14 Kasım Diyabet Günü münasebetiyle açıklamalar yapan Tokat Medıcalpark Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Sezai Kaya "Diyabet binlerce yıldır bilinen bir hastalık. Ama son 50 yıldır giderek çok sık görülür oldu. Artık bir salgın olarak tanımlanıyor." Dedi.

Dün dünya diyabet günüydü. Kısa adı IDF olan Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü 1991'den beri her 14 Kasım'ı diyabete farkındalığı artırmak ve mücadeleyi yaygınlaştırmak için bir tanıtım platformu olarak kullanıyor. IDF'ye 170 ülkeden 230 ulusal dernek üyedir. 14 Kasım Diyabet Günü münasebetiyle açıklamalar yapan Tokat Medıcalpark Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Sezai Kaya, diyabetin tanımını yaparak diyabetin nasıltaya çıktı hakkında bilgiler verdi.

Dr. Sezai Kaya, "Diyabet, vücudunuzun da pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi).

Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik birgan olan pankreas, kaslarımızın ve diğer dokuların kandan glukozu alıp enerji olarak kullanmalarını sağlayan insülin adı verilen bir hormon üretir. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır . Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaciğerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır.

Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl'nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir.

Bir kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir.

OGTT'de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.

Diyabetin Nedenleri Nelerdir? Tip I diyabetin bilinen nedeni otoimmunitedir. Diğer bir deyişle vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan savunma sistemi, birtakım nedenlerle vücudun normal hücrelerini tanımayıp saldırmakta ve tahrip etmektedir. Diyabettaya çıkmadan önce pankreasta otoimmün olaylar başlar. İnsülin yapan hücrelere ve insüline karşı antikdenen maddelerin varlığı (Bunlara adacık hücre antikoru ve insülin oto antikoru denmektedir.) ilerideki yıllarda şeker hastalığınıntaya çıkacağını gösterebilen göstergelerdir. Tip II diyabette ise aşırı kilo ve irsiyet en başta gelen etkenlerdir. Hastaların çoğunun ailesinde diyabet hastası vardır. Genetik yatkınlığa ek olarak hastalığıntaya çıkmasında aşırı kilo, dengesiz beslenme, hareketsiz bir yaşam şekli, sık gebelikler, gebelikte diyabet saptanması, yüksek tansiyon, kolesterol ve trigliserid denen kan yağlarının yüksekliği gibi nedenler de önemlidir. Özellikle kortizonlu romatizma ilaçları, doğum kontrol hapları ve idrar söktürücü türü tansiyon ilaçları da bu yönden önem taşır. Genetik meyil yanında bahsedilen bu dış faktörlerin ciddiliğine veya hafifliğine göre şeker hastalığı erken veya daha geç yaşlardataya çıkmaktadır. Ailesinde Tip II diyabet hastası olanlar, diyabet olma yönünden daha fazla risk taşıdıklarından yılda 2 kez açlık ve tokluk şekeri kontrolü ile kendilerini izlemelidirler. Diyabetin 2 tipi vardır: Tip I diyabet; genellikle 30 yaşından önce başlar. Hastalar, normal kiloda veya zayıftır; bu tip diyabette mutlaka insülin kullanılmalıdır. Çünkü Tip I diyabetlilerde vücutta insülin üretilmemektedir. Tip II diyabet; genellikle 40 yaşından sonra başlar. Diyabet hastalarının büyük çoğunluğu bu tiptedir. Hastaların çoğunluğu aşırı kiloludur. İrsiyetin hastalığın oluşumunda önemli etkisi vardır; yani hastaların yakınlarında ya da yakınlarında Tip II diyabet hastası olanlarda diyabete rastlanma sıklığı yüksektir.

Diyabetin Belirtileri Nelerdir?

Tip I Diyabet

Diyabet belirtilerinin bilinmesi hastalığın erken dönemlerinde tanı ve tedavi olanağı sağlar. Tip I diyabetin yani çocuklarda ve gençlerde başlayan diyabet hastalığının başlangıç şikayetleri çok barizdir. Günler içinde veya 1-2 hafta içinde:

  • Aşırı susama ve su içme, • Bol bol idrar yapma, • Aşırı iştah ve çok yeme; buna rağmen zayıflama, • Halsizlik görülebilir.

Daha ileri günlerde kan şekerinin aşırı yükselmesi ve aseton artışına bağlı olarak:

  • İştah artışı yerine iştahsızlık, • Bulantı, • Karın ağrısı, • Halsizliğin artışı • Şuur bulanıklığı, • Koma hali görülebilir.

Şikayetler çok belirgindir. Aile, çocuğunun kısa zamanda kilo kaybederken adeta eridiğini bildirir. Kan şekeri ölçümü ile teşhis konur. Tip I diyabetlilerin yarısına yakını, yüksek şeker koması ile tanınmaktadır. Bu nedenle benzer şikayetleri olan çocuklarda, diyabetin başlangıç belirtileri erkenden farkedilmeli ve tanı konulmalıdır. Şikayetlerintaya çıktığı dönem aşırı stresli veya bazen kış mevsimine rastgelebilir. Bazen şikayetlertaya çıkmadan önce ateşli bir hastalık geçirilmiş olabilir.

Tip II Diyabet

Daha ileri yaşlarda başlayan Tip II diyabette ise belirtiler her zaman belirgin değildir. Susama, çok su içme, ağız kuruması, bol bol idrar yapma, geceleri idrar yapma isteği ve aşırı iştah her hastada görülmeyebilir. Bazı hastalar zaten aşırı iştahlı oldukları için yıllardır çok yemek yediklerini söylerler.

  • Halsizlik, • İştahsızlık, • İnatçı kaşıntı, • Yaralar-özellikle cilt yaraları, • Ağızda kötü bir tat hissi görülebilir; kadınlarda vajinal kaşıntı çok belirgindir.

Diğer belirtiler:

Hastaların 1/3'ü teşhis edildikleri anda anlamlı bir şikayetleri olmadığını bildirmektedirler. Tip II diyabet, ileri yaşlarda daha sıkça görüldüğünden bazı hastalar şikayetlerini önemsememekte çoğu zaman yaşlanma belirtisi olarak görmektedirler. Bazı hastalar şekerin komplikasyonları ile de belirti verebilir. Örneğin; ayaklarda yanma, uyuşma, karıncalanma hissi, bulanık görme, erkeklerde cinsel gücün azalması veya tamamen kaybolması diyabetin belirtisi olabilir. Diyabet hastalığı yönünden riskli olan kişilerde çeşitli nedenler hastalığı tetikleyebilir. Bunlar arasında aşırı duygusal yüklenme diğer anlatımla büyük üzüntü veya sevinç, ameliyat, enfarktüs gibi damarsal olaylar, enfeksiyonlar sayılabilir.

Diyabetin Yol Açtığı Komplikasyonlar

Mikrovasküler Bozukluklar

  • Retinopati: Gözün damarları ve retinanın bozuklukları • Diyabetik Nefropati: Böbreklerdeki kılcal damar bozukluğuna bağlı bozukluklar • Nöropati: Çevresel sinirlerde görülen bozukluklar

Makrovasküler Bozukluklar (Hızlanmış damar sertliği olarak tanımlanır.)

  • Kalbi besleyen damarlardaki (koroner damarlardaki) olaylar • Beyin damarlarında tıkanma ve kanamaya bağlı olaylar • Bacak ve ayak damarlarında daralma ve tıkanmaya neden olan olaylar

Diyabete bağlı kronik olayların belirtileritaya çıktığında çoğu zaman tedavi yönünden yapılabilecek girişimler sınırlı olmaktadır. Bu nedenle tüm diyabetliler teşhisten itibaren yakınmaları olmasa da her yıl mutlaka muayene ve tetkik yaptırmalıdır.

Diyabet Nasıl Tedavi Edilir? Diyabet yaşamı kısıtlayıcı bir hastalık değildir; diyabetle birlikte sağlıklı olarak yaşamak mümkündür. Hastalığın başlangıcında iyi planlanlanarak verilen bir eğitim, hastanın doğru yolu bulmasına yardım eder.

  • Tıbbi beslenme tedavisi (Diyet) • Egzersiz - Fiziksel aktivite • Kan şekerini düşüren ilaçlar (Haplar ve insülin olarak 2 grupta toplanır.) • Eğitim • Diyabetlinin kendini izlemesi •

Diyabetten nasıl Korunabiliriz

Diyabetten korunmanın birincil yolu obeziteye karşı önlem almaktır. Bel çevresinin yağlanması ile başlayan ve önlenmediği durumlarda obezite ile sonuçlanan kilo artışlarının ilerleyen yaşlarda Tip II diyabete sebep olması olasıdır. Sağlıklı beslenme, her hastalıktan koruma sağlayan etkenlerden biri olduğu gibi diyabete yakalanma riskini de azaltır. Vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri alabilmek için her gıdadan yeterli miktarda almak gerekir. Diyabetten korunmanın bir diğer yolu da sphayatından uzak durmamaktır. Zinde ve sağlıklı bir vücudun tüm hastalıklara karşı koruma geliştirmesi daha kolaydır. Egzersiz yapıp, sigara ve alkolden uzak durarak öncelikle diyabetten; beraberinde kanser ve kalp damar sağlığı hastalıklarından korunmuş olursunuz.