliğinde yüksek medeniyeti görebileceğiniz tek şehirdir TOKAT.

Genlerle taşınmayan yaşadığımız coğrafyanın içindeki kültür okyanusunda yüzerken kişinin rastladığı güzelliklerle bağ kurup kendisini yeniden inşa etmesi ve uğruna yaşadığımız değerlerin adıdır kültür.

Sosyolojinin babası İbni Haldun

“ insanın yaşadığı coğrafyanın ve iklimin karakterine etki ettiğini söyler”

Amasya denilince aklımıza şehzadeler şehri,

Tokat denilince aklımıza HANIMEFENDİLER diyarı gelir.

Bu topraklar yüce yaradanın Rahman ve Rahim sıfatıyla yoğrulmuş Anadolu’nun mayası olma özelliği ile el Muid sıfatıyla (yarattıklarını yok edip, yeniden hayat veren) İlkler, Tekler ve Kırklar Şehri Tokat’ın kadınla olan bağını teolojik, tarihsel, kültürel ve sosyolojik açıdan incelediğimizde karşımıza inanılmaz güzel örneklerle insanlığa yol gösteren değerli hatırlatmalarla karşılaşıyoruz. Dört ana başlık ve 19 maddeden oluşan konu başlıkları kısaca şöyle.

1-TEOLOJİK AÇIDAN

Bizim ellerde kadın mücadeleci ve savaşçıdır.

a-HELENİSTİK DÖNEME AİT TAPINAK

“Komana Antik Kentinin Helenistik ve Roma dönemlerinde Romalılar açısından önemli bir kutsal merkez olduğu ve burada Anadolulu bir tanrıça olan Ma’ya adanmış bir merkez.

Ma Tarikatı

“Ma” savaşçı bir tanrıçadır.

Etrafında 6 bin köylü, işçi ailenin çalıştığı bir inanç merkezi”diyor Prof.Dr. .Burcu Erciyes hocam.

Bu merkez bana arıları hatırlattı.

Kraliçe arı ve işçi arıların kovanda kurduğu düzeni çağrıştırdı. Dünya üzerinde insanlık neslinin devamlılığı için kadının gücünün ve değerinin bilinmesi, insanlık adına kutsal değerlerin korunması için mücadele eden yaratıcı gücün sembolü sanki. Arkeolojinin bize sunduğu bu buluş, unuttuğumuz değerleri yeniden hatırlatarak, yöre insanına sağlayacağı katkı ve buradaki toplumsal ve kültürel miras bilincini arttıracak veriler, ilkel olan bozulmamış değerlerimizle yeniden bağ kurmamızı sağlayacak.

Kadının mücadeleci ruhunu yansıtıyor.

b-Tokat-Erbaa Horoz tepede çıkartılan “bebeğini emzirenkadın “ ”bronz heykeli bize anaocağını hatırlatır.

Ankara Anadolu medeniyetleri Müzesi'nde sergilenen 25cm buyunda ki heykelcik MÖ 3000 yıllarına ait. Horoztepe'de bir mezarda bulunan bebek emziren bronz çıplak kadın heykelibereketin simgesidir ve ana tanrıçayı temsil ettiği düşünülmektedir. O yüzden özel bir öneme sahiptir. Bu topraklar ana doludur.

Kadının anne şefkatini ve merhametini kollarına sardığı yavrusunu koruyan güvende tutan ve ilim ile besleyen yönünü hatırlatıyor.

c-ANŞA BACI -BEKTAŞİ

Tokat, Zile ilçesi Acısu köyü

Tokat-Almus-Hubuar köyü

Hubyar semahı

Bizim ellerde kadın şeyhtir.

“Pir Sultanım şu dünyaya

Dolu geldim dolu benim”

ANŞA BACI -BEKTAŞİ-Alevi-Sıraç

Tokat, Zile ilçesi Acısu köyünde yaşamış olan Veli Baba Hubyar Sultan yoluna hizmet ederek bölgedeki Alevi Sıraçtopluluklarına liderlik yapmış Anadolu erenlerindendir.

Veli Babanın Hak dünyaya göçmesinden sonra nasıl ki eski Türk devletlerinde Hatun’lar Hakan’ların yanında kocaları ile beraber ülkesini yönetiyor ise, eski bir Türk geleneği olan toplumun içinde kadının yüce rolü burada da kendisini gösterir ve Veli Baba nın evsahibi (hanımı) AnşaBacı Alevi inancının yeni lideri olur.

ANŞA BACI.

Bütün tarikatlar erkek şeyhlerle yol alırken bu topraklarda kadın şeyhlere ve evliyalara rastlıyoruz. Veli Baba nın postuna oturan ve Hubyar

Sultan yolunu devam ettiren Anşa bacı hicri 1303 (miladi 1887) yılında Hak dünyaya yürüdü. Günümüzde bu Ocak hala ANŞA BACI kolundan devam ediyor.

Bize Kadının liderliğini ve inanç önderliğini hatırlatıyor.

Ben DOLU’yum

Ben ANA’yım

Ben ANADOLU’yum…

Hamurumuzun mayasında var olan unuttuğumuz güzelliklerin bu topraklarda açığa çıkması, kadın şeyhlerin ve evliyaların varlığı bize güç katarken

Kadının liderliğini hatırlatıyor.

d-MEVLEVİLİKTE İLK KADIN ŞEYH

Mevlana’nın torunlarından Ulu Arif Çelebi (‪1272-1319) zamanında Tokat Mevlevihanesi’ne resmi olarak atanan ilk kadın halife ve şeyhlerinden

ARİFE HOŞ LİKA KONEVİ’nin Tokat’taki çalışmalarını Niksar’la beraber yürüten ilk kadın şeyhtir. (Kaynak: Hasan Akar “Son Mevlevi Şeyhi Abdülhadi Efendi” kitabından)

Kadının öğreticiliğini hatırlatıyor.

Tokat Mevlevihane Sancağı’nın “Alemi” Abdülhadi efendinin torunu Nurten Üstün Tüzemen tarafından bir törenle Tokat Mevlevihane Müzesinde sergilenmek üzere Tokat valisine teslim edildi.

e-KUTSAL KİTABIMIZ KURANI KERİM ÖNDERLİĞİNDE 60. Süre bize (Tokat plakası)

“İMTAHAN EDİLEN KADINLAR “yani MÜMTEHİNA SÜRESİYLE yine bize kadınla ilgili bilgi aktararak mesaj veriyor.13 ayetten oluşan sure

Kadının nelerle imtihan edildiğini hatırlatıyor.

12.Ey Peygamber! Mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

13.Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği, kabirlerdeki kafirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin.

Bu mesajlar bize günümüzde insanlığını kaybetmiş yolunu şaşırmış olanlara yol göstermekte.

2-SOSYOLOJİK ve KÜLTÜREL AÇIDAN KADIN

Bütüncül kavrayış, kültür tanımlarında dikkat çeken bir alandır. “Kültür, genler aracılığıyla aktarılmayan her şeydir” diyen ve bütüncül bir tarif geliştirmeyi deneyen

E. B. Tylor’a göre kültür “bilgiyi, inancı, sanatı, ahlakı, hukuku, adetleri ve bireyin toplumun bir üyesi olarak kazandığı diğer tüm yeti ve alışkanlıklarını içeren karmaşık bütün”dür (Eagle-ton, 2005: 46; Turhan, 1987: 36; Güvenç, 1984: 102).

Kültür, doğanın insanlaştırılma biçimi, bu insanlaştırmaya özgü süreç ve verimdir. Kültür, insanın kendini kendi evinde duymasını sağlayacak bir dünya ortaya koymasıdır. Buna göre kültür, böylesi bir dünyanın anlam varlığına ilişkin tüm düşünülebilirlikleri içerir: insan varoluşunun nasıl ve ne olduğudur kültür.

Bizim ellerde kadın omuzlar üstünde taşınır.

a-OMUZ HALAYI

Binlerce yıl damıtılarak süzülerek gelen toplumsal yaşayışın karakteristik izlerini folkloruna yansıtan yöre halkı Dünya’da ve Türkiye’de ilk ve tek başka yerde göremeyeceğimiz OMUZ HALAYI ile insanı insana hatırlatıyor.

Ulu Önder

Mustafa Kemal Atatürk’ün

“Ey kahraman Türk kadını!

Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözünün vücut bulduğu bu topraklar da omuz HALAYI kadına verilen değerin simgesidir. OMUZ HALAYI  bu şehri Aziz ve özel kılıyor.

Kıymet biçilmez Kadının değerini tüm dünyaya hatırlatıyor.

b-Bizim ellerde kadın su gibi AZİZDİR.

Sevdiğinin gözlerinin renginde yeşil akar YEŞİLIRMAK olur.

Gittiği yerlere sevgi, huzur, mutluluk götürür. Hayy olur, Hayat olur.

c-Bizim ellerde kadın Anadolu’nun mayasıdır.

7 bin yıllık tarihiyle 14 medeniyeti koynunda büyütmüştür. Anadolu’yu bir tencere süt olarak düşünürsek, bu bir tencere sütü çalmak için bir kaşık yoğurda ihtiyacımız varsa, işte o bir kaşık yoğurt bizim bu topraklarda doğan kadim insanımızın karakterine yansıyan bozulmamış ahlaki değerlerimizdir.

Bu değerleri korumaya çalışan savaşçı ruhu yeniden hatırlatmakta.

e-ANADOLUNUN MAYASI DEDİK

YOĞURTCUOĞLU KONAĞININ KADIN İLE BAĞLANTISIYLA mayalandırmaya devam edelim.

KADINININ HAN DEDİĞİ YERE HAMAM YAPTIRAN YİĞİTLERİN DİYARI TOKAT’TAN SELAM OLSUN.

Deyimler sözlüğümüzde ki “Han dediği yere hamam yaptırmak” değimi bizim bu topraklardan kadına verilen değerin bir göstergesi olarak doğmuştur.

Tokat kültürünün olmazsa olmazı hamam, bu şehirde statüyü belirleyen bir yerdir.

Tokat’ın ileri gelen aileleri hamamcıya haber salar ve baş kurmayı kendileri için ayırtırlardı. Hamamcıya haber salan hanımefendiye, O gün Hamam çok kalabalık olduğu için yer yoktur ve kapının girişinde bir yer açarlar Hanımefendiye. O da eşinin itibarını ayaklar altına aldırmak istemez ve yıkanmadan geri döner eve. Çok üzülür. Akşam eve eşi geldiğinde durumu fark eder ve eşine Ne oldu neden üzgünsün böyle? diye sorar.

Hanımefendi durumu anlatır. Senin itibarını yere düşürmedim, yıkanmadan geldim der.

Bey sen üzülme, şuraya bir hamam yaptırıyorum, bundan sonra böyle şeylerle uğraşma. İstediğin zaman yıkan der. Ve kadınının han dediği yere hamam yaptıran yiğitlerin diyarında, Türk islam sivil mimarisine örnek dünyada eşi benzeri olmayan Yoğurtcuoğlu Konağını ancak Tokat’a gelince görebilirsiniz.

Türk islam sanatı adına tüm su kültürüne ait yapıların, Çeşme, şadırvan, havuzun bulunduğu bağ evi ve sivil mimari örneği bulunmayan hamam örneği ile eşi olmayan bir güzellik sunuyor. Konağın kubbesi, külhanı, çatısı ve soğukluğu ile bağ evi bizi kendisine hayran bırakıyor.

Ailenin ve eşler arasındaki sevginin en güzel örneğini bize hatırlatıyor.

f-LATİFOĞLU KONAĞI

Anadolu’nun en güzel tavan işlemeli, ahşap sivil mimari örneğinin eşsiz örnekleriyle dolu konaklarından birisidir. Bu Konakta sergilenen

Yeni gelinlerin imtihan aracı olan “Bağsız nalinlerin” aslında bize anlatmak istediği şey, yeni evli çiftlere maddi bağlantıdan ziyade manevi bağlılığın önemine vurgu yapılıyor. Sevgi ile kurulan yuvaların gönülden gönüle yol aldığının ve tüm zorlukları sevgi ile aşılacağının altını çiziyor bana göre.

Ulu Ozan Neşet Ertaşın dizeleriyle

“Gönülden gönüle bir yol vardır bilinmez” derken bize bizi yeniden hatırlatıyor.

g-“Alimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağı” olan bu Şehir, bir çok ulu Ozan, şair yetiştirmiştir.

Günümüzde yaşayan Efsane

“İlim Tokat Dilim Tokat

Ben senin sevdalın oldum Tokat’ım

Ben sende sevdaları buldum Tokat’ım” diyen

Memleketine aşık KARACA KIZ SÜREYYA KAYA ŞAİRE SELAM OLSUN.

h-Milli şairimiz MEHMET AKİF ERSOYUN ANNESİ TOKATLIDIR.

Selma Argon’un hazırladığı ‘Dedem Mehmet Akif ‘ eserinden:

“Bakın büyük anneannemiz, yani dedem Akif’in annesi Emine Şerife Hanım’ın Tokat’ta doğmuştur. Tokatlıdır.

İstiklal marşımızın kabulünün 100. Yıl anısına düzenlenen

2021 Tokat EN’ler “İstiklal Ödülleri”

töreninde yılın Araştırmacı Kadın Yazarı ödülünü almam bana ayrıca onur vermiştir. Bu ödülü yüreğimde Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un annesi Emine Şerife Hanımefendiye ithaf ediyorum.

I-KÜLTÜREL AÇIDAN

EFSANELERLE TAŞINAN DEĞERLER…

KIRKIZLAR EFSANESİ

Dervişin ettiği dua ile başlamak istiyorum.

“ Ey güzel Allahım. Bu topraklarda doğan kız çocuklarını öyle yiğit öyle adaletli öyle merhametli öyle cesur, bilgili ve güçlü kıl ki kralın askerlerine baş gelsinler. Onların gittiği yerde  huzur, mutluluk, sevgi baş göstersin” der. Bu duanın tecelliyatının göstergesi olan

Günümüzde yaşayan KIRKKIZLAR dan öğrendiğiniz değerlerler, var olanı hatırlamak, yaşarken birbirimizin kıymetini bilmek için çok feyz verici hikayelerle dolu, kutup yıldızı misali  bize yol gösteren kadınlarımızın, başarı hikayelerini “Yaşayan KIRKKIZLAR Efsanesi” kitabından okuyabilirsiniz.

Çini ustası Tülay Atilla, İnsanlığın en büyük erdemi gönüllülüğü kendine misyon edinen Vasfiye Ümit Lüleci, Üvey anne Merdiye Yılmaz…. Hanımefendilerin hikayesi üzerinden çalışmanın, üretmenin, sabrın, gönülden yapılan işlerin insana kattığı değeler üzerinden,  bize bizi hatırlatan gerçek yaşam öyküleriyle bugün Kadınlarımız hala insanlığa yön veren öncü olma özellikleriyle var olmaya devam etmektedirler.

Danişmentlilere baş şehirlik yapan Niksar kalesi (Kaberia) o dönemde yüksek ilimlerinden dolayı danışılan adamların merkeziydi. Bugün Reisi Cumhurbaşkanımıza baş danışmanlık yapan kadınlarımızın mevcudiyetinin varlığı bize onur vermekte.

Kadının taşıdığı değerleri ve gücünü hatırlatıyor.

Anadolu kadınlarıydı onlar

Meslek haneleri dolu

Ünvanları ise anaydı

Dolu dolu ANADOLU KADINLARIYDI onlar…

3-TARİHSEL AÇIDAN

a-Milli mücadelenin başladığı zaman, Bandırma vapuruİstanbul’dan yola çıkıyor. Atatürk’ün yaveri Mustafa VasfiSüsoy ailesiyle yanında üç çocuğu ve eşi Aliye hanım ilebirlikte gemiye biniyor. 19 Mayıs 1919 da Samsun’a ayak basan 19 kişiden birisidir Mustafa Süsoy. Bu gemide bulunan tek kadındır Aliye hanım ve kızı Nefise. En zor zamanlarda eşinin yanında omuz omuza yol alan kadının cephe gerisinde eşine olan desteğini göstermektedir. Bizim için bu çok kıymetlidir. Bu gemide yol alan tek kadın Tokatlı ALİYE HANIMEFENDİDİR.

b-KALE İMPARATORİÇE EUDOKSİ

Tokat kent merkezi M.S. 4. yüzyıla kadar, yalnızca yol güzergâhında bulunan bir Roma Kalesi ilken Tokat kalesi etrafında imparatoriçe Eudoksi’ nin himayesinde kurdukları bir kenttir. Şehrin ismi Doksi isminden; Doksiya, Dükiyye, Düket, Tokat  olarak dönüşmüştür.

Selçuklular da ve Osmanlı’da insan yapısının karakterindeki izlerin yansıması olarak bir şehre adını veren bu yöre DarunNars ve Darün Nusret olarak anılmıştır.

Bizim ellerde kadın KALE gibidir. Yıkılmaz, yılmaz mücadelecidir. Kötülüğü hapseder zindanlarına, yol verir güzelliğe iyiliğe… Bizim ellerde kadın yardım sever, Darun Nusret gönüllüdür.

c-KERVAN SARAY

Mahperi Hatun Kervansarayı’nın yapımı ‪1238-1239 yıllarına dayanmakta. Sultan I. Alaeddin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun tarafından inşa ettirilmiş olan kervansaray, Pazar ilçesinde bulunmaktadır. Günümüze kadar gelen tek kervansaraydır.

İki kanatlı kapısı ile gelen misafirlerini avlusunda ağırlayan kervan saray bize Türk kadınının misafirperverliğini hatırlatmakta.

d-CAMİLER

Hatuniye Cami – Tokat

Anadolu’nun en süslü ve en güzel camisi Hatuniye cami(meydan)

Sultan 11.Beyazıt’ın annesi Gülbahar Hatun adına yaptırdığı camii kayıtlarda “Hatuniye Cami” olarak geçmektedir. Meydan Mahallesi'nde adını aldığı geniş bir alan üzerinde 1485 yılında yaptırılmıştır. Tokat’ta yapılmış en güzel ve süslü camidir.

Bize kadının kutsallığını insanın değerini ve vefasını hatırlatıyor.

e--VERGİ

Osmanlı döneminde ilk beş şehirden birisi olan bu memleket Karagümrük görevi nedeniyle ticaretin de baş şehridir. Bir çok sanata baş şehirlik yapmıştır. Ustalar kitabında ele aldığımız zanaatlarımızın işçiliğindeki kalite günümüzde hala yaşayan efsane ustalarımızın eserlerinde bir sonraki nesle aktarılmaktadır. Verimli topraklarından toplanan vergiler HASSÜ HÜMAYÜN adı altında VALİDE sultanlara gidiyordu.

Bereketli toprakların vergisi anne eliyle hayır ve hasenatlarda kullanılması, kalıcı eserlerle insanlığa hizmet etmesi kulluğun en güzel göstergesidir diye düşünüyorum.

4-COĞRAFİ ve FİZİKİ AÇIDAN

Toprak ana

Tokat ili sınırları içinde bulunan verimli ova toprakları sit alanı olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Su hayattır. Bu şehrin ırmağı sevdiğinin gözlerinin renginde akar.  YEŞİLIRMAK olur. Su ile toprağın buluştuğu bu coğrafya bolluk bereket, beraberlik ve kardeşliğin beşiği olmuş, bu ilin sınırları içinde yaşayan, her türlü etnik kökene sahip bir çok topluluğun asırlar boyu kardeşçe yaşamasının sırrını Hıdırlık Taş köprüsünün kitabesine kaydeden, geçmişi geleceğe bağlayan sağlam karakterli insanı gibi sağlam temelli 5 gözlü bir köprüdür.

 Tüm bölgeleri birbirine bağlayan kavşaktır. Dünyadaki en önemli 12 gen merkezinin dördü Türkiye’de bunlardan ikisi Tokat’tadır.

Kültürü ile has bahçelerindeki doğasıyla yeşil fistan giyinmiş kız misali görenleri aşka düşürür bu şehir. Gözleri kör eder, gönül gözünü açar bu şehir.

 

Kadınlar evin direği,

Erkeğin en çok sevdiği,

Yavrularının sıcacık kucağı,

Yeryüzünün suyu, toprağı,

Toplumun temeli,

Hayatın kilit taşıdır KADINLAR... 

MEZAR TAŞINDAKİ AŞK 

Sulu Sokak Akademisinin, Açık Hava Müzesinin bahçesinde bulunan mezar taşında Ahmet Muhammet Beyefendinin zevcesi Faika hanımefendiye olan aşkını bizimle son sözlerini şöyle paylaşıyor.  

“Ey tenha Türk kadını hayatımın yoldaşı

Sen mi varsın altında kaldırsam bu taşı

Yok sen yoksun cismin var

Zulmet dolu bu yerde.

Sen bir ruhsun gülersin yıldızlarla göklerde

Ay doğdukça ruhunu hissettirir bu yerler

Söyler benim hüznümü ağladıkça bülbüller“. 

Fatiha okusun görüp geçen bu taşı.

Mezar taşında en güzel aşkı anlatan şehir.

“HER ŞEY GEÇER TANRI BAKİDİR”

”İnsanlar dağların zirvelerini, denizin dalgalarını, büyük nehirleri, zengin okyanusu ve doğayı temaşa ederler; fakat en büyük mucize olan kendilerini görmeden geçip giderler.”

(Saint Augustin) böyle söylüyor.

Bende;

Geçip giden zamanın bize bıraktığı tortuların arasında kendimize rastlamak için geç kalmayalım diyorum.

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle... 

Dünya Köylüsü

Araştırmacı sosyolog yazar

Ayla Bağ