“Topyekûn bir kalkınmanın” işaret fişeğini yaktı…

 

Çiftçinin ürettiği ne varsa dert edindi, daha çok üretmeye ve üretileni değerlendirmeye teşvik etti…

Dağıttığı her koyunun sütü, eti ve derisi ekonomiye can oldu…

Tohumlar ve gübreler bereketiyle topraklarımızı zenginleştirdi…

 

Gece yarılarına kadar gezdiği ilçe, belde ve köylerde kendisine “dert” olarak anlatılan ne varsa o dertlerle hemhal olup sorunları birer birer çözdü. Tokat’taki görevine başlarken söylediği “benim herkese eyvallahım var” sözünün gereğini hep yerine getirdi; memleket için kime nerede nasıl ve ne şekilde ihtiyaç varsa, onlarla el ele verdi işini layıkıyla yaptı.

 

Kitabın öneminin ve değerinin teknoloji karşısında yenildiği sanılan bir zamanda kitaplarla buluşturdu insanları. Emeklemeye başlayan çocuklardan liseli gençlerimize, her yaştan çocuklarımıza kitaplar armağan etti. Okumanın ve üretmenin kıymetini hepimize yeniden hatırlattı. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in unutulmayacak destekleriyle, Tokat'ın Türkiye'deki en yüksek eğitim yatırımı alan üçüncü il olmasında gecesini gündüzüne kattı.

 

Gençlerle olan son buluşmalarının birinde, “Hayallerinize ulaşmak için çalışmak karakteriniz olsun. Güvenilir olun. Akıl, kalp ve zekânızı çok iyi kullanın. Bilim, sanat ve sporla ilgilenin. Türkçe'yi çok iyi kullanın. En az bir yabancı dil öğrenin. Hayat bir ödül, hayatınızı öyle bir yaşayın ki doğduğunuza değsin.”  demişti. Çalışmak, karakter sahibi olmak, aklı-kalbi-zekâyı iyi kullanmak, bilim, sanat-sporla ilgilenmek, anadilimizi çok iyi konuşmak, en az bir yabancı dil bilmek…

 

Bugüne kadar dinlediğim en kadim nasihatlerden biriydi bu sözler.

 

Yaptığı her işin başarılı bir ekiple taçlanacağını bildiğinden her bir kurum amirine, memuruna, işçisine, projelerine artı değer katan herkese çok değer verdi, onları el üstünde tuttu. Başarısının “bireysel çalışmalarının ürünü olmadığını, ekip çalışması olduğunu ve el birliğiyle işlerin üstesinden geldiklerini” hep vurguladı.

 

Ete kemiğe büründürdüğü her proje binlerce insanın hayatını kolaylaştırdı, yüzlerde gülümseme oldu. “Limoncu Mustafa’ların Valisi” olurken, tenceresi kaynamayan her garibanın da umudu haline geldi. Bu öyle bir umut, öyle bir bakış açısıydı ki telefon numarası gariban Limoncu Mustafa’nın telefon rehberinde “Vali Abim” diye kayıtlıydı…

 

“Topyekûn kalkınmanın” mimarı o. Memleketin börtü-böceğine, kurduna-kuşuna bile sevdalı. Devletin yatırımlarına gözü gibi bakan, sürekli denetleyen ve işlerin sağlıklı yürümesi için ilgili herkesi motive ederek harekete geçiren gözü pek bir Vali.

 

Vali… Bizim Valimiz…

 

3 yıl önce yazdığım gibi, “Ozan Balcı” diye yazılır, “Adamın hası” diye okunur…