Güneş Sistemi, çeşitli nesnelerin bir araya geldiği bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor; gezegenlerden kuyruklu yıldızlara ve asteroitlere kadar geniş bir yelpazeye sahip. Bugüne kadar, asteroitlerin yüzeyinde su bulunmaması bekleniyordu, çünkü Güneş etrafında dönen milyonlarca asteroitin üzerindeki suyun uzun zaman önce buharlaşmış olması düşünülüyordu.

Öğrencilerin geliştirdiği bu proje ile binalar 8 şiddetindeki depreme dayanıyor Öğrencilerin geliştirdiği bu proje ile binalar 8 şiddetindeki depreme dayanıyor

Ancak, SOFIA kızılötesi teleskopundan elde edilen verileri kullanan yeni bir araştırma, Iris ve Massalia isimli asteroitlerin yüzeyinde su tespit etti. Iris, milyonlarca asteroit arasında dikkat çekiyor; çapı 199 kilometreyi aşıyor ve diğer asteroitlerin büyük çoğunluğundan daha büyük. Mars ile Jüpiter arasındaki asteroit kuşağında dönen Iris, Güneş'e ortalama 2,39 astronomik birim uzaklıkta bulunuyor ve bir yörüngeyi tamamlaması yaklaşık 3,7 yıl sürüyor. Diğer yandan, Massalia 135 km çapında ve Iris ile benzer bir yörüngeyi paylaşıyor.

Güneş Sistemi'ndeki asteroitler, bileşim ve yapıları açısından farklılık gösteriyor. Daha yakın bölgelerdeki asteroitler genellikle buz içermeyen silikat yapıya sahipken, daha uzak bölgelerde buzlu asteroitler daha yaygındır.

SOFIA, daha önce Ekim 2020'de Ay'da su bulmuştu. Araştırmanın baş yazarı Dr. Anicia Arredondo, spektral çizgilerin gücüne dayanarak, asteroitlerde bulunan suyun hacmi ve yaygınlığının Ay'dakilerle benzer olduğunu doğruladı. Su, asteroitlerin yüzeyinde hem minerallere bağlı olarak hem de silikatlar tarafından absorbe edilmiş olarak bulunuyordu.

Güneş Sistemi'ndeki suyun dağılımını tam olarak anlamak için daha fazla analiz gerekiyor. Ancak, bu önemli keşiften sonra, araştırmacılar daha fazla bilgi edinmek için James Webb Uzay Teleskobu gibi daha gelişmiş optik sistemlere ve daha iyi bir sinyal/gürültü oranına sahip teknolojilere başvuracaklarını belirtti.