Haber: Mustafa Işık

Eğitim-Sen Tokat Şube Başkanı Ercan Özel, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) son olarak geçtiğimiz Cuma günü yayınladığı eğitim müfredatı değişiklik taslağına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Özel, kamuoyunda son bir haftadır ders kitaplarındaki tekil örneklerin tartışıldığına dikkat çekerek, müfredat değişikliklerinin siyasal ve ideolojik yönünün geri planda bırakıldığını vurguladı.

Slovakya başbakanı neden vuruldu? Slovakya başbakanı kimdir? Slovakya başbakanı neden vuruldu? Slovakya başbakanı kimdir?

Müfredat değişikliklerinin okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede işlenecek derslerin içeriğini belirlediğini ifade eden Özel, bu sürecin bilim insanları, eğitim bilimcileri ve eğitim sendikalarının görüşlerinin alınarak yapılması gerektiğini dile getirdi. Ancak MEB'in süreci 'yangından mal kaçırır gibi' yönettiğini öne süren Özel, eğitim müfredatının siyasal ve ideolojik hedeflere hizmet ettiğini savundu.

Özel, müfredat değişikliklerinin laik ve bilimsel eğitimi geri plana ittiğini belirterek, ders kitaplarında 'milli ve manevi değerler' vurgusunun yapıldığını ifade etti. Ayrıca, farklı kimliklerin ve inançların görünmez kılındığı ya da 'karşı tarafta' gösterildiği eleştirilerinde bulundu.

MEB'in yeni müfredat taslağını eleştiren Özel, bu değişikliklerin sadece pedagojik açıdan değil, aynı zamanda siyasal bir nitelik taşıdığını vurguladı. Eğitim Sen olarak yeni müfredatı reddettiklerini belirten Özel, çocukların eğitiminde telafisi güç olumsuzluklar yaratacak bu müfredat değişikliğini kabul etmediklerini söyledi.Whatsapp Image 2024 05 02 At 17.22.18 (1)

Eğitim-Sen Tokat Şube Başkanı Ercan Özel açıklamasında, “Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), daha önce 2006 ve 2017 yıllarında iki kez değiştirilen eğitim müfredatına ilişkin yeni değişiklikleri taslak haline geçtiğimiz Cuma günü yayınlamıştır. Kamuoyunda bir haftadır müfredat değişiklikleri ders kitaplarındaki tekil örnekler tartışılırken müfredat değişikliklerinin siyasal ve ideolojik yönünün geri planda kalması önemli bir eksikliktir. Müfredat değişiklikleri okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede işlenecek derslerin içeriği ve bunlarla ilgili önemli ve tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Normalde müfredat değişikliklerinin içeriğinin ne olacağı, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekir. Ancak MEB’in sürecin başından sonuna kadar yapmaya çalıştığı şey, ülkenin bugünü ve geleceğini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuda ‘yangından mal kaçırır gibi’ hareket etmesi olmuştur. Eğitim sistemi açısından öğrencilere verilecek bilgiyi belirlemek ve seçmek, müfredat ve ders kitapları üzerinden öğrencilere aktarılması süreci başından sonuna siyasal bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla bugün eğitim müfredatında yapılmak istenen değişiklikleri ve içeriği tartışılan ders kitaplarını iktidarın eğitimdeki siyasal-ideolojik hedeflerinden ayrı ya da bağımsız değerlendirmemiz mümkün değildir. Eğitim müfredatının çocukların,gençlerin,toplumun ve ülkenin gerçek ihtiyaçlarından çok, iktidarın siyasal-ideolojik çizgisine uygun hale getirilmesinin en somut yönü okullarda hangi bilgilerin, nasıl, hangi araçlar ve örnekler üzerinden verileceğidir. Mevcut iktidar çocuğa ya da bireye nasıl yaklaşıyor, nasıl bir insan modeli yetiştirmek istiyor, yetiştirdiği bireylerde hangi özellikler olmasını istiyorsa eğitim müfredatını da ona uygun şekilde hazırlamıştır. Müfredat değişikliklerinde laik ve bilimsel eğitim geri plana itilirken, bütün ders kitaplarında ‘milli ve manevi değerler’in merkeze alındığı görülmektedir. Milli ve Manevi değerler vurgusu yaratılan tüm eşitsizliklerin üzerini örtmek için kullanılmaktadır. MEB’in öncelikli hedefi eğitim müfredatı ve ders kitapları üzerinden iktidarın siyasal ideolojisinin açık ve gizli (örtük) olarak öğrencilere aktarılmasıdır. Müfredat taslağının başlığının “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” olarak belirlenmiş olması bu tespitimizi doğrulamaktadır. Ülkeyi ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren eğitim müfredatı gibi bir konuda, eğitim müfredatının siyasal ve ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdahalesiyle içerik olarak daha da geriye götürülmesi, bilime, laikliğe ve aydınlanma düşüncesine karşı adeta bayrak açılması söz konusudur. Ders kitaplarında yüzde 35 oranında ‘sadeleştirme’ yapıldığı iddiasıyla doğrudan bilim, tarih, felsefe ve sanat derslerinin hedef alındığı görülmektedir. Bazı derslerde ünite ve kazanım sayılarının azaltılarak ‘tek din, tek mezhep ve tek kimlik’ üzerinden ağırlıklı olarak hem ‘dini’, hem de ‘milli ve manevi’ öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat taslağı hazırlanmıştır. Müfredat taslağında Türkiye’de yaşayan farklı kimlikler, inançlar ve kültürler genellikle ya hiç görünmez kılınmış ya da ‘karşı tarafta’ gösterilmiştir. Eğitim müfredatında 12 Eylül darbecilerinin izinden gidilerek Türk-İslam sentezinin benimsenmiş olması ve ‘tek din, tek mezhep’ yaklaşımının daha da belirgin hale getirilmiş olması dikkat çekicidir. MEB’in ÇEDES ve benzeri projeler ve protokoller üzerinden eğitim sistemi içine faaliyet alanı açtığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra iktidarla ekonomik ve siyasal bağları olan dini vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslar vb üzerinden doğrudan iktidar desteği ile tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün eğitim sistemini kuşatmış durumdadır. Yeni müfredat değişiklikleri okullar başta olmak üzere eğitim sisteminde yaşanan dinselleşme kuşatmasının en son ve en tehlikeli aşamasını oluşturmaktadır. MEB’in ‘yeni müfredatı’, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Öğretim programlarında bilimsel eğitim ile ilgili olan pek çok nokta özenle ‘sadeleştirme’ ya da ‘ayıklamaya’ tabi tutulurken, tek adam rejiminin bütün hedeflerini açık ve gizli (örtük) amaç ve değerler üzerinden ders kitaplarına yerleştirerek kendilerince ‘dini’ ve ‘milli’ bir müfredat oluşturulmak istendiği anlaşılmaktadır. Müfredat değişikliklerini sadece pedagojik açıdan eleştirerek, ders kitaplarında yapılan değişiklikleri eğitim biliminin temel ilkeleri üzerinden ele alarak değerlendirme yapmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Bugün karşımızda eğitim programlarında yapılan teknik değişikliklerden çok, iktidarın siyasal programına paralel olarak hazırlanmış bir eğitim müfredatı bulunmaktadır. Dolayısıyla yeni müfredata yönelik eleştiriler sadece pedagojik değil, aynı zamanda siyasal bir nitelik taşımak zorundadır.  Dolayısıyla çocuklarımızın eğitiminde telafisi güç olumsuzluklar yaratacak bu müfredat değişikliği kabul edilemez. Eğitim Sen olarak eğitim müfredatı olmaktan çok siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerini gözeten, tek adam rejiminin yaratmaya çalıştığı toplum modelini temel alan, laiklik ve bilim karşıtı yeni müfredatı reddediyoruz.” dedi.