Bugünkü köşe yazım biraz uzun olacak… Sabırlı davranarak tamamını okumanızı rica edeceğim. Çünkü geçtiğimiz dönem bizi okumaktan alıkoyuyor; hayatı hızlı tüketmemize, küresel emperyalizmin dayattığı şeylerle “yeni ve çirkin” bir döngüye sokuyor. Sonuçta okumuyoruz. Cep telefonlarının ekranında çıkanları okumaktan bahsetmiyorum bu arada!

Neyse… Gelgelelim can yakıcı mevzuya. Geçtiğimiz günlerde 16 yaşında bir genci toprağa verdik. 16 yaşında… Eskilerin deyimiyle “su gibi bir çocuk” ölüme gitti bu şehirde. O yaştaki bir çocuğu “ölüm” gerçeğiyle karşılaştıran hangi gerekçe olabilir ki? Nedeni ne olabilir o ölümün? Ne olursa olsun, gerekçesi neyle ifade edilirse edilsin 16 yaşındaki bir çocuğun bıçaklı bir kavgada ölmesini aklımız alamıyor. Ölenin de öldürenin de çocuk olduğu bir fiil, üzerinde durulması gereken en önemli gerçeğimizdir.

Tokat gibi Anadolu’nun değerlerini taşımaya devam eden bir şehirde böyle olaylar yaşanmazdı. Ama gelin görün ki artık Tokat’ta da akşam televizyon ekranlarından izlediğimiz can sıkıcı olaylar yaşanıyor. Yani kapımızı “gerçekler” çaldı artık. Uzaktan izleme dönemi bitti. Metropollerdeki ölümlü kavgalar bu şehirde de yaşanıyor artık. Hiç kimse sorumluluktan kaçmasın. Hepimiz sorumluyuz bu durumdan. Bu şehre dair taleplerin “fabrika, iş, istihdam, hızlı tren, havalimanı” olarak kaldığı günden bu yana hepimiz sorumluyuz. O taleplerin olması değil, onların yanında “eğitim, ahlak ve kardeşlik hukukunu tesis etmek” gibi manevi dinamiklerin eksikliğidir söz konusun olan.

Birbirine selam vermekten korkan bir toplum olduk. Haset her yanımızı aldı. Daha çok para kazanmak, daha fazla mülk sahibi olmak için gözümüz başka bir şeyi görmüyor. Çıkarlarımız için dostluklar kuruyor, yine çıkarlarımız için düşmanlıklar oluşturuyoruz. Anne babalar evi geçindirmek amacıyla çalışmak zorunda oldukları için, çocuklar bilinmez bir yalnızlık duygusunun içinde yetişiyor. O bilinmezlikte debeleniyor çocuklar; yanlış alışkanlıklar, internetin kötüye kullanımı ve birçok olumsuzlukla karşı karşıya kalıyorlar.

Bundan tam 5 yıl önce bu şehrin belediye başkanına “Türk toplumu küresel emperyalizmin dayattığı hayat tarzının tehdidi altında; kavga, kaos, küfür dilinin meşru kabul edildiği ve bin yıldır bize yol gösteren kadim kültürümüzün terk edildiği bir dönemden geçiyoruz.” dedikten sonra adına “ESANS” dediğim bir projeden bahsettim. İlgiyle dinledi Sayın Başkan, düşüncelerimize katıldığını belirtti. Bu toplumsal projeyi masasına bırakıp ayrılmamızın üzerinden 5 yıl geçti.

Şimdi size ESANS PROJESİ’nin ne olduğunu açıklayayım:

PROJE ADI: ESANS “TOKAT ESANS KOKUYOR” EMPATİ – SEVGİ – ANLAYIŞ – NEZAKET - SAYGI

PROJE AMACI: Bitkilerden türlü yollarla, işlemlerle elde edilen ya da kimyasal yöntemlerle yapılan, kokulu ve uçucu sıvıya esans denmektedir. Osmanlı’da gül dışında, misk ve amber de çok rağbet gören kokular olmuşlardır. Esans; sadece güzellik, sağlık ve temizlikle sınırlı kalmamıştır. Hattatların Kur’an-ı Kerim’i kopyalarken kullandıkları mürekkebin, misk ve amberle karıştırıldığı esans kokulu el yazmaları bugün bile fark edilmektedir.

Türk tarihine ait bir koku olan ESANS’ın bugün yaşadığımız sorunlar karşısında bir proje adı olarak yer adlığı bu hedefte; toplumun bir bütün halinde ESANS kokacağı iklimi oluşturmak için kollarımızı sıvamalıyız. Toplumda genel olarak artan şiddet ve tahammülsüzlük olaylarına karşı, Türk ve İslam Kültürünün temelini oluşturan sevgi dilini yeniden hatırlatmak; esnaf, memur, işçi, çalışan, öğrenci, kısaca toplumun bütün kesimlerine Empati yapmalarını, Sevgi duygusunu unutmamalarını, Anlayışlı olmalarını, Nezaket duygusunu ve her koşulda Saygıyı empoze edecek bir programı hayata geçirmek. Proje ile yalnız Tokat’ta değil, bütün ülke sathında ses getirecek bir etkileşimi oluşturarak, bir nebze olsun unuttuğumuz değerlere yeniden sarılacak, kültürümüzün özüne dönecek, yaşanan şiddet olayları karşısında önce şehrimizin, ardından da tüm ülkemizin ESANS ile bir baharı yaşamasını sağlamak.

Toplu taşıma araçlarından, esnaf dükkânlarına; okullardan, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel ve resmi kurumlara, köy kahvelerinden, tarlalardaki sabanlara kadar, hemen her yerde ESANS olacak şekilde bir çalışma gerçekleştirilecektir. (Örneğin bir toplu taşıma aracının ön ve arka camlarına “BU OTOBÜS ESANS KOKUYOR”, ya da bir esnaf dükkânının camına “BU İŞYERİNDE ESANS KOKMAKTADIR” gibi çıkartmalarla, projenin amacına uygun bir ortam sağlanabilir.)

PROJENİN ÖNCÜLÜĞÜ: Proje; Sayın Belediye Başkanının esnaflar başta olmak üzere, belediye personeli ve okullardan başlayarak bütün kurumları farkındalık oluşturmak adına güzel kokulu çiçeklerle dolaşıp, şiddetin ve sokaktaki kötü kullanılan dilin önüne geçebilecek bir aktiviteler toplamıyla başlatılabilir. Ulusal ve yerel basının dikkatini çekecek bu farkındalık projesinin bütün ülkeye örnek olması beklenilmektedir.

Projenin tanıtımına esnaf teşkilatları, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve toplum yararına kurulan derneklerle birlikte oldukça güçlü ve yoğun bir katılımın sağlanması, yurt çapında ses getirecektir. Toplumun içinde bulunduğu kaotik durumdan çıkışımızın tek çaresi, Türk ve İslam kültürünün barışçıl mesajlarını bu projenin içine harman ederek uygulamaktan geçmektedir.

PROJENİN PAYDAŞLARI: Tokat Belediyesi, Tokat Valiliği, Tokat Kent Konseyi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Tokat Ticaret Odası, Tokat Ticaret Borsası, Tokat Esnaf Odaları Birlik Başkanlığı, Tokat Ziraat Odası Başkanlığı, Tokat Esnaf Kefalet Kooperatifi, Muhtar Dernekleri, Kamu Yararına Çalışan Dernekler.

SONUÇ: Toplumda hızla yayılan, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere şiddete uğrayan bireyler ile unutulan komşuluk ilişkilerini canlandırmak, birbirimize karşı sorumluluklarımızı, hitap şeklimizi, çevreye olan saygımızı ve duyarlılığımızı sevgi diliyle pekiştirmek, kamu malına, cana ve insan hak ve hürriyetlerine sahip çıkarak, huzur içerisinde yaşayacağımız bir toplum için bir an evvel harekete geçilmelidir. Toplumun dejenere olması, etik değerlerden hızla uzaklaşması ve özellikle gençlerimizin bu nedenlerle olumsuz anlamda etkilenmesi hepimizi derinden üzmektedir. Toplumumuzu ve yine özellikle gençlerimizi mili ve dini değerlerimizle daha çok bağlı ve bağımlı kılarak bu şehrin ve ülkemizin ESANS kokması için çaba sarf etmeliyiz. Bugünden yarına sadece modern binalar, teknoloji ve yatırımlar değil, maneviyatı ve ahlaki değerleri yüksek bir nesil ve kendisiyle barışık bir toplum yapısı bırakabilirsek, ancak o zaman geleceğimizi teminat altına alabiliriz.

*****

Tam 5 yıl önce şehrin sahipleneceği bir proje ile bu çatışma, köklerimizden uzaklaşma ve değerlerimizden kopma sürecine “dur” diyebileceğimizi anlatmaya çalışmıştık. Zaman geçmiş değil. Bir el verin, bu gidişatı hep beraber durduralım. Başka çocuklarımızı kaybetmeyelim, insanlarımızı şiddetten uzak tutalım. Yukarıda yer alan projenin son cümlesini bir kez daha yazarak, yazımı sonlandırmak istiyorum:

Bugünden yarına sadece modern binalar, teknoloji ve yatırımlar değil, maneviyatı ve ahlaki değerleri yüksek bir nesil ve kendisiyle barışık bir toplum yapısı bırakabilirsek, ancak o zaman geleceğimizi teminat altına alabiliriz.