24 Ocak 1980’de ihracata dönük bir sanayileşme amacıyla ekonomik birtakım tedbirler alınmıştı. Alınan bu tedbirlerin amacı he ne kadar ekonomiyi güçlendirmek olsa da kısa sürede yoksul halkın daha da yoksullaşmasına neden olduğu anlaşıldı. 12 Eylül 1980 darbesine giden yolu da açan 24 Ocak Kararları için darbeci Evren, “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir” diyerek, aslında bir ekonomik yıkım olan o kararları savunmuştu. Elbette darbenin mantığına uyan bir açıklamaydı bu.

T 24’teki yazısında Murat Batu, 24 Ocak Kararları’nın nedenini şu sözlerle açıkladı:

“Hem ekonominin 1929 Ekonomik Buhranı’nın müdahaleci anlayışı doğurması hem 1970’lerde stagflasyon sorununun ortaya çıkması ve hem de ülkemizde uygulanan 70’li yıllardaki ekonomi politikalarının doğurduğu enflasyon, kapasite kullanım oranının düşmesi, yurt içi tasarrufların azalması, ihracatın gerilemesi, kısa vadede ödenmesi gereken borçların itfasında zorlanılması, ithal ikameci politikaların sürdürülmesinde döviz ihtiyacı sorununun giderilememesi, ekonomi yönetiminde hızlı ve etkin karar alma süreçlerinde aksamalar meydana gelmesi Türkiye ekonomisi tarihine 24 Ocak Kararları olarak geçecek bir istikrar programının yürürlüğe konulmasının başlıca sebepleri olarak sayılabilir.”

Peki, 24 Ocak Kararları nelerdi?

·         TL, yaklaşık olarak yüzde 50 oranında devalüe edilerek ihracatı canlandırmak amaçlandı,

·         Döviz alım satımı serbest bırakıldı,

·         Dış ticaretin önündeki vize engeli kaldırılmış, dış ticaret serbest bırakıldı,

·         Faiz oranları serbest bırakıldı ve reel faiz hesaplamasına geçildi. Bu önlemle beraber o dönem epeyce ünlü olan Bağbank, Banker Kastelli, Hisarbank gibi bazı bankalar ile bankerler battı.

·         KİT’ler özelleştirilmeye başlandı.

·         Üreticiye kamu desteği olarak ifade edebileceğimiz sübvansiyonlar sınırlandırıldı. Özellikle tarımsal alanda verilen destekler azaltıldı. Hatta gübre, enerji ve ulaştırma dışında kalan alanların tümünde sübvansiyonlar kaldırıldı.

·         Maaş ve ücret artışları sınırlandırıldı ve kamu kesiminin genel ekonomi içindeki hacmi oransal olarak düşürülmeye çalışıldı. Özellikle ücret sınırlaması ile yurt içi tüketim/talebin kısılmasıyla birlikte ihracat artırılması hedeflendi.

Murat Batu o yazısında, “Özetlemek gerekirse, özellikle ücretlerin sınırlandırılması ile işçi ve memur sınıfının sendikalara üye olmalarının yasaklanmasının ekonomik sorunların çözümde bir yöntem olarak düşünülmesi üzücüdür. Kamu kesiminin genel ekonomi içindeki ağırlığının daraltılması ve kamu harcamalarının artırılmaması da yanlış makro gözlemlere ve bazı ön kabullere dayalı uygulamalardır. Bu yönüyle 24 Ocak Kararları ekonomide bir hareketliliğin yaşanmasını beraberinde getirse de yapısal olarak kalıcı ve makro sorunları çözücü sonuçlar üretmekten ne yazık ki uzak kalmıştı.” değerlendirmesinde bulunuyor. Kaldı ki o kararların getirdiği hareketliliklerin yanında verdiği zararlar çok ama çok fazladır.

Özelleştirmelerin önünün açıldığı, Türkiye’nin üretimden vazgeçtiği, dış alıma özendirilerek tüketim kültürünün popüler hale getirildiği 24 Ocak Kararları aslında, milli gelirden ve ekonomik büyümeden payını alamayan yoksullar ve işsizler ordusu yarattı.

Türkiye 24 Ocak 1980’de kapılarını derin yoksulluğa açtı. Yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olduğu bir Türkiye için alınan o kararları çöpe atıp, yeni bir milli ekonomi hamlesine olan ihtiyacımızı daha ne kadar görmezden geleceğiz, bilemiyorum açıkçası…