Umurla beklediğimiz, uğur ve bereketini her dem umduğumuz, muhabbetlerini asla unutamadığımız, büyük bayramın bir provasını daha, 2022 yılı Kurban bayramına veda burukluğunu Tokat’ta yaşamak kısmet oldu.

Bayramların İZleri, şehirlerin İZleri ile iç içe, üstelik her insanda, kulda ve her şehirlide farklı büyüklükte ve derinliktedir.

İzlemeye değer bulmanızı umarak konuğu olduğum Dersaadet’ten, İstanbul’dan bayram vesilesiyle geldiğim, selamlar getirdiğim şehrim Tokat’a dair iz ve izlenimlerimi paylaşacağım. Dönüşte en mühim tesellim tarih ve medeniyet araştırmacılığı sahasında akademik kariyeri de sürdüren, meslek büyüğü Recep Yazıcıoğlu’nun ilhamını ve izini idrakinde meczetmiş bir millet Evladı bir Valinin henüz görevine başlamış olması.. Hayırlı bilgili, velud yardımcılarla tahkim olmasını ve muvaffakıyetini niyaz ediyorum.

Sayın Belediye Başkanımızla da müşerref olma imkanına ulaştık. Güzel emek ve gayretleri için şükranlarımız var. Tokat’ın güzelliğini simasına aksettiren genç kardeşimize de kalan mesaisinde üstün muvaffakıyetler diliyorum. Kendisinin ve ekibinin sayfalara sığmayan başarı hikayelerini paylaşmayı isterdim. Ama bu cari sistemde, bu akvaryumun bu suyunda ziyadesiyle muhal olurdu. Ülkece, şehirce balıklarımızın güzel ve sağlıklı olduğunu biliyoruz. Ancak olsa da suyun bozuk olma ihtimali, kimsenin aklına getirmek istemediği bir durum.

Tokat’a umumi temennim o ki merhum Recep Yazıcıoğlu’nun feraset ve cesaret üzere gayretle seslendirdiği, O’nun içinden kopup yükselen tasvirle “SİLBAŞTAN” Yerel yönetimler reformu yurt sathında bir an önce gerçek olsun. Zira Yerel yönetim reformundan eksik bir BAŞKANLIK sistemi kadük ve marazi kalmaya mahkum olacaktır. Tahkim edici değil tahakküm edici olarak iz bırakacaktır. Art niyetlilerin tarafına geçerse tehlikeli bir silah olacaktır.

Adil bir makam-mevki akreditasyonuna uygun adayların, yedekleri ile yarıştığı, SEÇİLİ VİLAYET YÖNETİMİ daha fazla ötelenmeden, yeni ve yine “SİLBAŞTAN” bir anayasa reformu ile mecz edilerek tez vakitte hayat geçerse; tüm yurtta ve tüm medeniyet coğrafyamızda kabına sığmaz güzelliklere şahit olunacaktır. Bunu bir başka buluşmada detaylarıyla paylaşmak üzere Tokat’taki izlenimlerimi Dünya ve yurt ahvalini de gözeterek paylaşmaya devam etmek istiyorum.

Tokat şehrengizi’nin izlerini tarif ederken, şehrin geleceğine dair fakirane hissettiğim sisleri de mimarlık ailesinin bir ferdi olarak aralamaya çalışacağım.

Şehirler çevre ve medeniyet mirasından paylarına düşenlerle, tac ve tahtlarını ihya ederler. Her şehirli de kendi nisabına düşen ömür bahtını o şehrengizin kısa ya da uzun bir misafir oyuncusu, şahidi olarak yaşar.

Ömür senaryomda “Tokat 1966” yazan bu aziz iz, sanıyorum ki Allah’ın bize bir lütfu. Hani 66’ya bağlamışsın denilen cinsten (Ebcet denilen hesabında Allah ismin karşılığı) Şehrin “Mevlâna Hamam Sokak” ismi ile maruf bir muhitinde doğmak bu bahtın sanırım başka bir işareti olsa gerek.

Baktığımda “Mevlana” işareti şehir ve muhitimizin bahtına işaret olmuş gibi. Tarihten tevarüs eden Mevlana izinin, tozu dahi Tokat’ın kalender meşrebinde önemli pay sahibi olsa gerek. Bu şehirde bu denli çok kalender bey ve hanım çıkması bu zarfta sırlı olabilir.

Zira Tokat ve Mevlâna muhabbetine nazar ettiğimizde; Tokat Mevlevihanesinin Mevlâna Celaddin Rûmi Hazretleri namı ile maruf mevlevilik yolunun, kalenderiye meşrebinin önemli (hankah), dergahlarından biri olduğunu öğreniyoruz. Selçuklu veziri Muînüddin Süleyman Pervâne’nin Müridi olduğu Fahreddin Iraki için yaptırdığı bu Mevlevihane zaman içinde başkaca Tokat konakları gibi mimarlık nosyonumuza maya oldu. Tokat’ın birbirine olduğu gibi tabiata da dost ev, bahçe ve yerleşme düzenlerinin ruhumuzda bıraktığı derin iz Tokatlının kalender mayasının zarfı gibidir.

Bu iz ve idrak ile geçmişte teşkil ettiğimiz Çevre ve Toplum Gönüllülüğü Cemiyetinin (60. Çevre Koruma Bl /ÇEKO ve Nöbetçi Çevre Tiyatrosu) mottolarından birini Başkanımız Cemalettin YARKIN ağabey ile öyle belirlemiştik; “Tokat bir dünya kentidir, kentimizi kendimize değil, kendimizi kentimize uyduralım.” Şeklinde belirlemiş idik. O vakitler uğradığı erozyon daha yavaş olan içtima, şehri ve çevresel miras izlerinin bugün hiç olmadığı kadar büyük bir tahribata maruz kaldığını müşahade etim.

Medeniyet zenginliğimizin nesillere iz bırakan kadim, çevre ve kültür mirasının sayısız nesillerde hasseten bizlerde güzel izi buruk bir ifade pes bir sesle dillendiriyoruz. Ama başka bir şey daha biliyoruz ki bu izden bihaber ve bivefa olanların Tokat’a attığı tokatın acı izini de itiraf etmemiz gerekiyor.

Tok atların, tok gönüllü insanların, adaletsizliğe ve zulme attıkları adalet tokatlarının sesinin kıtalar aştığı bu altın coğrafyaya medeniyet ve çevre mirasına atılan insafsız tokatta velud ve kalender meşreplilerin sayılarının azalması en önemli sebep olsa gerek. Medeniyetimizin ve altın halkalarından Tokat’ın katman katman kadim izlerine tarif ve tasvire sayfaların yetmeyeceği aşikardır. Tokat’ın izlerinden geleceğine çöken sislerine dair size ufuk turu yapmak isterim.

İZ arayıp, SİSleri aralarken sizlere ironi yatığımızı düşünmeyiniz. İzlerdeki tahribatın bizlerdeki eksiklerden olduğuna dikkat çekmeye çalıştım. Medeniyet ve çevre mirasının izleri sadece TOKAT’ta değil, tüm Anadolu’da maalesef benzer şekilde kayıp ve benzer şekilde tehdit altında..

Küreden kareye küçülen, dünyada egemenlerin algı oyunları, köpürtülmüş refah pastaları, çok yüzlü politikalar, güçlüler hegomonyası, Dünyayı, mazlum ve mahzun milletleri tehdit etmekte. Çukurda, sinsice gizlenen “ÇUKUR AKLI diyebileceğimiz bu melanet akla dikkat çekmek istiyorum. “Üstakıl” demeyi bu yapıya yakıştıramıyorum nedense.

Ürettikleri ve terörize ettikleri nifak unsurları ile sağlıktan finansa, spordan sanayiye, medyaya dek birçok sahada zaten kare dünyayı kara bir bahta sürüklemekte. İnsanı, toplumu ve şehirleri cinnete sevketmektedir. İnsani milli ve çevresel bütünlük insanın ve haliyle toplumun hattı zatında ait olduğumuz medeniyeti asli yapı taşıdır. Enasır-ı erbaa gibi ‘hayatın 4 temel elementi’ gibidir. Ne var ki bu yapı KİST tabir edeceğimiz kanserojen sosyal bir nifak eliyle; Kültürel-İdeolojik-Sosyolojik-Teolojik ana ve ara katmanlarda ayrıştırılarak, insan ve haliyle toplum yalnızlaştırılmakta ve algı yönetimi ile de fert fert adeta atomize edilmektedir. Pimi çekilmemiş veya pim mekanizması değiştirilmiş onlarca sosyal nifak sırasını beklemektedir.

YAŞANILAN, ÇEVRE, KÜLTÜR, MEDENİYET ŞUUR- EROZYONUNU DURDURMALIYIZ.

Tokat’a ait kalender ve velud insanlarımızı aramamız, korumamız ve onları çoğaltmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Tokat ehliyet, liyakat, maharetin, görev - yetki imkan ile buluştuğu bir şehir olmalı. Kültür, sanat, çevre mesuliyeti damarları kopan bir medeniyetin ve şehrin akibeti egemen kültüre teslim olmaktır. Egemen unsura teveccühlü insanların sayısı çok ise o egemenliğin “milletin olması”da bir kifayetsiz kalabilir… Farkında olmadan karşı tarafın egemenliğini hukuken tescil etmiş olabiliriz. Egemen olan, HAKK düsturları ve Hukukun HAKKA NİYETİ olmalıdır. Yakıtta oktan neyse hukukta Hakkaniyet o şekilde algılamalıyız.

Pozitivizmin dünya hayatı boyunca süreceği aşikar olan EGEMEN olma sevdası insanlığın eriştiği teknoloji ve bilişim düzeyi, medya, bilgi, ulaşım vesaitlerindeki ileri kolaylık, KÜRE dünyayı KARE dünya yalınlığına küçülttü. Şimdide bu imkanlarla egemenler dünyanın gününü geleceğini KARA hale getirmekte. Zira dünya eski dünya da değil, Örneğin; Helsinki’deki bir araştırmacı kültürel köklerinin izini Orta Asya’da Altay dil ailesinde bulurken, orada bulup geliştirdiği etnografik bir eğitici egzersiz, spor, oyun bugün hızla Tokat’ta duyulup öğreniliyor.

Medya algı ağları ile köpürtülen yapay refah pastaları birçok yoksul ve umursuz insanın dünyadaki yegane hedefi olmuş durumda. Bu umur uğruna manevi, insani, milli ve çevresel değerlerini hiçe sayacak azımsanmayacak nicelikte sözde yurttaşta içimizde. Kamudan işgal ettiği gecekondusunda residence rüyaları gören yoksul ve umursuz insanların sayısı ile yaşadığımız temel barınma sorunu arasında, vahşi konut enflasyonu arasında bir ilişki sizce yok mudur? Ya da şehirler çarpık yönetim sistemleri katmer katmer adaletsizleşerek kötüleşmesinde, cari yerel yönetim sisteminin omurgası olan “belediyel demokrasideki” umumi ifsad ve fesad sürecinde bu kişilerin demokratik zarftaki oy/reylerinin bağı yok mudur?

Cennet misali bağ ve bahçelerin katledilerek, su kaynaklarının kurutularak, rüzgar, güneş, komşu, manzara adaleti gözetmeksizin freni patlamış tren gibi, göğe yükselen destursuz, fütursuz soslu-süslü katların, tabiat ve insana mütekebbirce bakışı bu cinnetin bir örneğidir. Evlerin trafolara, trafoların evlere benzetilmesi bu cinnetin karikatürüdür.

Dünyanın sonu yaklaştı, egemenlerin tehir ve tasvir ettiği konfor pastasından ben de bir parmak alayım hesabı güç ve imkanlarını zorlayıp, bankalara borçlanıp lüks araçlar alıp küçücük şehirlerde dahi, İstanbul’un Boğaz Köprüsü kara mizahını tatmaya çalışmak da bu cinnetin başka bir numunesidir.

TEESSÜFle düzelmeyeceği aşikar bir BETON TERÖRÜ var. TSK gibi kurumsal bir SAVUNMA sahası yönetişim mekanizmasını disiplinini, imar, iskan, şehirleşme ve çevre sahasında tertip edememiş, müteahhidizm ve gayrımenkulizm mekanizmasının hakim olduğu bir imar saha yönetişimi ve hukuku var. Tarihin şehrengizi gizemli şehirleri tarihte ve hikayelerde kaldı, ortada görünenlerse şehir enkazı örnekleri. İstanbul da Tokat da böyle.. Tıpkı merhum gönül valisi millet çocuğu Recep Yazıcıoğlu’nun “İstanbul nasıl olursa Türkiye öyle olur   mottosundaki hakikat gibi..

Şehirlerde zar zor bir araya gelen bir avuç kalmış samimi toplum gönüllüleri, şehre çevreye güzel şeyler katabilmekten çok, kitabına uydurulmuş çevre ve şehir katliamlarını durdurmaya çalışıyor. Gönüllülüğün, bürokrasinin, politikacıların, şehir egemenlerin kadrine uğramak olduğunu düşünen kimi kararsızlar ise sine-i şahsiyet yapıp, şahsiyetinden feragat ediyor, karnından konuşmayı tercih ediyor. Gönüllüler yeni ve güzel şeyler üretmeye çalışmaktan ziyade idarelerin hatalarını telafi ile meşgul oluyorlar.

Cennet TOKATIMIZ da bu cinnet tokatından payını almış durumda. Belediyel demokrasi akvaryum gibidir. Akan su değil durgun ve yılların katmer katmer habis unsurlarını biriktiren bir yapı. Bu yapı Tokat’ta da tüm yurtta da yerel yönetim sahasında kistik etki yapar konumundadır. Bir şehirde merkezi hizmet sisteminin tüm unsurlarından birimler ve uzmanlar varken Belediye adlı yapıda tüm birim ve uzmanların adeta kistik bir kopyası üretilip, tarihi ve çevresel derinliğine bakılmaksızın Şehrin kaderi dar bir grupça ve çoğu vakit ahbap çavuş bağı ile belirlenmektedir.

Bir gün olması gereken seçili vilayet yönetimi, seçilmiş vali ve sağ ve sol kolu olan şehrin teknik ve sosyal işlerinden mesul yine seçilmiş yedekli yardımcıların olduğu kistik belediyel demokrasiden ülkenin kurtulduğu günlere şahit olursak şehrimiz uzun vadeli bir konservasyon planı ile yaşadığı travmalardan kurtulabilecektir.

Tokat göç vermeyi bırakacak. Kırsaldan Tokat’a göç durabilecektir. Çevre, Kır ve Şehir kültür mirası bütünlüğünde bir koruma- kalkınma- gelişme planı tatbik edilebilecektir. En ideal ulaşım sistem ve ağlarına ulaşacaktır.

Örneğin; Toplum gönüllüsü bir ekip tarafından sinkansen planlayıcısı Japon uzmanlar nezaretinde planlanmış olan İstanbul Düzce Bolu-Kızılcahamam-Ankara YHT projesi politik marazat gölgesinden kurtulup hayata geçtiğinde Düzce odaklı bir Karadeniz YHT ve yük tren hattı şehrin de bölgenin de makûs talihini gerek göç gerek gelişim ve kalkınma anlamında önemli ölçüde değiştirebilecektir. İstanbul ve Artvin 3 saate düşecek. Ağrı/Zengibar adeta Tokat’ın kadim İpekyolu tarihinin yeni sınır kapısı olabilecektir.

Merhum Recep Yazıcıoğlu’nun, ilk valiliğine başlayan genç bir kaymakam iken ufku olan, Tokat’a dolmuş uçakla yerli yabancı turist getirip, Tokat’tan kıyı Karadeniz’e yolcu taşıma projesi zamanın şartlarında güncelliğini koruyan güçlü ve derin bir bakış zenginliği olsa gerek. O projenin bugünkü karşılığı yeni nesil dolmuş deniz/kara uçakları ile aktif dinamik, pratik, çabuk ve ekonomik seyahat yapabilmektir. Tokat böylesi bir projenin merkezi olabilme güçlü potansiyelini barındırdığına dikkat çekmek isterim.

Tokat- Amasya arasında stratejik-nostaljik-ironik bir raylı ulaşım hattı tesis edilmelidir. Aradaki YEŞİLIRMAK bir gerdanlık gibi sosyal ve kreatif bir İpekyolu kılcal damarı olarak inşa ve ihya edilmelidir. Aynı kılcal damar Yıldızeli Tokat arasına da inşa ve ihya edilerek cari YHT hattından istifade sağlanmalıdır. Bugünkü Teknoloji ile TİB makinaları zemine göre değişmekle beraber günlük – 300 - 400 m tünel açabilmektedir. Bir veya birkaç tünelle bu mümkün olabilecektir. Yine tünel sistemi ile Karadeniz’e limanlı bir noktadan kestirme bir deniz ulaşım otobanı tesis edilebilirliğinin değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

THY havalimanımız inşallah şehrimize önemli bir değer katmış ve verimlileştirildikçe de bu potansiyel artacaktır… Bölge hem olası Karadeniz YHT Projesinin hem de karayolu bölge otogar projesinin buluştuğu bir lokasyona çevrilebilir/çevrilmelidir. Otogarlar ve ulaşım kalitesi şehrin prestij ve geleceğinin önemli yüzleridir. Burada çok amaçlı yeni bir turizm ticaret-spor rekreasyonu yapılabilir.. THY müştemilatında Tokat Ürünlerinin özelikle unlu mamullerin, simit ve yağlının / zirai zenginliğin nişanesi ürünlerinin tümünün bir arada bulunacağı, özel ambalaj sistemi ile tedarik ve tevzii noktasında planlama yapılması faydalı olacaktır.

Tokat kültür sanat – ulaşım - tanıtım faaliyetlerinin tek bir vilayet hizmet ve dayanışma kooperatifi zarfında toparlanması.. Haksız rekabetin, kalite kaybının önlenmesi, sanat ve zenaatçıyı teşvik, saha istihdamının artırılması açısından son derece faydalı bir rol oynayabilecektir. Şehrin seciyesi düzgün kooperatif gönüllüleri bu sürece vaziyet edebilecektir.

Tokat eğitim sahasında GOPÜ desteği yeni nesil meslekte öğreten “Sınıfsız okul-Sınırsız eğitim” modelinin ihya ve icrasında yeşil okulların modellenmesi ve takviyesinde eko-eğitim-spor kampları turizminde önemli bir rol oynayacak aktörlere de sahip olduğunu hatırlatmak isterim.

Evet Tokat Bir Dünya kentidir, kentimizi kendimize değil, kendimizi kentimize uyduralım, Tokat’ı kırsallaşan yapıdan kurtaralım, köylerimizi ihya edelim, durgunluğa ve umutsuzluğa tokat atalım. Tokat’ın kalenderlerini cem edelim, mevlevihanemizin ocağını yeniden yakalım, kültürel mirası tam anlamıyla koruma altına alalım. Şehir kooperatifi bu konservasyon ve kültürel restitüsyon sürecinin dinamosu olmalı.. Başka bir Tokat yok ve Tokat herkes gönül rahatlığıyla en cazip imkanlarla görebilmeli ve en güzel izlerle buradan ayrılmalı.

Genç Valimiz ve genç Belediye Başkanımız, halkın gönülden vekil gördüğü herkes, Tokat muhipleri, Tokat için istişare yapan gönüllü cemiyetler topyekun kalkınma-dayanışma-gelişme atmosferini yeniden tesis etmeliyiz. Bir yandan pandeminin fert fert izole ettiği toplumsal yapıyı rehabilite edelim, sağlık afetinin ve finans terörünün travmaları ile hep birlikte baş edelim.