Her vaktini hazır bil,

her gördüğünü Hızırbil"

Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biri olan "Hıdırellez" ya da "Hıdrellez" Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılır. "Hıdırellez günü", Hızır ve İlyas'ın yeryüzünde buluştuklarına günüdür. "Hıdırellez günü" Hızır'ın insanlara şans getireceğine inanılır.

"Hıdırellez", İslam öncesi ve sonrası motifleriyle doludur. "Hızır'ın ölmezliği, bahar, yeşillik sembolü oluşu, her 6 Mayısta Hızır'la İlyas'ın buluşması" Türk dünyasında ve İslam dünyasında yüzyıllardır yaşatılantak yönler olarak anılmaktadır. Butak motife göre, yaz mevsiminin genellikle 6 Mayısta kutlanan Hıdırellez günüyle birlikte başladığına ve 7 Kasımda da sona erdiğine inanılır. Yılın bu bölümüne "Ruzı Hızır: Yeşil, yeşeren gün" adı verilmiştir. Kış günleri olarak bilinen 8 Kasımdan 5 Mayısa kadarki güne de "Ruzı Kasım: bölen gün" denmiştir.

"Ruzı Hızır: Yeşil, yeşeren gün" adı verilen Hızır'ın bir yerde bulunan kuru ot yığını üzerine oturduğunda o kuru otları yeşerttiğine inanılmaktadır. "Hızır"ın bu özelliğinden Evliya menkıbeleri olarak bilinen Nefahat-ül Üns adlı eserde bahsedilmektedir.

Türk masallarında Hızır yer alır. Eberhard ve Boratav katalogunda, iki masal Hızır ile ilgilidir. 110 numaralı "Hızır ve Üç Erkek Kardeş" masalında, Hızır tarafından sınanır ve en küçük kardeş bu sınamaları geçerek ödüllendirilir. 111 numaralı "Hızırla Padişah" adlı masalda Hızır'ı bulup getirecek olanı padişah ödüllendirir.

Dini kaynaklar içinde Hızır'la ilgili bilgilere rastlarız. Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Musa Peygamber ile bir kişinin yolculuk öyküsünde geçen kişinin Taberi Tarihi'nde Hızır olduğu belirtilir. Kur'an-ı Kerim'de "Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir." ifadesi yer alır.

Türk topluluklarında baharın gelişi, doğanın uyanışı destanlarda, masallarda, türkülerde söylenir, aşıkların kopuzlarında ve sazlarında dile getirilirdi. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı ve ilk ansiklopedik Türkçe sözlük olan Divanı Lugati't-Türk'te baharın gelişi "suların çoğalması, karların eriyip dağ başlarının görünmeye başlaması, dünyanın nefesinin yani havanın ısınması, hayvanların çoğalması" biçiminde dile getirilir.

Bununla ilgili birkaç örnek verelim:

"Türlüg çiçek yarıldı,

Barçın yadhım kerildi,

Uçmak yeri körüldi,

Tumlug yana kelgüsüz"

(Baharda türlü çiçekler açıldı/ Sanki ipek kumaştan döşek serildi/

Cennetin yeri görüldü/ Zaman ılıdı, soğuk hiç gelmeyecektir) (DLT, C. I, s. 119)

"Yağmur yagıp saçuldı,

Türlüg çeçek saçuldı,

Yinçü kabı açıldı,

Çından yıpar yuğruşar."

(Yağmur taneleri saçıldı/Yerden çiçekler çıktı/İnci, mercan çiçekleri açıldı/Sandallamisk birbiriyle yoğrulmuş gibi kokusaçar.) (DLT, C. II, s. 122)

Genelde "Hıdırellez" denilince Hızır peygamber ön plana çıkmakta, İlyas peygamber unutulmaktadır. İnanışa göre Hızır peygamber karaların, İlyas peygamber de suların koruyucusudur. İkisi de ölümsüzlük suyu (bengi su)ndan içmiştir. Çeşitli kılıklara girerek birbirlerinden ayrı olarak insanlara yardım eden bu iki peygamber; her yıl mayıs ayında bir su kenarında buluşurlar. Bu buluşma nedeniyle her taraf yeşerir, sular coşar. Bademlerin, eriklerin, akasyaların ve menekşelerin açması doğanın kış uykusundan uyanışının ve "Hıdrellez"in müjdecisidir. İşte bu durum halk arasında bayram olarak çeşitli etkinliklerle kutlanır.

5 Mayıs akşamı başlayıp 6 Mayıs günü ikindi zamanına kadar dilekler dilenir, Hızır'dan bolluk bereket istenen sembolik para kesesi gül dalına asılırdı. Sağlık, ev, evlilik, iş, para ve bereket, bolluk dilekleri küçük çakıl taşlarıyla da toprağa resmedilir, Hıdırellezin bittiğine inanılır. Hızır'ın uğrayacağı inancıyla Hıdırellez Ateşinin üzerinden atlanır dilekler tekrar ediliridi.

Bu yıl evden çıkamayan 65 yaş üstü vatandaşlarımız ve onların yakınları ile "Evde Hayat Var" diye evde bekleyen herkes Hızır ve İlyas Peygamberlerden dilekte bulunmak için dağlara, kırlara, su kenarlarına gidemedi, Hıdırellez ateşleri yakamadı. "Vefa Destek Ekipleri", yaşlılarımızın evden çıkamadığı,ta yaşlılarımız ve gençlerimizin kırlara gitme imkanının olmadığı Korona visrüs salgın günlerinde adeta bizlerin Hızır İlyas'ı oldular. Hıdırellez gecesinin getireceği bolluk, bereket ve iyiliğini evlerimize taşıdılar. Kimbilir belki de onlar çakıltaşları, dilek çaputları, yeşil renkli dilek iplikleri, kırmızı para keseleri, bez bebekler, ağrı ve sızıları dindiren ısırgan otlarını bize getirdiler, bizim dileklerimizin eşliğinde bizden alıp, kırlara, dağlara, taşlara, sulara attılar...