2023 yılına ve seçimlere az bir zaman kaldığını hatırlatan SP İl Başkanı Aydın açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“İktidarın 2022 yılı için vermiş olduğu vaatler yerine getirilmedi, aksine 2022 yılı, 2021'i ve daha önceki yılları ziyadesiyle aratır hale geldi.

Ve öyle görülüyor ki; "2023 hedefleri" ise birer iddia ve boş vaat olmaktan öteye geçemeyecek.

Hem 20 yıllık performansları hem de bugün karşı karşıya kaldığımız tablo, 2023'ün; iktidarın, bitiş çizgisine kendisini zar-zor attığı bir yıl olarak hatırlanacağına işaret etmektedir.

CUMHUR İTTİFAKININ YÖNETİM TARZI ÜLKEMİZİ YORGUN DÜŞÜRÜYOR

Değerli arkadaşlar, kıymetli basın mensupları;

Ülkemizde yaşanan gelişmelere ve problemlere dönersek; Erdoğan iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın yönetim tarzının ülkemizi yorgun düşürdüğünü görüyoruz.

Keyfiyetin esas alındığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Erdoğan iktidarının nobranlığı ile birleşince Türkiye, sorunlar yumağının içine düştü.

Bu sorunlar, ortak akıl ve istişare, güçlü kurumlar ve liyakat sahibi insanları ile çözülebilecekken; ne yazık  ki bir kişinin ısrarı ve inatlaşması sebebiyle içinden çıkılmaz bir hale geldi.

Sorunlar çözülemiyor çünkü; ekonomi yönetimi yorgun, kurumlar yorgun, bürokrasi yorgun, iktidar ortakları yorgun, daha da önemlisi Cumhurbaşkanı hepsinden daha yorgun…

Yorgun düştüğü için sorun çözme yeteneğini kaybetmiş bu iktidar yüzünden, dünyanın geri kalanına göre daha fazla bedel ödüyoruz.

İşte gıda fiyatlarına bakalım: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre; dünya gıda fiyatları endeksi son günlerde düşüşe geçti.

KRİZLERE KARŞI BÜNYESİ ZAYIFLAMIŞ BİR ÜLKE HALİNE GELDİK

Türkiye’deki gıda fiyatlarıysa aksi yönde yükseliyor. TÜİK verilerine göre dahi bizdeki artışlarla, her ay dünya ortalamasının çok üstüne çıktık.

Savaş nedeniyle yükseldiği söylenen enerji fiyatlarında da durum farklı değil. Türkiye enerji enflasyonunda %172 ile zirvede… Türkiye, 2. sıradaki Estonya'yı (%88) neredeyse 2’ye katlıyor.

Enerji enflasyonu Yunanistan’da %57.4, Almanya’da %38.3…

Dünyadaki küresel problemler elbette ülkemizi etkiler, bundan kaçmak mümkün değil; ancak buna karşı tedbir almak ve bunun üstesinden gelmek elbette mümkün.

Liyakat ve ehliyetin, istişarenin, güçlü kurumların, üretime dönük ekonominin, dengeli ve yaygın büyümenin olduğu bir ülkede hiçbir küresel kriz bu denli büyük bir hasara yol açmaz.

Cumhurbaşkanı’nın bizzat kendi ifadeleriyle; “Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez." 

İşte Türkiye, bu iktidarın attığı adımlarla ve yönetim tarzıyla krizlere ve sorunlara karşı bünyesi zayıflamış, gücünü kaybetmiş bir ülke haline geldi.

ADALETSİZLİĞE YOL AÇAN HANGİ KÜRESEL SORUN VAR?

-Ekonomi noktasında küresel sorunları örnek veren iktidar, acaba adil olmak için hangi küresel sorunun bitmesini bekliyor? Hakikaten merak ediyoruz.

Daha geçtiğimiz hafta binlerce memur işten atıldı. Beraat ettiği halde işine dönmeyi bekleyen on binlerce memur var.

-Eğitimi yazboz tahtasına çevirirken hangi küresel sorunun etkisinde kaldınız?

-Hastane önündeki kuyrukları bitirmekle övündüğünüz sağlık sistemini e-nabızdan aylar sonrasına randevu verecek hale getirirken hangi küresel sorunların etkisinde kaldınız?

-İfade hürriyetinde, basın hürriyetinde, hukukun üstünlüğü endeksinde, yolsuzluk endeksinde ülkemizi en kötü ülkeler arasında gösterecek hale getirirken hangi küresel sorunlar vardı?

-Peki bugün, hangi küresel sorunlar var ki; bir türlü toplumla barışmak, kutuplaştırmayı sona erdirmek için bir adım bile atamıyorsunuz?

-Toplumun her kesimine çatık kaşlar ve sert sözlerle hitap ederken, hangi küresel gelişmeleri dikkate alarak davranıyorsunuz? Herhalde sinirleri bozuk, başka türlü anlamak mümkün değil...

NÜFUS ARTARKEN EKİLEN TARIM ALANI AZALIYOR

En önemli başlıklarımızdan birisi de tarım ve hayvancılıktır. Türkiye nüfusuna her yıl birkaç milyon kişi eklenmektedir. Ayrıca bu nüfus içinde gözükmeyen milyonlarca sığınmacı/mülteci söz konusudur.

Artan bu nüfusa rağmen, yanlış tarım politikalarının sonucunda ekilen tarım alanlarındaki düşüş, pek çok temel gıda ürününde bugün yaşanan dışa bağımlılığı artırmaktadır.

Bakınız; 2001 yılında 65,2 milyon olan Türkiye nüfusu 2021 yılı sonunda 84,1 milyona yükselmiştir.

Buna en iyimser tahminle 3-4 milyon sığınmacı ve mülteciyi de eklersek, aslında Türkiye’de 88, belki 90 milyonluk bir nüfus yaşamaktadır.

2001 yılından bu yana Türkiye nüfusunun kabaca %35 civarında arttığını, buna karşılık kişi başına ekilen alanların ise %30,7 azaldığını görüyoruz. Buna karşı iktidarın  tedbir almamasını anlamak mümkün değil! Buna ek olarak, tarım alanlarının betonlaşması ve çiftçinin toprağına küsmesi sonucu Türkiye, temel gıda maddelerinde bile dışa bağımlı hale gelmeye başlamıştır. Bugün Türkiye, yanlış tarım politikaları sonucunda gıda arz güvenliği ile karşı karşıya bırakılmıştır.

ÇİFTÇİ: ÜVEY EVLAT

Mayıs 2021-Mayıs 2022 döneminde çiftçinin en büyük girdileri olan mazottaki fiyat artışı %225, gübrede fiyat artışı %236'dır.

Çiftçinin girdi maliyetlerinin bu denli arttığı bir ortamda, gıda ürünlerinin önümüzdeki dönemde daha da artması kaçınılmazdır.

Peki, artan mazot, gübre, ilaç, tohum ve diğer maliyetlerine rağmen; çiftçiye hak ettiği destek veriliyor mu?

Ne yazık ki hayır! Kur korumalı mevduat nedeniyle bütçe kaynakları sermaye sahiplerine oluk oluk aktarılırken ve bu alandaki vergi teşvikleri sürekli uzatılırken; çiftçi üvey evlat muamelesi görüyor.

Tarım Kanunu; "tarıma yapılacak destek tutarı milli gelirin %1’inden az olamaz" amir hükmünü içeriyor. İktidar, bizzat kendisinin çıkardığı kanunun emrettiği tutarın yarısını bile vermiyor çiftçiye.

Evet; Tarım Kanunu, tarıma bütçeden yapılacak desteğin milli gelirin %1’inden aza olamayacağını emrediyor.

Buna karşılık iktidar, Tarım Kanununun yürürlüğe girdiği 2006 yılından bu yana hiçbir yılda çiftçiye kanunla verilmesi zorunlu kılınan tutarda desteği vermedi.

Yani çiftçiyi üvey evlat olarak gören anlayış, çiftçinin hakkını vermiyor.

İşin kötüsü, tarım ve hayvancılık alanında artan dışa bağımlılık ortamında tarımsal desteklerin GSYH’ya oranı artmak bir yana, her geçen yıl daha da düşürüldü.

Çiftçimiz her yıl, alması gerekenin çok altında tarımsal destek almıştır. 2006-2021 döneminde TL bazında eksik ödenen tarımsal destek tutarı cari fiyatlarla 231,1 milyar TL’dir.

Ancak burada hemen dikkat çekmek isterim ki; son dönemde TL’deki değer kaybı, çiftçiye eksik ödenen tarımsal destek miktarının gerçek tutarını anlamaya mani oluyor.

Bu nedenle her yılın ortalama dolar kuru esas alınarak çiftçiye eksik ödenen tarımsal destek tutarının dolar karşılığına bakmamız icap eder.

2006-2021 döneminde çiftçiye eksik ödenen tarımsal destek 68,4 milyar Dolara baliğ olmaktadır.

Bugünkü kurdan hesaplarsak, bu rakam 2 trilyon Lira'ya ulaşmaktadır. Çiftçiye vadedilmiş ve hakkı olduğu halde verilmemiş. Kanun çıkarılmış ama çıkardıkları kanuna bile itibar etmeyen bir siyasi irade ile karşı karşıyayız.

BU İKTİDARIN KEPENK KAPATMA ZAMANI GELMİŞTİR

Kıymetli arkadaşlar; üretici enflasyonu (Yİ-ÜFE) ile tüketici enflasyonu (TÜFE) arasındaki makas da her geçen ay artmaktadır maalesef.

2022 yılı Temmuz verilerine göre; bir yıllık TÜFE %79,60 iken, bir yıllık Yİ-ÜFE %114,61 oldu.

Temmuz ayı tüketici enflasyonu %2,37 iken aylık üretici enflasyonu %5,17 olarak açıklandı.

Aylık üretici enflasyonu, tüketici enflasyonunun iki katını bile geçmiş.

Bu veriler bize şunu söylüyor; üreticinin henüz fiyatlara yansıtamadığı maliyetleri var.

Bu maliyetler, önümüzdeki dönemde raflardaki fiyatlara yansımak zorunda.

Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde bırakın enflasyonun düşmesini; aksine daha da artacaktır.

Bugüne kadar hiçbir öngörüsü tutmayan iktidarın, şimdilerde seçimlerden birkaç ay öncesine işaret etmesi ise bilindik Ak Parti taktiğidir:

"Hayal sat, oy al." Fakat artık bu taktikle başarılı olamayacaklarını kendileri de anlmaya başladı zannediyorum. Milletimizi hayal kırıklığına uğratan bu iktidarın kepenk kapatma zamanı çoktan gelmiştir”