Sevgili Üniversiteli dostum,

Bugünlerde seni ilgi ve kaygıyla izliyorum.

İlgi ile izlememin sebebi, gayretin, azmin ve iletişimini azami düzeyde geliştirme çaban. Bu çabanı çok takdir ediyorum ve hiç bitmesin diye bekliyorum.

Kaygı ile izlediğim şey ise,  çoğu görevini sorumluluk duygusundan çok zorunluluk ile yapman. Bu zorunlu görevler çok zaman insanı sorumlulukla yapılan yani severek yapılan görevlerden daha çok yorar ve zarar verir insana. Özellikle gençler olmak üzere çoğu insan bunun farkına bile varmaz. Günleri ve ömürleri yorgunlukla geçer. Halbuki verimli ve faydalı olmamız için hepimizin dinç ve dinamik olmamız lazım.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Günümüzde insanlar Üniversite seçiminin yanlışlığı, istedikler Üniversiteyi kazanmak için yeterince çalışmaması ve gayretsizlikleri nedeni ile istemedikleri Üniversiteleri okuyarak istemedikleri meslekleri yapmak zorunda kalıyorlar. Bunun adı dikkat edersen “zorunlu yaptıkları meslek “ diyorum. Böyle insanlar hep işini severek yapmadıkları zorunlulukla yaptıkları için veya seçtikleri meslekleri kabullenerek severek işini sorumlulukla yapanlara nazaran daha yorgun, daha şikayetçi, suçu başkalarına daha çok atmaya meyilli insanlar olarak yaşamlarına devam ederler. Çok zaman bunları onlara anlatmama rağmen kabullenemezler. Kabullenmek de sorumluluk ister çünkü. Bu insanlara muhtemelen aileleri sorumluluk yüklemek istememişler veya kendileri almak istememişlerdir.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sana hediye ettiğim kitapta da okuduğun ve benimle paylaştığın gibi konuşmalar ve düşüncelerin  yüzde yetmiş beşi yani çoğunluğu olumsuz düşüncelerdir. Eğer konuştuğumuz ve muhatap olduğumuz insanları dikkatli seçmezsek fark etmeden onların olumsuz düşüncelerini de kabullenerek belki de olumlu düşünceleri bile kabullenemeyiz ki, bu çok zaman doğrudur.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sokakta, iş yerinde, bir bankta dinlenirken hep insanları gözlemliyor, okuduklarımı düşünüyor, insanların davranışlarına mana vermeye ve  onların neden öyle davrandıkları konusunda onları izleyerek fikir sahibi olmaya bakıyorum. Bunları insanları anlamak için yapıyorum ki çok zaman iletişimde olsam insanlar ya anlamayacak ya nezaket icabı dinleyecek ama anlamak için olmadığından da  iletişim boşa gidecek. Yani zorunlu olarak  kurulan iletişim, insana fayda değil belki de zararlı olacak.  Belki değil çok zaman böyle olacak. Çünkü ben bunu yaşıyorum.

Halbuki sorumluluk duygusu yani isteyerek severek dinlenen dersler, konferanslar, derslerden sonra anlamadıklarımızı hocamıza sormak ve öğrenmek ile konferanslardan sonra  konuşmacı ile iletişime geçerek  ondan faydalanmaya bakan her zaman öğrenir. Belki de bir otobüs yolculuğunda bize kartını veren ve kendini anlatan bir engelli bile ciddiye alır ve daima iletişimde olursak bize  hayatı  öğretecektir. Bu konu üzerinde biraz düşünsen ne demek istediğimi anlayacaksın sevgili Üniversiteli dostum.  İyi ve  yerinde düşünülen fikirler olgunlaştıktan sonra harekete geçilerek iletişimi sıkı tutma amacı ile insanlarla iletişime geçersek hayatın her aşamasında  güzel iletişim kuran insanlar bize artı değerler katar.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Hayatta her şeyden şikayet eden,  “bana haber vermedin” diye suçlayan insanlar vardır. Bazen sana da söylediklerimi ciddi dinlemediğin için güzel etkinlikleri haber ediyorum önceden. Sen not almadığından ya da önemsemediğinden aklında tutmadığından  sonradan “haberim olsa bende gelirdim, neden haber etmedin” diye sorabiliyorsun. Haber verdiğimde unutuyorsun. Dikkat ettim de  Benimle konuşurken bile bazen , bazen değil çok zaman “hocam arkadaşlarıma sözüm var gitmem lazım” diyorsun. Ben sana “gitme” diyemem ki. Çünkü arkadaşlarını kırmak, üzmek istemiyorsun Haklısın da arkadaşlarınla benden daha çok zaman geçiriyorsun . Ama verimli zaman mı , ilerdeki hayatına fayda sağlayacak mı onu bilemem işte.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Çok insana insan beğendiremezsin. Özellikle dikkat ettim de,  zoru başaran, azimli insanları takdir ve destekliyor görünse de toplum onlardan faydalanmak yerine içten içe onlara kıskançlık duyar, ürettiklerini  görmemezlikten gelerek, kötüleyerek küçümsemeye çalışırlar. Halbuki  onlardan faydalansalar gelecek nesillerde  faydalanır. Aslında engel oldukları engelliler değil kendilerinin  gelişmesine faydalanmasına koydukları engel. Çünkü kıskançlıklar engellileri ve azimli kadınları  gayretliler daha  çok gayrete getirir. O yüzden kıskanç insanları  en büyük engelli grubu olarak görüyorum.”Allah kimseyi kıskançlık engelli yapmasın” diye dua ederim. Başka şey gelmez “kıskançlık engelli” insanlara karşı elimizden.

Sevgili dostum, Üniversiteli Kardeşim,

Bir ideali olan, bunu zorunluluk değil, sorumlulukla severek, isteyerek ve  kendinden daha iyi olanı kıskanarak değil, ondan öğrenerek ve  faydalanarak yapılan işler zamanla anlaşılacaktır. Velev ki anlaşılmasın ne önemi var? Sen sorumlulukla, severek ortaya bir eser, iş ortaya koyuyorsan ve bu sana hayat sevinci veriyorsa varsın  tüm dünya  karşı çıksın  ve engel olsun neye yarar? Seni hayata bağlıyorsa o ürettiğin, demek ki o eser  çok önemli bir eser. Çok önemli bir eser ki başkaların  kıskanıyor ve yok sayıyor akıllarınca. Var olanı yok saymak ancak aklı noksan olan insanın işidir.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Zorunlu olarak alınan eğitim de, yapılan işten de verim alınamaz. Dikkat edersen küçük yaştan itibaren sevilerek seçilen mesleğini yapan insanlar her zaman mutlu, umutlu, verimli ve çevresindekileri de güzelliklere sevk eden, öğreten, seven insanlar oluyorlar. Kimseyi küçümsemeden  onlara  gerçek manada  yardımcı oluyorlar ama sadece laf ile değil maddi olarak da. Buna şahit olmanın her zaman sevincini yaşıyorum.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“Çoğunluk verimsiz ve faydasız işler peşinde “ diye okuduğun o yazı üzerine düşün, düşün ve kendi hayatına da bak bir analiz et, kağıda yaz bak. Çevrende belki de beşte dördü olumsuz. Sen olumlu düşünen ve sana moral verenden kaçıyor, zorunlulukla o boş  şeylere koşuyorsun. Belki de, Belki de değil gerçekten. Bu konu üzerine ben düşündüm ve kararı sana bıraktım. Bu mektubu yazmaktan başka da elimden bir şey gelmedi.