Atatürk gibi dünya tarihine derin ve anlamlı izler bırakmış bir önderin bile kimi kesimler tarafından unutturulmaya çalışıldığını biliyoruz. Gazi’nin Türk Milleti için taşıdığı anlam hiçbir zaman görkemini kaybetmeyecek olsa da O’na yapılan her haksızlık ve hadsizlik, hepimizi derinden üzüyor yine de.

Adını anmadan geçiştirilen törenler, milli günlerde görmezden gelinen hutbeler ve daha birçok hadsizlik, kimi zaman milletin sabrını da sınamaya kalkacak kadar ileriye gidebiliyor. Elbette hiçbir provokasyon bu asil milletin Ata’sına olan sevgisini köreltmeyeceği gibi çok daha sıkı bağlarla kenetlenmesine yol açıyor. Sevindirici olan da bu: Milletimiz Gazi Paşa’sı söz konusu olduğunda akan suları durduracak birikimini konuşturuyor, birliğini ve beraberliğini dosta düşmana gösteriyor.

Bu şehirde de geçiştirilen 26 Haziran törenlerini yaşadık. Ata’nın Tokat’a ilk geliş tarihi olan 26 Haziran 1919’un sade ve önemsiz törenlerle savsaklandığı, kimi zaman Belediyenin uhdesindeki törenlere Başkanın değil de Başkan Yardımcılarının katıldığını gördük. 1 saate sığdırılan, amacından koparılmış, gerçek manası anlatılmayan ve adeta yok sayılan, adına da “tören” denilen işlere şahit olduk.

Atatürk’ün adının anılmadığı resmi bayram mesajlarını, Atatürk’süz kutlama afişlerini gördük. Atatürk resminin makam odalarında makam masasının ardına değil de odaların görünmeyen köşelerine asıldığını biliyoruz. Cumhuriyete meydan okuyan isimlerin şehre davet edilerek ağırlandığını, sübliminal mesajlarla bu topraklarda Mustafa Kemal gerçeğine söz edenlere rastladık.

Oysa Atatürk’ün birliğimizin simge lideri ve vazgeçilmez ulusal bir değerimiz olduğunu, hainlerin 15 Temmuz 2016’daki kalkışmasında bir kez daha görmüştük. Kaldı ki Atatürk’ten nefret edenlerin, o muhteşem adamın “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” sözünü o karanlık gecede terennüm ettiklerini duyduk. Hainlerin 15 Temmuz kalkışması karşısında Gazi’ye sığınanların, tehlike bertaraf edildiğinde yeniden eski hallerine dönmelerine de tanıklık ettik, ediyoruz da.

Geçtiğimiz günlerde Tokat’ın Fethi’nin 950. yılı kutlamaları kapsamında konuşan Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun; Atatürk başta olmak üzere Alparslan’dan, Danişmend Gazi’den, Fatih’ten bahsederek sözlerini, “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti! Yaşasın Tokat! Ne mutlu Türküm diyene!” diye bitirmesi karşısında, “Ne mutlu Türküm diyene mi dedi?” şaşkınlığını yaşayanların şahitliyle yazıyorum bu köşe yazımı.

Bitmedi. Kemal Bey bu yılın 26 Haziran törenlerinde yaptığı konuşmada da birkaç kez “Atatürk’ümüz” demişti. Yani bugün bu şehirde alt yapı-üst yapı, yol, kanalizasyon, trafik, çöp gibi rutin çalışmaların dışında, “milli bir değişimin” de başladığını söylememiz ve bir hakkı teslim etmemiz gerekiyor. Alışılagelmiş akıl tutulmalarının terk edildiği, öze dönülen, Paşa’sına sahip çıkan bir kültürel değişim bu.

Bu değişimin mimarı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu ve ekibini kutluyoruz.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

NE MUTLU “ATATÜRK’ÜMÜZ” DİYENLERE!