Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımdan güzel bir hikaye okudum. Günümüze ışık tutacak bilgelikte bir hikaye bu.
Sözü fazla uzatmadan sizlerle de paylaşayım:
Rivayete göre, Şam Valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer. Yardımcıları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat Paşa yardımcılarına, “Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz?” diye sorar. "Elli veya atmış kese altın elde ederiz." yanıtını verirler. Bunun üzerine Esat Paşa, “Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler…" deyince, yardımcıları "Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” derler.
Esat Paşa “Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde edeceğim” der. Ertesi gün Paşa Müftüye bir davet göndererek davet eder. Müftü gelir. Paşa, “Müftü Efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatınızda şeriata aykırı davranıyor ve evinizde gizlice içki içiyormuşsunuz. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim.” der. Bunu duyan Müftü Efendi Paşaya yalvarmaya başlar. İstanbul’a haber vermemesi için Paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder. Paşa kabul etmez. Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonraki gün Esat Paşa Kadı Efendiyi davet eder. “Kadı Efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı.” der. Bu kez Kadı Efendi Paşaya yalvarmaya başlar. "Aman Efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum.” diyerek Müftü Efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar. Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonra sırasıyla Defterdar, Karakol Komutanı, Esnaf Ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.
Arkasından yardımcılarını çağırır, “Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar. “Hayır Paşam duymadık" derler. “Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım.” der.
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?” diye sorduklarında, “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir.” cevabını verir...
İşte tam da bugün yeni vergilerle, zamlarla ve vatandaşlara zulüm gibi gelen her türlü değişik yöntemlerle para toplamaya çalışan devlet erkinin bizce bu öyküyü rehber edinmesi gerekir. Devlet, soyanlardan, çalanlardan, dolandıranlardan alacağını tahsil ederse her iş yoluna girecek, gariban vatandaşın da bir nebze olsun yüzü gülecek.
Yani anlayacağınız, halkın derisini yüzmek yerine yolsuzluk yapanların ve hırsızların yünlerinin kırkılacağı bir dönem gelmedikçe, bu millete huzur yok…