07.05.2022 de Komisyoncu Hüseyin Aşar’ın oğlu Mustafa Aşar ile Tokatta Salih Bilgilioğlu ve Ahmet Somtürk’ ünde hazır olduğu görüşme.

Mustafa Aşar 1965 Tokat doğumlu. Kışla Mahallesinden. Baba adı Hüseyin anne Saliha Hanım. İlkokulu Namık Kemal İlkokulu’nda, ortaokulu Devrim /Plevne Ortaokulu’nda, liseyi Gazi Osman Paşa Lisesi’nde  (1981-1982 )tamamladı. Askerliğini Gaziantep İl Jandarma Alayı’nda 1985-1987 yılları arasında yaptı.1987 yılında Hülya Hanım’la evlendi. Bir kız evladı sahibi.

Komisyoncu Hüseyin Aşar, 1940 Tokat Küçük Endiz (Küçük Bağlar) doğumlu. Baba Hüseyin Efendi ,anne Nuriye Hanım’dır. İlkokulu kendi köyünde bitirmiş. Askerliğini 1960-1962 yılları arasında Ankara da ihtilal döneminde yapmış.1964 yılında Saliha Hanım ile evlenmiş ve bir evlat sahibi olmuş. 1971’ de eşini kaybedince aynı yıl Bedriye Ayten ile evlenmiş. Yeniden kurulan bu mutlu yuvadan da iki oğlu olmuş. 2017 yılında vefat etmiş.

Biz sözü Mustafa Aşar’ a bırakalım:

“Babam 1962 yılında askerden gelince Sulusokak’ ta berberlik yapmış. Sonrasında gelen teklifleri değerlendirerek bu mesleğini bırakıp 1963 yılında Taşhan’ da Komisyoncu Mehmet Afyoncu’ ya ortak olmuş. Kendi köylüleri yetiştirdikleri ürünleri ona göndererek büyük destek olmaya çalışmışlar. Dedem Hüseyin Efendi (1905-1984) yıllarca köyün muhtarlığını yapmış. Kazova’da kimsenin kamyonu yokken Austin marka kamyon alıp taşımacılık yapmışlar. Hayırsever bir insan olduğundan köydeki okulun yerini ve mezarlığı da o bağışlamış.

Taşhan’a gitmesindeki sebep Nazım Amcamın evladı yoktu. Bana ve Basri Amcamın (1928-)

çocuklarına çok düşkündü. Bana ilk takım elbiseyi, potin ayakkabı, papyon kravatı dört beş yaşlarında iken o aldı. Nazım Amcam (1934-1976 ) ilkokulu köyde okumuş. Taşhan ‘da babamla beraber işe başlıyor. 1960 yılında Makbule Hanım ile evlenmiş. Çok sevdiğim Nazım Amcam, Erzurum’da askerliğini yaparken (1956-1958 ) rahatsızlanınca kalp ameliyatı olmuş. Yıllar sonra sarılık hastalığına yakalandı ve çok çekti, nihayet 1976 yılında aramızdan ayrıldı.

Babamla amcam çok iyi anlaşıyorlardı. Amcam ölünce Yeni Halde 13 numarada Kazova Komisyoncusu adıyla açılan iş yerimizi dedem babamın üzerine yaptı. 1979 yılında da dükkân satıldı.

Taşhan’da girişte sol köşede Nazım Amcamın dükkânının zemininde 15X15 cm çapında bir delik vardı. Oradan ipe bağladığımız bir tas ya da küçük zeytinyağı tenekesini sarkıtır buz gibi soğuk su çekerdik. Komşularda bize gelir toprak testilere doldurur götürürlerdi.

Babam pazarcılık yapmadı. Size o yılların şehrin ekonomisine örnek teşkil edecek bir rakam vereyim. Taşhan’da bizim 1964 yılına ait İşletme Defterinde ciromuz aylık 280 000 TL idi.”

 

 

KOMİSYONCU LÜTFİ İPEK

2022 Ocak ve Mayıs aylarında Eğitimci Zeki Akar’ın da hazır bulunduğu görüşme

Lütfi İpek, 1943 Tokat doğumlu. Baba adı Mürsel, anne Sündüs Hanım. İlkokulu Ülkü İlkokulu’nda okumuş. 1967 yılında Dürdane (1951-2018) Hanım’la evlenmiş, bir kız evlat sahibi. 2009 yılında Bağ-kur’dan emekli olmuş. Şimdi Tokat’ta sessiz sedasız bir hayat sürdürüyor. Biz sözü ona bırakıyoruz:

“Babam ve annem henüz çocuk yaşlarda iken yaşadıkları topraklarının 1916 yılında Rusların ve  Ermenilerin işgali üzerine  Gümüşhane Torul’dan Tokat’a zor bir yolculuktan sonra gelmişler. Daha sonraki yıllarda akrabalarımız annemle Tokat’ta evlendirmişler. Üç erkek evlat sahibi olmuşlar. Rıza (vefat), Mustafa (1939) ve ben. Maalesef babamı ben hatırlamıyorum üç yaşında iken kaybetmişim. Beybağı’nın yukarısındaki değirmenlerde çalışıyormuş. Şimdi değirmenler malum tarihe kavuştu ama eskiden Beybağı’nda büyük, küçük havuzlar ve üst değirmen, orta değirmen ve aşağı değirmen adıyla üç değirmen vardı. Bu değirmenlerin suyu şehir merkezindeki elektrik santralini de çalıştırıyordu.

Bu arada şunu da hatırlatayım hiç kimsenin at arabası yokken babamın iki at arabası varmış.

İlkokula Ülkü İlkokulu’nda başladım. Öğretmenim Ahmet Özüduru idi. İlkokul beşinci sınıfta iken derse müfettiş geldi. Bazı soruları ben ve arkadaşlarımız cevaplandırdı. Dersin sonuna doğru : “Sesi güzel olan öğrenci var mı?” Deyince öğretmenim gülümseyerek beni gösterdi. Çünkü o yaşımda ezbere o kadar çok türkü biliyordum ki. Asıldım dertli dertli dertli, zaten öksüz bir çocuğum. Sınıfın pencerelerinden dışarıya aksetti, koridorun duvarlarında yankılandı sesim:

“Pınar senin ayağını kazırlar

Kazarlar da inci mercan dizerler.”

Müfettiş de bir hayli duygulandı: ”Bu çocuğu okutun öğretmenim, sesi de çok güzel “Dedi.

O yıllarda bir meslek sahibi olabilme bakımından Kalhane’nin eski binalarında eğitim veren Sanat Okulu revaçtaydı ve imtihanla öğrenci alıyordu. İmtihan için müracaat ettim, günü gelince de gittim. Hiç unutmuyorum imtihan test şeklinde idi.90 soruya ve 90 dakika süre vermişlerdi. İlkokulda çok başarılı idim ve pekiyi derece ile mezun olmuştum dolayısıyla sorulardan 87’sini yaptım. Ancak imtihan listeleri asıldığında adımı bulamadım. O an yığıldım kaldım okulun kapısında.  Maalesef torpillilerden bize sıra gelmemişti. Bu haksızlık karşısında çok üzüldüm ama kimi kime şikâyet edecektim, sahip çıkanım da olmayınca kaldım tek başıma. Böylelikle bütün ümitlerim kayboldu, öğrenim hayatım orada sona erdi.

Bunun üzerine şoför olan dayım Tahsin Dinç, Berber Hasan Ayva’ya beni bir sanat öğrensin, ekmeğini kazansın diye çırak verdi. Askere gidene kadar kalfa oldum. Salepçi Remzi’nin dükkânının yanında bulunan İstanbul Berberi Berber Ahmet’in yanında çalışmaya başladım.

Askerliğimi Denizli İstanbul ve Konya’da toplam 2 yıl yaptım. Askerlik dönüşü ustama:

-Usta ben İstanbul’a gideceğim. Dedim. O da gitmemi istemeyerek beni Berber Hacı Ali Erdin’in yanına götürdü. Onun yanında 3,5 yıl çalıştım. Ancak bu mesleğe bir türlü alışamadım. Sonunda Taşhan’da çalışmaya karar kıldım.

Burada pazarcılık yapıyor günlük yevmiye çalışıyordum. Referansım kuvvetli idi. Mustafa ağabeyim bir gün dedi ki:

-Lütfi Sen  artık pazarcılığı bırak, Salih’in yanında çalış . Dedi. Bunun üzerine orada komisyonculuğa başladım. Taşhan’da güven kazanmıştım dolayısıyla zaman zaman ortaklık teklifleri oluyordu. Salih bana:” ortak olalım “dedi. Taşhan’ın ve Tokat’ın cıvıl cıvıl olduğu 1965’li yıllardı.

Komisyonculardan Mehmet Şahinkaya da bir gün bana ortaklık teklif etti. Ben param pulum yok desem de teklifini yineleyince onu çok fazla tanımama rağmen kabul ettim. Sonraki yıllarda Mehmet Özcan’la ortak oldum. Daha çok Sivas’a mal yapıyorduk.

O zamanlar bugünkü gibi nakliye araçları yok. At arabası ve eşeklerle sebze, meyveler Taşhan’a erkenden getiriliyordu. Eşeğin bir tarafına domates, bir tarafında patlıcan yüklenirdi. (Çöğmesin diye) Toptan satış olurdu. Perakende yoktu. Hemen her müstahsilin kendine göre adamı vardı. Malları ona getirilerdi. (Her hafta sonu çay kahve içilir, hesap görülürdü.)

Elde mal kalmasın diye sevkiyatçılar vardı. Sabah erkenden gelir, alır, dışarıya mal yaparlardı. Altmışlı yıllarda, en çok Sivas, Kayseri, Antep, Maraş, Hatay’a mal yapılırdı. Amasya’dan da Taşhan’a yüz yirmi kiloluk haral dediğimiz çuvallarla mal gelirdi.

Sevkiyatçılar malları alırlar intizamlı bir şekilde kasalara işlerlerdi. O halin adamları toplam kaç kamyon olunur tahmin ederler,  yüklerler, o gün Sivas’a götürürlerdi. Boşları gelirdi. Dut dönemi olduğu zaman sabah ve öğle sonu bozulmasın diye gönderilirdi.

Her dükkânın hemen hemen işçisi ve hamamları vardı. Erzurumlu Mehmet (Dadaş Mehmet)  yüz yirmi kilogram malı yukarıya çıkarırdı. Tokuşlular da Tokat’ta limon işini başlattılar. Mersin’den aldıkları limonları Niğde’de mağaralarda saklarlar sonra Tokat’a getirirlerdi.

Komisyonculardan Yahya Eren Mersin’de çalışıyordu. Kendini yetiştirmiş iyi bir elemandı. Patronu Sadi Sağlamer’di. Mehmet Özcan, Merhali Altındilek, Vural Somtürk, Ali Ölçücüoğlu, İsmail Nasırlıel, Osman Ayhan, Mehmet Camgöz ve oğlu Osman Camgöz, Mehmet Urgancı, Mehmet Battal, Mustafa Ergani, Hüsnü Kısa… Keklikçioğlu. Sadi Sağlamer. Ağa Atılgan, İsmail Dabak, Ömer Naci Sağlamer, Çakır Mert, Ahmet Afyoncu, İsmail Özdurhan ( Kadife), Yahya Eren, Dursun Ersan (Fettoğlu),Hacı Hayrettin Pekdemir, Hüseyin Bedestenlioğlu (Halin bir numaralı esnafı olup kılı kıldan ayırırdı.) Dursun Devran,  Kadir Benekli, Sebati Dolar, İhsan Toker, Nuri Narin hatırladığım komisyonculardır.

1970’te yeni hal yapılınca Taşhan da bitti. (Vali Hakkı Albayrakoğlu Belediye Başkanı olduğu dönemde)  1-43 numaralı dükkanlara kadar komisyoncular, 43-78 ‘e kadar da  sevkiyatçılar kura çekip taşındılar. Biz de 66 numaralı dükkânda işe başladık.