Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

İnsanın öğrenme ihtiyacının olduğu her yerde mutlaka manada  hocalar vardır.İnsanın doğumundan ölümüne kadar olan  zamanda her zaman daha çok bilgi sahibi olmak , daha çok şey öğrenmek  insanın yaşam gayelerinden birisi olmalıdır. Yaşamını önemseyen insan, hayatı ciddiye alan genç , öğrenimine önem verir ve  kendisine bir şeyler öğretecek olan çevresindeki insanları bir hoca olarak algılayarak  onlara saygı duyar.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Üniversiteye , bir meslek edinmek ve mesleğiniz için gereken bilgi donanımını almak için gelmektesiniz.Bir çırak nasıl ki ustasına olan saygı ve sevgisi tam olmadığı zaman , bunu tam yapana nazaran güzel meslek öğrenemezse okulda da  dersini aldığı hocasını ve  dersi veren  okutmanlarını dinlemez, saygı duymaz ve onlara sevgi beslemezse gereken bilgileri almak zor olacaktır.

Belki dersinize giren hocalarınızı sevmek zorunda değilsiniz  ama onlar ile sürtüşmeye girmek, ödevlerinizi hocalarınıza inat olsun diye yapmamak bilmem  insana ne kazandırır.Ama çoğu gencin hocaları ile sürtüşme halinde olmasını ve bunu da bir marifetmiş gibi algılamasını tam anlayamam .

Üniversite eğitimini yarıda  bırakan insanlara sorduğum zaman, öğrencilerin çoğu ya ödevlerinin ağırlığından bahsetmekte, ya da   hocalarını sevmediğinden dem vurmaktadır.Okula insan ödev yapmaya, ders çalışmaya  gelmeyip neye gelmekte acaba ? Bizlerin  bilmediği şeyler için mi gelmekte.Ödev olması normal değil mi?

Üniversitelerde hocalar, ellerinde değnekle  öğrencilerini  her zaman dayak atmıyorlar sanırım.O zaman öğrenci de dersini dinleyerek , onu önemseyerek ve  ödevlerini yaparak , arkadaşları ile de dersler konusunda sık sık fikir alış verişinde bulunarak, komşularından aynı bölümde okul tamamlamış insanlardan faydalanarak  önce   mesleklerinin gerektiği bilgiyi iyi öğrenecek, sonra da  girecekleri sınavlarda bu bilgileri  kağıtlara dökecekler.Aldıkları not ne kadar önemli olmasa da aşağı yukarı mesleklerini ne kadar öğrendiklerini gösterecek.Bunu yapmak içinde hocalara saygı duymak, onların yanlışlarını belki kabullenmemek ama  onlara sürtüşmeye girmeden  , onlarla inatlaşmadan olacak şeyler.

Canım Üniversiteli Kardeşim,

Bizim toplumumuzda anne ve babalar genelde genel kültür seviyesi oldukça düşük insanlardır.ÖSS ye hazırlanırken, ilköğretim ve liseyi okurken   geçirdikleriniz hayatı bir gözden geçirecek olsanız  anne ve babalarınızın sizlere ne kadar katkı sağlayabildiklerini göreceksiniz. Belki sizlere  bilgi olarak katkı sağlayamadılar ama sizlerin iyi yetişmesi için imkanları nispetinde sizlere imkan sundular.Bu da sizleri mutlu etti.

Sevgili Kardeşim, Üniversite hayatı çok mutlu olunan bir  hayattır: Sizler belki bunu bugün fark edememektesiniz  ama  Üniversiteden mezun  olalı 15 sene geçmiş olan bizler fark edebilmekte ve Üniversite yaşantımız konusunda “ Keşke Üniversite yaşantımızı daha iyi değerlendirseydik, keşke  Hocalarımızdan daha çok faydalansaydık” cümlelerini sık sık tekrarlamaktayız.Ama Üniversite hayatımız biteli 15 sene olmuş.Sizler ise hala okumaktasınız .Yani bugünlerin kıymetini iyi anlamak zorundayız .

Sevgili Üniversiteli,

Bugün Üniversite öğrencilerinin kimi ile konuşsak  hep hocalarının anlayışsızlığından , ya da kendileri ile uğraşmalarından bahsetmekteler.Neden uğraşır bir  hoca öğrencileri ile ? Öğrenci ya derse zamanında mazereti olmadan gelmiyordur.Ya da verdiği ödevler zamanında gelmiyordur.Ya da  ders dinlemek yerine başka işler  yapıyorlardır. Öğrencilere sorduğumuz zaman bunlar ön plana çıkmakta.Çalışan , başarılı olmaya yemin etmiş öğrencilerde öğretmenlerini bayramlarda , seyranlarda hep ziyaret ederek onlara saygı ve sevgilerini sunarak  başarılarına başarı katmakta , Hem Üniversite öğrencisi olmanın, hem mesleklerini güzel bir ustadan öğrenmenin , hem de   başarılı bir öğrencilik geçirmenin mutluluğunu yaşamaktalar.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Her hoca öğrencisinin   derslerini , önemli mazereti olmadıysa dinlemesini,  verdiği ödevlerin yapılmasını ister. Ancak öğrenci madem güzel meslek öğrenmeye karar vermişse ve bir eğitime  başlamışsa maddi ve manevi kaybı olmaması için ,  bu programı tamamlamaya bakmalı bence.

Sevgili Üniversite Hocaları,

Dersiniz zevkli hale getirmek için derslerinize imkan nispetinde  konuk davet etmeye bakarsanız o zaman  dersler öğrencilerin sıkılmayacağı bir hale gelebilir.Mesela bir öğretim üyesi diyelim ki , sınıf öğretmenliği bölümünde hoca ve   “özel eğitime muhtaç öğrenciler” dersi var.Bu derse her türlü zorluğa rağmen Üniversite tamamlamış bir görme engelliyi davet etse  o zaman öğrenciler özel eğitimin hem zorluğunu ham de  göre engelli insanın azminden bir şeyler öğrenerek hayatta belki de çok mutlu olacaklardır.

Diyelim ki İktisat veya işletme  hocasısınız ,  ve bir  Anadolu ilindesiniz .Başarılı iş adamını veya  İstanbul, Ankara’da güzel bir Üniversitede okumuş İktisat, İşletme  mezununu derse davet etseniz o zaman öğrenciler yaşayarak öğrenmenin mutluluğunu yaşayacaklardır. Tabii ki derslere konuk davet etmek de her öğretim üyesinin aklına gelemeyeceği gibi , mangal gibi (!) yürek ister. Bu mangal yürekte herkeste bulunmaz.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Yaşayarak  öğrenmek istemekteyseniz  eğer yukarıdaki uygulamaları yapması için hocalarınıza  teklif götürebilirsiniz tabii ki. İsteyen öğrenci hocalarını daha iyi hoca olması için de tekliflerde bulunabilir.Olabilir ki hocalarınız , tezleri ile uğraşmaktan ve  yeni konular düşünmekten “dersleri nasıl  daha cazip hale getirebilirim?” diye düşünmeye pek vakit bulamıyorlardır. Öyle değil mi?

Sevgili Kardeşim,

Lisede nasıl ki size verileni almakla görevliyseniz, Üniversitede ise ne kadar isterseniz o kadar alırsınız k, Üniversite daha serbest ve daha aktif olmaya müsait  kurumdur.Çünkü,  orada disiplin daha gevşektir ve bu da Üniversite yönetiminin artık sizleri olgun insan olma yolunda güvendiğini göstermektedir.Bu nu iyi değerlendirmek gerekir kanaatime göre

Sevgili Kardeşim,

Eskilere baktığımız zaman ilim öğrenmek için dere tepe demeden nereleri dolaştıklarına  hayret etmekteyiz.İdeal hocayı bulmak uğruna  sadece İmam Gazali’nin  o zamanki imkanlarla  ömründe kaç memleket gezdiğini ve kaç  yıllarını verdiklerini düşünecek olursak bizlerde  hocalarımızın kıymetini daha iyi anlarız belki.

Sevgili Kardeşim,

Sizlerin nasıl öğrenci olduğunuz , hocalarınızla nasıl münasebetler kurduğunuz ilerde belki de öğretmen olduğunuzda öğrencilerinizle olan diyaloglarınızın veya iş yaşamınızda iş arkadaşlarınızla iş arkadaşlığınızın çerçevesini belirleyecek belki de.Bu konuda dikkat etmenizi ve bu konu üzerinde  iyi düşünmenizi öneririm.Çünkü pek çok çocuk  büyük oranda anne ve babalarının  kişiliklerine bürünmekteler ve bu konuda  kendi kişiliklerini ortaya koymakta  zorlanmaktalar.

Sevgili Kardeşim,

“Hocanın vurduğu yerde gül biter” diye atasözü geliştiren bir millet ile “ İlim Çin’de dahi olsa arayınız “ diyen  bir din ile “ Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diye  ilim öğrenmenin  ne kadar önemli olduğunu hatırlatan bir ecdadın nesli olarak  hocalarımızın kıymetini bilmek konusunda azmi çabayı da göstermek sorundayız sanırım.